bugün

nasıl sadık yaptın beni kendine böyle?

1 sene öncesine kadar "acaba önümüzdeki yaz hangi festivale gitsem yeeeaa" gibilerinden düşünürken şimdi "acaba önümüzdeki yaz çekmeköy'deki evi satıp hayvancılıkla mı uğraşıp para kazanayım" gibi düşüncelere sevk ediyorsun..

böyle imkansız bir şeyi başardın ya seni kazandığım için bir kere daha mutlu oldum desem yalan olmaz.. sol parmağımdaki yüzüğünü inşallah nisanda sağ parmağıma takıcam..

aile kavramından 5 sene boyunca uzak kalan bana aile kelimesini bir kez daha öğrettiğin için teşekkür ederim.. seni her zaman çok seveceğimi bilmeni isterim. *
ben bu yazıyı sana yazıyorum sevgili, zamanla kendimi sana kaptırışımı izliyorum, kendimin zaman zaman ben olmayışımı, yanında sessizleştiğimi ve sana kelimeler seçerken kararsızlaştığımı görüyorum. benim içimdeki sular böylesine kaynarken sen yeni yeni ısınmaya çalışıyorsun ateşten kaçıyorsun.bir daire içindeyim sen dşında geziniyorsun, defalarca yaklaşıyoruz, uzanıyoruz birbrimize sen yandığımı görünce uzaklaşıyorsun. oysa benim senin için yanmaktan zevk aldğımı görmüyorsun. hayır görüyorsun ama korkuyorsun kimsenin yanışına sebep olmak istemiyorsun. oysa ben birlikte yanmak istiyorum sevgili. bir daha dairenin yanından geçmeyeceğim dedin bana. biliyorum yanmamı istemiyordun ama beni yaralrımla başbaşa bıraktığının farkında değildin. belki yandıkça alışacaktım sen yanımda olduğun için yanıkları farketmeyecektim. farkettim. sen bilmiyorsun. kaç gündür yaralarıma dokunuyorum, kabuğunu açıyorum ve ağlıyorum. genellikle yolda yürüyor oluyorum. sen arıyorsun. içten içe daireye yaklaşmadığın için kızıyorum ama seni seviyorum. dayanmak çok zor bu duruma. şu an beni dairemin tam ortasında bıraktın.
hayat bazen hiç ummadığın yerde tutar ellerinden..
öyle içtendir ki herşey..
hem inanılmazı yaşarsın;
hemde yaşatırsın..

seviyorumm..
anla/sana.
bazen bir yol ayrımında durup beklersiniz.sizi mutluluğa götürecek olan sapagin neresi olduğuna karar vermeye çalışırsınız.çünkü bir mutsuzluktan geliyorsunuzdur...ve çok yorgunsunuzdur.gitmek için seçtiğiniz yol,hayatınızda var olan insan için bir"yolun sonu"olabilir.siz ayrı bir yoldan hayata devam ederken,artık onun için gidilecek yol kalmamış da olabilir.ışte o zaman siz bir bırakan,terk eden,ayrılan olursunuz.diğeri de bırakılan,terk edilen,yalnızlasan olur.

önce sizi,o seçtiğiniz yoldan döndürmeye çalışır.bu aslında kabullenememektir.yenilginin marazidır.fakat o bunu bilmez.tüm çabası gideni geri döndürmektir çünkü.yalvarır,ağlar,kıza ama vazgeçirtemez.gidem kararlıdır.dönmeyecektir.yoluna artık onsuz devam edecektir.çünkü o bir mutsuzluktan geliyordur.hem de sebebi"sevdiceği"olan bir mutsuzluktan.ayrılmak en doğru karar olacaktır iki kişi için de..

birbirini yaralayarak yola devam edenler,birbirlerinin yaralarını sararak onla verirler hayata.sonra geçmişteki olumsuzlukları unutarak devam ederler aynı yola..ve ikisi de bilmez;sargi bezlerinin altından gizlice sızan kanın,bir gün damarlarını bomboş bırakacağını.

bunu ilk farkeden,yol ayrımında bu sevdadan ilk vazgeçendır.gitmek dirilmektir artık.kalan hep hak verilerek anılacak,giden olan siz hep sorgulanacakşinız başkalarının nezrinde.ve ne yaparsanız yapın,ne söylerseniz söyleyin asla haklı çıkamayacaksinizdır.oysaki kendinden ötürü gitmemiştir giden..gitmenin hakkını vermiştir,belki dönmesini de bilecektir adam gibi..kim bilir belki de gitmek değil,kalamamaktır bu gidiş..terk ettigine yoklasamazsan,kendine de varlasamayacaksindır.çünkü bedeni sürüklemek değildir gitmek.ruhunu da çekip almasını bilmeli insan,kalınmayacak her yerden..

tökezleyecegını bile bile,bilmediğin yolu yalnız yürüme cesaretidir gitmek.annesi ölmüş it yavrusu gibi bir"hoşçakal"i armağan edip gitmek,yürek ister aynı zamanda.
aklında her o sözle"gitsem,gelmeler kalıyor;kalsam gelmeler gidiyor"diye diye çıkılanm bir yol değildir bu gidiş.insanın kendini dövmesidır,en haklı olduğu yerde..
sonralarda bir"gitmeseydim bilmeyecektim"daha eklersıniz dağarcığınıza."gitmek"te kalmak sürekliliğine ilk adım atılır böylece.kimse bilmez aslında gitmek denilen şeyin,ertelenmiş bir yağmura şemsiyesiz başlamak olduğunu. o da bilmez bunlari.hiç bilmeyecektir de..
zaman geçer..zaman siler..çok sonra yine zaman hatırlatır size her şeyi..yıllar sonra yine bir ayrılık sapagina geldiğinizde o son konuşma çınlar kulaklarınızda:
geri gelmeye cesareti olmayan bir korkak olduğun için dönemiyorsun ve bunun için gidiyorsun kabul et?
hayır, yolumdan dönemediğim için değil, seninle hiçbir yolda yürüyemeyecegimi bildiğim için gidiyorum.
(k.tazeoğlu)
seni çok sevsem de biliyorum ki artık sen beni sevmeyeceksin. olsun bana yine de aşkı yaşattığın için çok teşekkür ederim.
ben bu yaziyi bitaneme yazdim.

yazi yazmayi sevmem ben pek oraya buraya, kagitlara falan dokmem kendimi yalniz kalinca. ama simdi oyle gerekiyor icimdeki ofkeyi bi yerlere yazma ihtiyaci hissediyorum.

neden hep alttan alan taraf ben oluyorum? hep teselli veren taraf ben? neden benim en ufak seyime bile kirilirken 1 haftadir sacma sapan sebeplerden oturu uzuyosun ki beni? ben soyleyeyim cunku bi gun alttan almayan taraf ben oldum. sen sinirleyken ben de sinirliydim. hepsi bu. iliskinin en basindan beri alistirinca tatli dile guler yuze tepeme ciktin cunku. simdi de gelmis eskisi gibi olmasi zaman alacak diyorsun. alsin zaman alsin. zaman da bir seyler alir zamanla senden, benden. son gunler de cok kirdin, hala da kirmaya devam ediyorsun. ben sen uzulme diye hep alttan alirken sen hep kirmaya devam ediyosun. zaman alsin bakalim saymaya devam ediyorum, zaman bi gun seni de alir.benden.
yazmamam, ders çalışmam gerek; ama aklım o kadar dolu ki yapamıyorum.
kısacık ömrümüzü nasıl da saçma, küçük, önemsiz, hallolabilir şeylere takılarak tüketiyoruz. ne kadar alınganlık, ne kadar kapris yapıyor; nasıl da yoruyoruz hem karşımızdaki insanı hem de kendimizi.
aslında önemli olan kendimiz olmalı normal şartlarda, makbul olanı öyle. bencillik değil bu. kendine hakettiğin değeri vermek.
ama birine çok kapılmışsan, ki bu da kötü bi şey değil, önce ona verdiğin zararı hesap ediyorsun; değil mi? yapma işte.
hayır, tabii ki sev insanları, hatta bir tanesini herkesten, her şeyden çok sev, ama kendinden değil.
pişmanlık yazısı değil bu, özeleştiri.
birine çok ama çok değer veriyorsun, ne güzel. kendinden çok verme ama, sağlıklı değil çünkü.
eğer onun sana, senin ona verdiğinden daha az değer verdiğini anlarsan bi şekilde; kahrolursun. karşılıklılık değil tabii ki, sadece kendini yıpratmamak, yıprattıramak.
eğer kendine, ona verdiğinden daha çok değer verirsen, o kadar çok kırılmazsın.
eğer kendine, ona verdiğinden daha çok değer verirsen, o kadar alınmazsın her şeye.
eğer kendine, ona verdiğinden daha çok değer verirsen, o kadar çok yormazsın, onu da kendini de.
yapma o yüzden. onu sevebilirsin. ona aşık olabilirsin. o da sana olabilir, ne mutlu.
ama ne olur, kendini 2. plana atma.
hayatının tümü olmasın o, en özel, en güzel yeri olsun. ama senden çok olmasın, lütfen..
sana mı? bir cümle;

"nolur beni terketme."
sizi çok özlüyorum. yaptığımız tespitleri kritikleri. kahvaltılarımızı, ara öğünlerimizi, iş çıkışı çay bahçesine takılıp iğrençte olsa beraber içtiğimiz o çayı, alışveriş çılgınlıklarımızı... ağlamayı, gülmeyi öyle içten samimi yaşayabildiğim sadece sizin yanınızda gerçek beni. canım dostlarım ikinizide çok seviyorum.
ben senin beni bulabilme ihtimalini sevdim.
senden hiç haber alamıyorum ve seni kimseyede soramıyorum.
seni unutmadım doğrudur ama bundan sonra seni sevceğimin anlamına gelmez, o gün terk ettiğin günden itibaren artık benim için yoksun.seni çok tanıma fırsatım olmadı ama ilerleyen zamanlarda seni tanıyarak ne halt olduğunu anladım.artık benim için yoksun.BU YAZIYI GÖRDÜĞÜN ZAMAN KENDiNi TANIYACAKSIN.

F.M.
artık senin içinde bir şeyler yazma gereği duyar oldum.
senin beni bırakıp gidişinin üzerinden seneler geçti belkide öyle yalnız bir başıma.
soğuktu gece. belkide değildi de içimdeki sensizliğin başlangıcı olduğu için ruhum üşümeye başlamıştı.
son kez gözlerine bakarken kaybolmayı isterdim hiç bulunmamak üzere.
ama yinede sen veya ben bize kıydık.
anların anıların önemi yokmuşçasına karanlığa sürüklendik.
seneler geçti içimdeki o karanlık hala bir köşede duruyor ve hala üşüyorum.
uzundur bu yollar
giderim gözüm kara
sanmaki dönmem sana
beni bekle…
seni ben alam..!
olaki vurulmuşum
senden beterim yalnız…
vurulmuşum dağ başında
nöbetteyim…
sevdalı..!
yaralıdır can-ı yüreğim…
hasretinle erir giderim…
seni nasıl unutsun bedenim..?
gözüm dalar gariplenirim…
vurulmuşum besbelli
dolanmışım yar beline
bir türkü tutturmuşum
ağlamaklı hasrete…
yaralıdır can-ı yüreğim…
hasretinle erir giderim…
seni nasıl unutsun bedenim..?
gözüm dalar gariplenirim..!
(bkz: suavi hasret)
gizemini kaybeden herşey bizim için önemini yitirir.
Bu basligi her gordugumde, sözluge her girdigimde, kalemi her elime alisimda, her duydugum sarkida, her sevincimde ,her hüznümde, otururken, kalkarken, uyurken, düs kurarken, her animda, her nefes alisimda bir sekilde aklima giriyorsun.
ASLINDA BÜTÜN DEĞERiN BENiM SANA GiYDiRDiĞiM KILIFTAN iBARET
DER YA AŞIK VEYSEL SiZiN ORALARDAN..
'GÜZELLiĞiN ON PARA ETMEZ BU BENDE Ki AŞK OLMASA'
SENi SEVDiĞiM KADAR VARSIN DÜŞÜNDÜĞÜM KADAR DA YANIMDA,
DÜŞÜNSENE BiRAZ BEN OLMASAM NE KADAR DA ANLAMSIZ(I)SIN...
ben bu kızı ne kadar sevsem de bunu ona asla söyleyemiyorum. çok zor bir durum evet. ama elden bir şey gelmeyince olacaklar pek de önemli değil. bir ses ! nedir beni bu kadar heyecanlandıran. bir bakış ! nedir beni bu kadar içime düşüren. ben yaşamak istemediğim her saniye için o gülüyor. sımsıkı bağlanmaya çalışıyor hayata.

aslında düşünüldüğü zaman bu bir düzen ve biz de onun ne dersek diyelim acımasız bir parçasıyız. kah güldüren kah ağlatan bir döngü bu. ya onu benden başkaları da seviyorsa. o zaman düzene ne oldu. işte burada işlevi gereği döngü işlemeye başlıyor ve bir seçime sokuyor. geride kalanlar mı ? yeni bir döngü yeni bir düzen...
şimdi nerelerdesin kimbilir. uzaklarda mısın? çok mu uzaksın bana. belki de bu şehirdesin. sanmam. çok saçma. yanında kim var? gerçi bensizken kiminle olduğunun ne önemi var. merak da ediyorum içten içe aslında. mutlu musun,aradığını bulabildin mi diye. nasılsın? öylesine sormuyorum. iyiyim deyip geçiştirme. ben mi? iyiyim.

ayrılacaktık, biliyordum. kader mi bu? anladım bilmiyorsun. ben de pek bilmiyorum, kaderi. bakma öyle dik dik. benim yüzümden değildi. kaderi de suçlamıyorum, peki. bitmesi gerekiyordu, bitti. hissettin mi? nasıl neyi? bir yıl önceki mutluluğu. hissetmedin mi. eyvahlar olsun:) gülümsüyorsun. hissetmişsin işte.

beni sevdin mi deme. biliyorsun işte. zaten şu an bana sorma. yanındakine sor. o söylesin. seviyorum desin. çok seviyorum desin. sen bir daha söyle de. seviyorum desin tekrar. ama sen uzatmaları sevmezsin, bilirim. seviyorum desin, kafi.

eski sevgililerini sayarken beni de say ona. ama öylece sayma. hatalar yapmasaydı, çocukça davranmasaydı, şimdi yanımda o olurdu de. onu çok seviyordum de. gözlerine bak onun. ben onu çok seviyordum ama o bana aşıktı de.

ya da deme.
tamam tamam,
uzattım biliyorum.
git hadi
510.065.284 km² yer yüzünde, 7 buçuk milyar insan arasından karşılaşıp, 3.500'den fazla dil içinden aynı lisanı konuşup, susmuşuz. Sen kalkmış; "Birbirimiz için yanlış insanız." diyorsun.
biraz önce yüksek sadakatin (bkz: sana aşık yalnız ben) şarkısını dinledim.hiç şaşırmış numarası yapma bana.biliyorsun sende.aklıma sen geldin. o şarkıyı yazan ben olayım isterdim.yazan ben olamadım ama sana söyleyen benim. ve şarkımızı kimseye söyleme. . .
telefonu kapatalı sanırım 2 dakika falan oldu. yine hayallendik seninle. ben uyuyana dek hayallenirim daha da. şimdi saçlarının koyu siyahlığı nasıl da aydınlatıyordur heryeri. güldüğün an etrafındakiler cennetten kokular alıyordur eminim. özledim seni, aydınlığını, kokunu,gülüşünü, siyahını saçının. senden bir adım geride kalıp yürüyüşünü izlemeyi çok özledim. sana sarılıp yatıcam birazdan sen farklı bir şehirdeyken. birşeyler anlatıcam sana ve sen gülümseyeceksin yüzlerce kilometre uzakta uyurken. seni seviyorum.
garip yazılardır. yazılanların yarısı boynuz yemiş ya da adam değil değer vermiyor bakılırsa. nereden buluyorsunuz böyle malları kuzum ?
(bkz: özledim) be.
vakit seni taşıyor sevgili,
ben geç kalınmış bir dersin ayakta kalmış öğrencisiyim.
örüyorum haylazlığın övgüsünü, zamanında sınıfta olan, kurallara uyan insanlara
ödül veriyor hayat.
ölme diyor, yaşatıyor!!
öfkem eskimiş sıralarda birer tarih,
ve kolumda kalemtraşla açtığım bir yara!!
vakit seni taşıyor sevgili,
denizler taşıyor;
ben yine geç kalıyorum sana!!
o gösteriye gidersen hiç bir artın olmayacak. onun yerine sınava çalışırsan;

90 soru çözebileceksin matematikten.
150 türkçe sorusu çözebileceksin.
belki kazanıp yanıma geleceksin.
belki senle aynı blokta okuyacağız.
o çok hayal ettiğin aynı eve çıkma planımız gerçekleşecek belki de.

çok kıskancım değil mi?
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar