bugün

ya benim kalbim senin mevsimine göre çok sıcak, yada senin yüreğin hiç güneş görmemiş, gözlerin gibi o da korkak ve rutubetli. anladım ki; benim güneşim senin iklimde asla doğmayacak.
gitmen ertesini düşünmüyorum, failim olacağından korktuğumdan, ecelim numarası yapmak için şu halime.
seni seviyorsam, bundan sana ne !
aşk geldi sonra
-o en güzel yazgımız-
bütün yasakları çiğneyerek
sen geldin
ten ateşe dönüştü
sabahlara kadar seviştik

aynı nehrin yatağında iki çakıldık
alnımızda kırkikindi yağmurları öpüşür
pul pul dökülürdü yıldızlar
ne varsa günlerin sofrasında
bağdaş kurup bölüşürdük

sonra gittin
yarım kaldı türkümüz
paslı bir maviye boğdun
gözlerin renginde bir sevinci
gittin yollar girdi araya
duvarlar teller girdi
kırkikindi yağmurları yok artık
bozuldu bağlar

unutulur derlerse de inanma
en umulmadık yerde
bazı bir şiirin orta yerinde
göz göze geliyoruz ellerin ellerimde

şimdi uzun ağrılı ve gergin
uyku tutmaz gecelerde ayrılığın sazıyım
bir türküyü çoğaltıyorum
adına ve yarasına güvenen bir sızıyım...*
umudun bitmesine her geçen gün tanık olaraktan boyun eğiyorum, bir masal yazmak istedim sadece ben, ferhat'a kerem'e inat yeni model 0 km, torunlarıma manevi anlamda sevmeyi, aşkın gücünü bırakmak istedim. ama dedim ya umut bitiyor yavaş yavaş ve biz farklı hayatlara savruluyoruz birbirimize koşmak yerine. her şeye inat haykırsam karşılık gelir mi ? bilmiyorum. yırtılan yaprakları birleştirsek seninle, yapamıyorum işte haykıramıyorum.

(bkz: ahmet kaya)'nın da dediği gibi:
(bkz: benden selam söyleyin o nazlı sevgiliye)
"kendimle amansız bir savaşın hemen sonrasında,
tam da ölülerini sayıyordum içimin…

aklım takıldı!
bir şey diyeceğim!
yok, yok demeyeceğim!
vazgeçeceğim!
aslında başka bir şeydi söylemek istediğim.
yazdım, sildim… yazdım, sildim…

seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim.
ama sorsan söylemem!
sen anla!

yormak istemiyorum artık hiç kimseyi.
yorgunum zira!
yeniden kurasım yok hiç, aşka dair cümleler.
kelimeleri yan yana getiresim yok bir de, kendimi anlatmak için.
sen anla!

konuşmak istemiyorum kısaca.
konuşacak ne var ki?
benim sana gelene kadar ne yaptığım mı,
senin bana gelene kadar ne yaşadığın mı?
saçma!

ne geçmişe aidim artık ne de geleceğe ve kaçırmak istemiyorum şu anı da,
olmuşların, bitmişlerin, gelmişlerin, geçmişlerin laf kalabalığında...
olacakların, biteceklerin ve geleceklerin kurgusunda ya da.

ama şimdi burada, seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim.
ama sorsan söylemem!
sen anla!
hisset ya da!
biliyorum, her ikisini de yapabilirsin!

ne şu andan öncesi ne şu andan sonrası…
dedim ya; bir tek şu anın ciddiyetindeyim.

hayallerim yok sana uzun uzun anlatabileceğim
ama çok istersen kurarım tabi senin için
ve illâ merak ediyorsan hatırlarım elbet canımın yanmışlığını da
zira unutmuş değilim.

ruhumda dikiş izlerim…

yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için!
hiç söylenmemiş sözler duymaya ihtiyacım var
ve belki yeniden cümleler kurmaya...
yetmiyor artık bildiklerim.

şimdilik, baş edilir gibi değil içime çekilmişliğim.

sözlerini duyuyorum; düşüncemi zorlayan, aklımı sana uçuran.
her anlamaya çalıştığımda merak edilen oluyorsun.
anlamak istemiyorum merak etmekten korktuğum için!

yoksa buradayım yani, yörüngendeyim.

masallar tadındayım…
zehirli elma hevesindeyim!
bul beni!
lakin ne soru istiyor canım ne cevap.
ne bir beklentim var ne de bir söz verebilirim.

bulursan, sadece bulduğuna sevineceğim!

ve eğer geleceksen, seni burada bekleyeceğim.
ama ben sana, gün dünü unutmadıkça
ve beyaz sayfalar gibi olmadıkça ruhum,
gelmeyeceğim…

özür dilerim bu kadar yorgun olduğum için!"

(bkz: yasemin pulat)
'benim; yazı yazmaya sahip olduğum her hangi bir şeyim olmadı. ben bütün yazdıklarımı sahip olamadıklarıma yazdım.' herhangi bir şey işte bunu sana yazdım!
yine yaktım bir sigara daha, seni düşünüp düşünmediğimden emin değilim ama yaktım işte. dumanı üfledim gökyüzüne üstüne alınabilirsin ne de olsa o kadar edersin. olmayışın içimi burkmadı değil ama senden çok uyumadığıma üzüldüm. itiraf etmeliyim ki seni düşündüm, düşünmesem yazarmıydım uğruna. bu yazdığım kaçıncı yazı bilinmez, her yazdığımda imkansız oluşuna inandırıyorum kendimi. hiç üşenmiyorum balkona çıkmaya. uğruna acımadan ciğerlerime yakıyorum bir sigara daha.
saat 06:24 kafam çok güzel değil, geceden de kalmadım. neden uyumuyorum diye kendime sora sora kafayı yedim. çünkü o soruda bir ibnelik vardı… asıl soru neden uyuyamıyorum olmalıydı. yazmaya başladığıma göre daha da uyumaya çalışmayacağım yatağa trip atıyorum.

kafamı yastığa koydum 15 dakika önce gözlerimi de yumdum herşey olması gerektiği gibiydi plan kusursuz işliyordu… rutin sağa sola dönme hareketleriyle uyku egsersizleri yapmaktaydım ve bir ses bana koku mu ben mi? dedi. bu ses uykunun sesiydi. zaten sevmem ibneyi sadece mecbur olduğum için uyuyorum ona. neyse beni düşünceye soktu, kokudan kastı neydi? 2 dakika sonra anladım ki ben nefesimi tutuyorum ve mümkün olduğunca az nefes almaya çalışıyorum birkaç gündür… çünkü yatakta bir koku var. korkmayın lan altıma yapmamıştım… o kokuyu almamak için solunumumu yavaşlatmaya başlamışım onu anladım… konuya dönelim yada kokuya! koku sevgilinin yatakta gitmeden önce bıraktığı son ten kokusuydu ve bu beni ilk defa farklı bir duyguya yöneltiyordu ilk defa o kokuyu duyduğumda mutlu olmuyor, aksine içim burkuluyordu.

kendi kendime ona bir isim koydum."inadın kokusu". onu inada çok benzettim. çünkü; karakterin kendisi inatçıydı, koku gitmemekte inatçıydı ve biz birbirimizden kopmakta çok inatçıydık. bu üç neden hayal gücümü çalıştırmaya yetti.

hasiktir ben uykuyla olan kavgamı anlatmayı unuttum. ben tabiki uykuyu değil kokuyu tercih ettim. uyku mallık, koku hammallıktı. hammallıktı çünkü üzerimdeki ağırlıktı. ben, koku ! deyince uyku sktirip gitti, anladı tabi. ben de gözlerimi açtım ve yataktan kalktım. şuan dudaklarımı kemiriyorum, bir sigara söndürüp bir tanesini yakıyorum ve benim bugün uyumaya niyetim de yok adamım. dipnot düşmezsem ölürüm : hastayım. 3 gündür halsiz ve ateşliyim ereksiyon bile olamıyorum…

anlatamadığım, yazamadığım çok şey var ama utancımdan değil, unutkanlığımdan. sanki o hayatımdan gittikten sonra kokusu hariç herşeyi alıp götürdü benden… evde yalnız, sokakta yalnız hatta ve hatta koskoca sanal alemde bile yalnız hissediyorum kendimi günlerdir.

9 ay geçti başlamışlığın üzerinden… (bir çocuğun döllenip ceninliğe geçişinden doğumuna kadar olan süre). sabah sabah ben bu kafaya nasıl çıktım gerçekten bilmiyorum, öğrenmek de istemiyorum seçikçesi neyse…

kokunun sahibi gel ve kokunu artık oradan al beni geceleri ‘flashback’ yapmaya zorlama. kendime sigara ve uykusuzlukla zarar vermekten başka bir şey yapmıyorum.
bazen düşünüyorum belki yıllar sonra senin gibi birisi, senin gibi bir anda girebilir mi hayatıma? vallahi hergün bu umutla yaşıyorumm inanır mısın? arkadaşlarımla sohbet ederken bile aklıma geliyorsun, o anda kimseyi dinlemeyip, seni düşünüyorum; muhabbetin içine ediyorum senden bahsederek. artık sıkıldılar onlarda teselli etmekten ne yapsınlar.. kolay değil öyle 4 yıl tanıdığın ve tamamen büyük bi fırsat sonucu hislerini tüm gerçekliğiyle açığa vurduğun insandan gereksiz yere kopmak. sonrasında böyle bi fırsatı tekrar yakalamak. kolay mı?.. şu 1 yıl öyle boktan geçtiki benim için.. daha şimdiden bilinçaltıma kazındı yaşadıklarım. keşke sen olsaydın, belki birçok şey daha farklı ve güzel olacaktı benim için. ama yoksun işte.. o günden beri herşey yavan geliyor bana ve gün geçtikçe değerini daha iyi kavrıyorum.
eğer bu aşksa, biz sırılsıklam aşığız arkadaş.
birlikte uyuyup, birlikte uyanıyoruz. birlikte yemek yiyoruz. birlikte yürüyoruz.
bakışıyoruz mütemadiyen. bazen boş konuşuyoruz; ama sanki dünyayı kurtarıyoruz o an.
bazen konuşmadan anlaşıyoruz.
bazen anlaşamıyoruz. çünkü, biz iki aptalız. yoktan yere kavga var ediyoruz bi anda.
bazen de bizden yılın hatta yüzyılın çiftini yaratıyoruz; o derece anlaşan örnek çift oluveriyoruz.

çift oluyoruz. bir oluyoruz. biz oluyoruz.
bunları aramızdaki zamana, yola, uzaklığa rağmen başarabiliyoruz.

sen ismimi yüzüğünün içine yazdırıyorsun; ben kalbime, aklıma, beynime kazıyorum. yanına kimseyi yakıştıramıyorum benden başka. benden başka kimseyle düşünemiyorum seni. çılgınlık bu biliyorum ama gününün 24 saatinin 24'ü de benim olsun istiyorum.
çok bencilim sana. sadece sana şımarıyorum bu kadar.
bana ancak sen dayanıyorsun, bana ancak sen katlanabiliyorsun.

biliyorum bi gün gelecek bıkkınlık saracak dört bi yanını. "saçmalama, yok öyle bir şey" dediğini duyuyorum şu an, ben de o günü görmeyeyim diyorum ellerimi açıp.

amin diyorum. bi de inşallah diyorum. maşallah'ı da unutmuyorum.
aferin bize, başardık bu kez.
yine lodos aşığıyım ben.
bak! bir orospu duruyor kaldırımda. ağlasan ağlar bilirsin, düşsen düşer hayatlar.
kırsan kırılmazsın sevişirken. yaksan yanmazsın ya hani az önce ağlamışken. gitsen kalır ardındaki. ben gibi, ev gibi, yatak gibi.
çıkamam uzun yola senden sana. lanet olsun! gidecek param var da, ya dönemezsem senden buraya? yeniden kırılan dünyama.
bak yine saçlarımı heyecanlandırıyor rüzgar. anılarda kalmışlığını süpürüyor.
bir orospuyu paylaşıyor rüzgar, gözyaşlarımla...
oysa ben bu soğuk sisli şehirde, bu gri yalnızlığın başkentinde sadece bir rengim olsun istemştim. puslu gecelerde sokaklarda yalın ayak yürürken ellerim ceplerimde üşürken dilimde mutlu bir türkü olsun istemiştim. ve yemin ederim hiç bu kadar mutlu olmamıştım bu şehirde. ruhsuz caddelerinde ceset dolu kaldırımlarında hep dertli yürümüştüm.. senden önce..
çok teşekkür ederim bana da bir kaç dakikanı verdin.
ben bu yazıyı sana yazıyorum şu anda.

okuyacak mısın? hayır sanmıyorum. Sözlüğe üye değilsin diye biliyorum. Hadi üye olsan da senin için isyankarbumerang adlı bir sözlük kullanıcısından başka bir şey de değilim zaten. bu yazdıklarımın sana gittiğini bilemezsin.
şubat ayından beri, tanıştığımız günden beri, her gün her dakika aklımda olman senin suçun değildi, benim suçumdu. şu anda da seni düşünmek yaptığım en büyük saflık biliyorum. aramızda bir şey olamayacağını bildirdiğinden beri dünyanın en büyük safıyım zaten.
ama ne var biliyor musun? hani sen bana birbirimize çok benzediğimizi söylemiştin ya.
evet. bazı yönlerden benziyor olsakta; insanları kıramamak, hep kibar olmaya çalışmak gibi
aslında bir o kadar da farklıyız;
ben gözüm kapalı sevebiliyorum.
ben aşık olabiliyorum. aşkı yaşayabiliyor, yaşatabiliyorum.
ben şıpsevdi değilim.
ben sevdiğim biri için her şeyi yapabilirim.
ama sende bunlar yok mesela.
hemde hiçbiri...

şu geçen üç haftadır çok acı çektim. ağladım, yemeye verdim kendimi, odama kapandım, dersleri bıraktım, arkadaşlarımdan uzaklaştım ve senden uzaklaştım.

sen ise hala arkadaş olabileceğimizi düşünerek hal hatırımı sordun.

evet. arkadaşız artık. ama şunu söyleyeyim. ben bana yapılanı karşılıksız bırakmam. çok manidar bir sözüm vardır benim. bir gün kırdığın hayal kurduğun hayal olacak ama çok geç olacak. bunu daha önceleri de yaşadım ve yaşattım.
her zaman etrafımdakiler yok canım o kadar da değil dediler. ama herkes dediğime geldi.

evet arkadaşız artık. erasmusa gitmen ve bir sene görüşemeyecek olmamız bana güç katıcak yeterince. ve zamanı geldiğinde neler kaybettiğini anlaman için orda oluyor olacağım.

imza: isyankarbumerang.
sahibine geri dönen bumerang? yook. ne sahibim ol ne de benim.
söylemek istediklerim boğazımda düğüm düğüm yazdıklarından sonra, ne kadarını söyleyebileceğim bilemiyorum... sana bir şeyler söylemek hiç bu kadar zor olmamıştı.

acıtmak değildi niyetim, bilirsin seni üzmekten nefret ederim. her şey değişse bile bir bu değişmeyecek, inan.
olmaz ya, bi gün benden nefret etsen ya da yollarımız ayrılsa bile... üzüldüğünü hissettiğim zaman yine ben muhtemelen odamın bir köşesinde sessizce ağlıyor olacağım, yine kararlarımdan ya da inandıklarımdan vazgeçmeyip, yine sana belli etmeyeceğim. çünkü ne olursa olsun sızlamasına bile tahammül edemeyeceğim kadar güzel bir kalbin var ve biliyorum her hücresine ismimi kazıdın. biliyorum, emin ol.

emin olmanı istediğim diğer şeyse senin için ne kadar değerli olduğumu bildiğim ve bundan daha değerli bir şeye sahip olmadığım...

ben yine aynı ben, kalp yine aynı kalp. Fakat hiç bu kadar değerli hisssetmemişti kendini. bedenime tapıldı belki ama ruhuma dokunamadı hiç bir ruh ve

'' Beni "Ben" olduğum için sevdiğini, yüreğim için, ruhum için, özüm için yanımda olduğunu '' hissettiremedi bu kadar.

bu yüzden bu kadar özel ve güzelsin. bu yüzden çok değerlisin.

kötü geçen 2. gecemiz, söylenilen onca söz, kaçırılan melekler... tek istediğim söz ufak bir '' seni anlıyorum''du, fazlası değil.
tüm bunları neden yaptığını, benden niçin istediğini biliyorum. hak vermesem asla kabul etmeyeceğimi çünkü değişmeye gram tahammülümün olmadığını bilirsin.

zor biriyim, onu da biliyorum. inandığım duvarları yıkmam çok zor oluyor ve çoğu zaman başaramıyorum. bu açıdan benziyoruz.

bana küçücük yüreğine dünyaları sığdırarak mutluluğu vaad ediyorsun, çok fazla da bir şey istemiyorsun. fakat istediğin şeyler benim hayatımı çok değiştiriyor sevgilim. seni senden uzakta yaşamak bizi, özellikle beni, yeterince zorluyor zaten. daha önce de söylemiştim. seninle olacaksam, seninle olduğum süre boyunca kendimle mücadele etmek zorunda kalacağım.

hayatımın en zor fakat bi o kadar da güzel birlikteliği için tırnaklarımla kazıyorum zamanı. biliyorum bunu hakediyor, yine de canım çok acıyor, yoruluyorum, ellerim kanıyor. canım yandığı zaman sana daha da çok ihtiyacım oluyor. o an gelsen, çocuk gibi inanacağım öpeyim de geçsin yalanına, yeniden hayat bulacak ellerim fakat olmuyor, olmuyor. ben öptüğümde geçmiyor ellerim. yine de senden vazgeçemiyorum.

ikimiz de biliyoruz aslında tüm bu tartışmaların altında yatan sebebi. o olmasaydı diyemiyorum, onunla beraber yaşamaya alışacağımızı umuyorum daha güzel yarınlara ulaşabilmek için. tek korkum var şimdilerde sana ve bana dair...
bir gün sahip olduğumuz bu güzelliklere rağmen çaba gösterecek mecalimiz kalmazsa ve elimizde olmadan kıymetini bilemeyip kırarsak bir şeyleri. tüketir, harcarsak dokunmaya kıyamadıklarımızı bir çırpıda... çünkü inanılmaz güzel olduğu kadar inanılmaz zor yolumuz.

o kadar güzeldi ki sevgin ve o kadar çok sevdim ki beni sevmeni hiçbir zaman, geçirdiğimiz hiçbir an için pişman olmazdı kalbim. çünkü hakettik her şeyi, hatta daha fazlasını bile hakediyoruz belki.

ben tüm enerjimi ve sevgimi verdiğime inanıyorum. zaman zaman seni çok kırıyorum ve bundan inanılmaz rahatsızlık duyuyorum. evet, bazı şeyleri seni kıracağımı bile bile savunuyorum. o güzel pırıltılarının silkelendiğinde döküleceğini bile bile. ne yazık ki kendimden bir yere kadar ödün verebiliyorum sevgilim, kalanı için desteğine ve istisnalarımıza ihtiyacım oluyor. şimdi çabalıyorum, buna değen bir şeyler var avucumda. ilerde ne olur, nasıl olur inan bilmiyorum ama şunu biliyorum,

seninleyim, seninleyken üzülmeni ve üzülmeyi istemiyorum.
hani hayatta bazı anlar vardır ya bir anda herşey anlamını yitirir, sonra başka şeyler anlam kazanır ve hepsinden kıymetli olur. sen hep anlam kazananlardan oldun hayatımda böyle devam etmesi dileğiyle..
öf be ne sıkıcısın öyle!
çizgiyi dışarı taşırmadan, mutlak bir güven ihtiyacı içinde devam et hayatına.
ne gerek var sorgulamaya değil mi?
ne de olsa kurallar, gelenekler var.
mutlak güç onlarda.
ahlak denilen şey tek taraflı ve işine geldiği gibi.
yüzyıl geçirsen de bu hayatta, biliyor musun gerçek potansiyeline ulaşamayacaksın aslında.
bak bir tane daha nasıl da kasılıyor.
aslında hepsi aynı bunların kimi işin görselliğinde kimi ise elde ettiği statüyle caka satar adam oldum sanır.
sen sen! bir baksana etrafına! sonra dön aynaya bak!
araya karbon kağıdı çekilmiş gibisiniz.
sınıflandırılıyorsunuz. sınıflamada sürünün içindesiniz.
güzellikle, vücutla, statüyle, parayla onaylanma ihtiyacı içinde bir zavallısınız.
bunlarla herşeyi satın alabileceğinize inanıyorsunuz.
ne acı ki çoğu zaman başarıyorsunuz.
ama koca bir hiçsiniz! sıfır yani!
bana ne desem çok fazlasınız.
kralsınız bu çöplükte, sıkıcı ve boğucusunuz.
kimlikleriniz popüler kültürün, birtakım kabullerin, trendlerin, kuralların geleneklerin emrinde.
sen , sen ,sen farklı yollardan koca bir hiçlik içinde siz:
bu yazıyı sana yazdım, sizin gibi kopyalara attım.
gece başladı çoktan... koltuğumda yazımı yazarken köpeğim de arkama sığıştırmış bir halde kendisini. medeni hukukun stresini yaşayan kızımın çalışmasının bitmesini beklerken bir kaç satır yazmak istedim. içimdeki sıkıntı beş kilometre yürüyünce biraz yatıştı gibi. fakat yarın evin tapu işlemleri var. kafam hala binbir düşünce ile dolu. notları e- okula girmek lazım. vakit daralıyor. bir yandan intel kursu son hafta çalışmaları. allahtan dershane biraz yavaşladı geçici bir süre için.

bütün hücrelerim uyuşmuş gibi. sene sonunun yorgunluğunu açıklayacak teşbih dolu bir cümle kuracak halim yok. o kadar bıkkın bir haldeyim ki laptopu bile şarja koymaya üşendim. masa bilgisayarında yazmaya çalışıyorum. klavye küt. parmaklarım gitmiyor. ve uyku geliyor yavaş yavaş, gözkapaklarım ağırlaşıyor.

evet, uyku... normal bir insan oluyorum artık. sevebiliyorum, uyuyabiliyorum...
ama sonra sildim neyse boşver.
bugün seni gördüm, uzaktan. zayıflamışsın sanırım biraz ya da bana öyle geldi bilemiyorum. her gün önünden geçiyorum senin ve her seferinde kafamı çeviriyorum görmemek için. arkadaşlarım asla bunu yapamayacaklarını söylüyorlar. ben de kendimden beklemezdim açıkçası ama bir güç kafamı sürekli ters yöne çeviriyor. bugün hazırlıksız yakalandım. uzaktan seçtim seni kafamı da çeviremedim. mavi giymişsin, yakışmış..

seni düşünmüyorum. seni özlemiyorum. sadece bir an, çok çok kısa bir an aklıma geliyorsun. sonra bana sarf ettiğin o ağır sözler geliyor aklıma. sen arka arkaya konuşurken bütün sinirlerimin alınışı geliyor gözümün önüne. boş bir çuval gibi oturduğum yerde kalakalışım geliyor. işte o an gidiyorsun aklımdan. oysaki ben seni ne çok sevdim...

arama artık beni. benim ağzımı yoklama. bitti. bana hayatımda sana yer yok dedin. bunu sen istedin. hayatımda ilk kez bu kadar dirençli oldum. bitti. sen bana hoş bile kalma demiştin ama, hoşça kal..
beni unutma.
Senin de burada sözlük hesabının olduğunu duyunca bir şeyler yazayım dedim eski sevdiceğim. Öncelikle sen çok güzel bir orospu çocuğusun. Annen hariç. Anneni severdim bilirsin. Yaşlılarımızın "hayatınızın en güzel yılları" diye bahsettikleri zaman dilimi var ya heh canım benim sen onları sikip attın. Ama haklısın orospu çocuğu eski sevdiceğim, sen o yılları yaşadığın için sorun olmadı senin için. Hoş aptallık bende ki öylece koca götünle hayatımın ortasına çökmene izin verdim. Ayrılma sebebimizi hatırlıyor musun amına tuz ruhu döktüğüm? Hani ben susuyordum. Senin karşında konuşamayacak kadar aşıktım sana. Hani hatırladın di mi? Ama sen de haklıydın karşında konuşamayan biriyle ne kadar sürdürebilirdin ki bu ilişkiyi? Peki sevgili piç kurusu hayatımdan çık dediğim zaman niye çıkmadın da iyicene sıçıp sıvadıktan sonra çıktın. Geçenlerde aradın. Anlattın. Sevgilin varmış. Mutluymuşsun, aşık olmuşsun. Kız işitme engelliymiş. Konuşamıyormuş. Susarak anlaşıyormuşsunuz. Açıkçası konuşma o cümleye kadar kırmamıştı beni. Çünkü bitmişti zaten sevdiceğim. Ama senin bana gelip "susarak anlaşıyoruz" demen orospu çocukluğunda bir 742698734043098 tane level atlamana sebep oldu. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü de yine sustum. Sen konuşurken kolumu ısırdım ki ağlamayayım diye. Ağlarsam seni kırıcaktım. Biliyorsun kırmamak için ağlamadım. Hayır bilmiyorsun ibne! Neyi bilirsin ki sen? O kadar konuştun ve birden "niye susuyorsun?" diye sordun. AHAAHHAHAHAHHAHAH. kendinle çelişme sevdiceğim. orospu kılıklı sevdiceğim. asıl kötü olan ne biliyor musun sen o kızdan ayrılmak istesen de ayrılamayacaksın. vicdan yapacaksın. zaten yap da lütfen daha fazla insanın hayatını sikme. hayır sikeceksen kendilerini sik niye hayatını sikiyorsun ibne? Şimdi sen bunu okuyacaksın ya da okumayacaksın. ama olur da okursan sakın arama o aradığın telefonu alır evine gelir götüne sokarım. çok ciddiyim bu sefer yaparım. anne ve babanın ellerinden öpüyorum. hoşça kal.
Ben bu yazıyı sana yazıyorum sevgilim ne öncesi için ne de sonrası olacak seni aradığım sevgililerim için;
Sende öncesinin çoğu bölümünü biliyorsun çünkü ben bunları anlattığımda hala seni arıyordum. Bilseydim ki yanı başımda olduğunu, bilseydim ki bunca karın ağrısının aslında yanı başımda olan sana varmak için olduğunu yemin ediyorum hiç birini yaşamaz sadece beklerdim. Yaşadıklarımın hepsini haketmiştim. Karma felfefesine inanmam senden birkaç tık öncesine dayanıyordu. Bütün kadınlara pislikmiş gibi davranıp sadece istediklerimi alıp istediklerini vermiştim. taki bir gün aynı otel odasında kadıköy sahiline bakerken seni aramam gibi. geçen sene aynı yerde bu sefer kaçmayıp seni o otobüs duragının önünde bütün insanların bakışlarına aldırmadan öpmeye karar verdiğim gibi. Bu sefer kaçmayacaktım ! çünkü kaçmak için bir bahanem kalmamıştı aksine sana gelicektim bu sefer.

nitekimde bekledigim herşey oldu ve o beklenen öpücük hemen hemen bir sene sonra kaçtığım aynı yerde geldi. çok farkı noktalarımız vardı, bir çoğuna ben göz yumdum bi kısmını sen görmezden geldin. Ben her istanbul işi çıktığında gönüllü olarak ben ben ben diye saga sola bagırarak kazanmıştım. nerde kaldığımız, kalırken ne katlanılmaz durumlara katlanmıştık. Ben bile bazen hayret ediyordum içimdeki degişimi ! kızılayın o geeeel geeel diye çağıran sesini kulaklarımı tıkatıp gerektiğinde duymamak için müziğin sesini biraz daha açmakla aşmıştım. eski bütün arkadaşlarımın hepsini bana salak saçma şeyler hatırlatıyorlar diye silmiştim ! isteyerek ! bilerek ! Bildiğin töğbe etmiştim sensiz olan herşeye, heryere ! işsiz zamanlarımda yaşadığım evde senin gelecegin saat için zaman geçirip senin gelişini bekleyişimi hala gülümseyerek hatırlarım.

Günler günleri, haftalar ayları kovaladı. Seninleyken zaman sanki saman yolu gibi son sürat geçiyordu. Ben değişmiştim ! arkama baktığımda hemen hemen düşündüğüm hiçbirşeyi artık düşünmüyor, yaptığım hiçbirşeyi istemiyordum. Ben bile dönüştüğüm duruma alışıyordum.Daha önce tanıdığım kızları, yerleri, muhabbetleri, telefonl numaralarını unutmuştum isteyerek. Edindiğim bütün tecübeleri unutup seninle yeniden doğmuştum. potansiyel iş olacak hiçbir kadınla görüşmüyor, aradıklarında her zaman bir bahane üretiyor. çoğu zaman safa yatıryordum. günler böyle gitti.

Bundan yaklaşık bir sene önce bir yere işe başlamıştım. çalıştığım yerde dünya kadar kadın vardı. Ben hepsine aynı tavırla yaklaşıp hiçbirine farklı gözle bakmamıştım. her zaman ki gibi salağa yatıyordum bişey olucak, olma potansiyeli olan insanlara. günlerden birinde aynı bölümde çalıştığım sadece biri ile konuşma ihtiyacı duyan, sadece kafası dağılsın diye birilerine ihtiyacı olan bir arkadaşıma eli yüzü düzgün bir kıza takıldığı için yardım ettim. Sen konuştuğumuz yerde sadece benim yazılarımı gördugun için -kıza yazıyorsun. -kızla aleni flört ediyorsun diye beni infazların en yargısıza çarptırdın. Sana zaman verdim. Bildiğin hatırladığın sevgilinin aslında sen varken böyle bişey yapmayacağını, eskiden yapmış olduklarının hepsinin diyetini ödeyip hepsini unuttuğunu hatırlamayı ama ! sen o en yakın kız arkadaşının sadece bir cümlesiyle benden kendinden, kafandaki benden süphe ettin. sana verdiğim zaman dolduğunda hala tavırda olduğun için şimdi bu durumlara geldik. Sen o kadar ısrar ettin ki ! ben sana güvenip -acaba mı lan ? diye yazdıklarıma bir kere daha baktım ama değişen ben değildim.Sen bana iftiralar atarken en çok canımı yakan şey aslında yapmadığım bir şey için hayatımın geri kalanını diyet olaak veriyor olmamdı. değişen sendin hayatımın anlamı. evet şimdi olaylar buraya geldiyse ben seninle birlikte bir değişim sürecine girdiğim içindir. Sana veda edecek, vedalaşacak bir cümle bile kuramamamın gerçek nedeni ben seni bırakmıyorum. sadece seni içimde yaşamaya başlıyorum.
Ben bu yazıyı taa sana yazdım. sen daha kucukuk ellerınle cm 4 oynayan genç sin. o kucuk ellerın beynın gibi. okudugu ile yazdıgından anlamlar cıkarmadan sadece laf ola beri gelen bir küçük çocuk...
e be oğlum ben seni de anlıyorum. en yeni nesilsin çağın bunu gerektiriyor. sen 8. neslin çocugu.. sözüm ona laikliğin de savunucusu ve de karsı fıkırde olanlara anında şakirt demeyi de ebeveynlerinden öğrenmiş bir küçük sirk maymunu.

bir sözünce bana da şakirt gibi bir şey demiştin. beni tanımıyorsun küçüğüm. benim fethullah ile işim olmaz. şakirt olanlara olmayanlara türbanlılara türbansızlara belirli mesafeden saygı duyarım. şakirtlere de şakirlere de eksik etmem saygımı.. ama lakin fakat burada herkesin kafasına göre gruplara ayrılıp oto boka link verip fotoşop resimler koyum da sınıflandırma yapan beyinsizlere de gıcık olurum. resim koyuyorsan bari tanıdıgın bir yakının resmini koy da soranlara tanıtım yaparsın. görsel tanıtım iyidir küçük embesil liselim. bak ben bugune kadar kımseye yazmadım sana yazdıgım gibi. sen de bişey var. beni sana yazmaya çeken bir trolluk. sazan olsan benim oltam da ne ararsın solucan yaratığım. hadi artık sen git annenin dizinin dibine adam ol liseni bitir unıversiteye filan git. oku adam ol ama buyuk embesıl olma. akıllı uslu ol ki amcalar seni kaçan topu aratmak için inşşate çağırmasın.

validene hürmet ederim embesilim