bugün

Ben bu yazıyı casper ın reklamını yapan adama veya kadına yazdım.

Hem tablet hem laptop olabilen cihazı neden ayrı bir şekilde sanki ekstra bir özellikmiş gibi hemide dokunmatik diye dayatıyonuz. Satacam diye nasıl reklam yapacağınızı şaşırdınız.
görsel
turansın sen.
hayatımı uğruna adadığım turan...

aklım mantığım kabul etmiyor, çocukca bir hayal, masalsı bir istek diyor, denedin olmadı, zorlama diyor,

gönlüm ise olacağına iman edercesine inanıyor inanmak istiyor.

biliyor musun ? aklım hiç şaşmadı benim bugüne kadar.

ama...

ama belki sen, belki birgün sen
şaşırtır mısın benim aklımı ?

gelir misin kollarıma ?

sindirir misin kokunu üzerime ?
Ben bu yazıyı sevgilime yazıyorum. Allaha şükürler olsun ki Allah onu bana verdi. Neden mi?

Babasının bu gün doğum günüydü annesininde yakında ee bir de evlilik yıl dönümleri, onlar için çok güzel bi plan yaptı, çok güzel bir slayt hazırladı vs vs.. Ailesi için bu kadar güzel düşünen, plan yapan adam benim hayatımda. Şükürler olsun! çok seviyorum onu.
o sen misin yoksa?
hem de okumayacağını bile bile yazdım.
olmuyor kadın olmuyor. ne kadar uzaklaştırmaya çalışsam senden kendimi çeken birşeyler oluyor. buna yaşananlar engel oluyor sanırım. ben senden hiç gitmedim, gidemedim. ama sen, sen nasıl başarabiliyorsun bunu. nasıl hiç birşey olmamış gibi hayatına devam edebiliyorsun..
unutmak için çok şey denedim inan. içip sıçıp orada burada sabahlamayı. ama olmadı başaramadım. şimdi sen bir "gel" desen bana, ben sana koşmayı bırak uçarak gelirim sevdicek. şu şarabın huyu suyu hürmetine gidemedim. gidemiyorum. çık artık hayalimden, uykularımdan.
Ben bir hiç kimse ..
senin hayatında hiç olamamış ve bundan sonra da olamayacak olan..
Sözlerimi önemsemediğin,beni kendine köle ettiğin,aptalın teki..
Zamanında Seni seven sadece seni isteyen bir aptal..
Seni unutmak ile cebelleşen bir riyakar..
bir hiç koca bir hiç..
şuraya yazılanları kendime yazılmış gibi okumaya başlayıp daha ilk cümlede bana yazılmadığını anlıyorum. yazsana lan bana.
Soğuk, karla karışık yağmurlu bir kış akşamında geliyorsun aklıma.. Gözlerindeki koyulukta cenneti ararken uçurumlara düştüğüm geliyor. Cennete uzandığını düşündüğüm saçlarından tutmaya çalıştığım geliyor. Ve sonra hiç benim olmadığın geliyor. Hiç ellerine dokunamadığım geliyor. Hiç gözlerine bakamadığım geliyor. Ve son olarak hiç bakamayacağım.. Durduramıyorum.

Pişman olmak için öyle geç ki. Keske demek icin yüzyıl geç kalmışım belki. Yaşanmamış olmasını dilediğim anlardan ziyade yaşanmamış olmasını dilediğim ömürler var. Aslında tek ömür var yaşanmamasını istediğim. Doğumumla başlayan ve senin gitmenle biten bir ömür. Hatırlar mısın?
Unutamıyorum.

Bir saye oluşsa hemen sığınacak kadar çaresiz olduğumu hissediyorum. Bir yağmurda bile kaçacak dam altı yerler arıyorum. Rüzgardan kaciyorum ve muhakkak insanlardan.. Ben senden sonra karşıma kim çıkarsa ondan kaçıyorum. Ve bir zaman kaçıp gittikten sonra arkamda kimsenin olmadığını bile bile ardıma bakamıyorum.. Korkuyorum.

Anılar diz boyu. Sanki kar yerine anılar yağmış her yere bu gece.. Ve Anılarla kaplanmış tüm yollarim.. Tutsak kalmışım anılar içinde. Sana yazdığım şiirler bile bir diken oluyor da çıplak ayaklarıma batıyor. Senin için beklediğim saatler birer cellat oluyor.. Yelkovanlar cellatın ölüm aracı oluyor. Senin için duyduğum aşk giyotin oluyor ve her gece kalbimi aklımdan ayırıyor.. Ve sen benim için azrail oluyorsun.. Ölüyorum..
uzun zamandır gözle görülür şekilde hissediliyor. yavaş yavaş eriyorum. kalbimin içine süzülen gün ışığı artık o kadar cılız ki.
görenler neyim olduğunu soruyorlar, hiç diyerek geçiştiriyorum.

hiç bir şey yok aslında biliyor musun? hem de hiç... sorun tam da bu aslında..

eski gülümsemeler yok, güneşli günler yok, bahar esintisi yok, geceleri heyecan uyandıran yıldız kaymaları yok, lezzetli yeşil elmalar yok, uçan balonlar yok, framboazlı pastalar yok. her sayfasını çevirerek okumaktan haz aldığım günlük gazeteler yok, kırmızı alüminyum folyo ile ağızları kapatılmış cam süt şişeleri yok, lapa lapa yağan kara baktıkça içten içe heyecanlanıp durduk yere kıvanmak yok... mutfaktan gelen güzel yemek kokuları yok, tam uykunun en tatlı yerine odaya elektrikli süpürgeyle dalıp uykuyu piç eden bir kadın yok, kapıdan öperek uğurladığın esnada eline harçlık tutuşturan bir adam yok. yemek sonrası sohbet eşliğinde yenen portakallar yok, onların soba üzerine koyulduğunda buram buram kokan kabukları hele, hiç yok mesela...

gitti her şey. bitti artık.
çocukluk gitti. gençlik kaydı avuçlardan gün gün santim santim.
aile yok mesela. anne baba toprak artık.
yağmur sonrası duyulan toprak kokusunu içine çekip huzuru hissetmek de yok.

aydınlık evin kocaman salonunda, tam da karanlık ve rüzgarlı bir ovada tek başınaymışçasına korkak hissetmek var artık.
duvarlarda çınlayan kahkahalar değil, kulakları sağır edecek kadar ciddi bir sessizlik var.
koruması gereken küçük bir kızın kanatlarının arasında korkak hisseden ve ona sığınmaya çalışan aciz bir kadın var mesela.
akamayan gözyaşları var, boğazda düğümlenmiş, kalbin ortasında kocaman bir kara delik, midede kocaman bir bulantı, yüzün tam ortasında dev bir yumruk, sırtta koca bir bıçak...

dışarıda kar var, içeride heyecan yok.
24 saat herakleitos' un nehrinden daha hızlı hareket ederken, bünyede yaşama dair hiç bir iz, bir kıpırdama bile yok.
ruh yok. sandıklara kitlenip bedenin en diplerine atılmış..

hayat çok büyük.
belası kendisinden daha da büyük.
her şeye kadir olan sen, nasıl olsa bunu yazacağımı da biliyordun ya...
artık biraz merhamet edip, beni de görebilir misin?
birazcık mutluluk istiyorum, inan fazlası değil.
bana çocukluk ruhumu geri ver yeter...
biraz düşünceli olsana,
biraz be, valla bak.
çok şey istiyorsam namerdim.
bazen ağzıma sıçıyorsun.

gün içinde aklıma bile gelmiyorsun. geceleri gözlerini düşünmeden uyuyamazken şimdi neredeyse rengini bile zor hatırlar hale geliyorum.
bazen görüyorum whatsappta çevrimiçisin kapatıp geçiyorum.
rüyamda bile göremiyorum belki de görmek istemiyorum. unutuyorum.
ama! bazen, bir anlık bir şarkı duyuyorum ya da bir cümle işte o an yukarıda yazdıklarımın hiç anlamı kalmıyor. sanki ilk günkü gibi aşık, sanki ilk gördüğüm gibi içim titriyor.
kısacası bazen ciğerime ok gibi saplanıyorsun ve başedemiyorum.
allah sonumu hayırlı etsin...
Adını duyduğumdan beri nefes alamıyorum. 50 saniye yetti lan yeniden öldürmeye beni.

Geçmişinin değil geleceğinin aq senin.
Ne bu dünya seni anlatacak kelime ifade edebildi ne de bendeki kalp seni anlatabildi. sadece hayallerime sor, sana ulaşmak nefes almak idi.
(bkz: cem adrian ben bu şarkıyı sana yazdım).
Ruhum senin yokluğunla yanıyorsa nedeni bende ..
unutulmuş bir ses ile yankılanıyorsa gecelerim ,nedeni bitip de tükenmeyen içimde..
Kara gözlerini düşleyerek kalbim parçalanıyorsa, seni hissetmek için uzun uzadıya kanıyorsa nedeni senin benim yerime sevgimi sevmende ve artık onu bile sevememende..

Hoş gerçi değeri paramparça eden,kendine eğlence arayan , süründüren saçma durumları sürdüren, sevmeyen birini sevmiyorum artık..

sanırım bende sana aşık olmaktansa eski hissettiklerime daha doğrusu hissettirdiklerine aşığım ..
Seni sevmiyorum.
Orta okul musameresi gibi olmus...
Uyudun mu?

O filmi izledim, fikir çok güzel ama uygulama fikir kadar başarılı değil ama sevdim.
ömrüm derdim lan sana, ömrüm..
Ben küçükken güzel bir sitede oturuyorduk. Bu modern çağda insan inanamıyor ama sütümüz at arabalı bir sütçü tarafından dağıtılırdı. sütçünün atı yakın olduğum ilk ve son attı.
Sütçü efendi bir adamdı. Atına kötü davrandığını sanmıyorum. Gene de sahibi dağıtım için bir binaya girdiğinde, hayvanı ahşap arabaya bağlı, yapayalnız ve Boynunda sürekli asılı yem torbasıyla ne zaman görsem içimi bir hüzün kaplardı. Kafasında at gözlükleriyle, bir yandan geviş getirip, bir yandan üzeri sarı saman kaplı biçimsiz kakalar sıçarak amaçsızca dururdu.
Bizim güzel, pastoral siteden ayrılıp 100 metre gitse, trafiğe çıkıp ezilme tehlikesi olduğunu bilmeme rağmen gene de o halinden iyi olacağını düşünüp onu özgürlüğüne kavuşturma hayalleri kurardım.
Eğer onu arabaya bağlayan düzenekten kurtarabilecek kadar gücüm olsa, serbest bırakırdım. 5-6 yaşında biri için pek mümkün görünmüyordu. Bu yüzden Bir şey yapmadım.
Sonra oradan taşındık. Ata ne oldu bilmiyorum. Sanırım yaşadığı gibi ölmüştür.
Demek istediğim şu ki dostum: salaksın.
Uyumak istedim. Gözlerimi kapattım . Neden bilmem aklıma eskiler geldi. Sen geldin..Sonra aynı hissin kaçınılmaz tekerrürü...

BurnuMDA ince bir sızı, kapalı gözlerime dolan yaşlar. Dursunlar istedim, durmadı aktılar.

Boğazımda düğüm oldun sonra. Aklıma düştün.

Sahi ! Beni sevmiş miydin?

Ya hiç sevmediysen? O kadar zaman sonra neden ilk defa aklıma bu olasılık geldi ki! Gözüm açılmak için ne kadar da geç kalmıştı.

Yaşlı gözlerle kendime güldüm.

Artık büyümemeli, gerçekleri bu kadar net görmemeliyim.

büyüdüm..büyüdüm..büyüdüm.
neredeyse anası olacak yaşa geldim ama o 19 luk kıza seni affetmeyi öğretemedim.
dört gün üç gece oldu polis okuluna(pomem) başlayalı. çok fazla şey hissediyorum. kelimeler elime düğümleniyo adeta. şimdi nazende sevgilim yorumunu dinledim ata demirerden( https://m.youtube.com/?hl...l=TR#/watch?v=MwhQ8p4hqNE ) , hislerimin arasından 'aşk hissi' bir adım öne çıkıp buruk.bi topuk selamı çaktı. son aşkımı şimdiki aşkımı düşünmekten , içli bi iç çekmekten kendimi alamadım.
" eeey ceylan bakışlımm eeyy boyu bestee " ne tasvir ama, yüreğimi dağladı.
aşk demişken; vatan aşkım her daim önde ve gözdemdir , onu tenzih ederim. şehadet niyetiyle de girdim aslında bu mesleğe. ne gurur verici! sadece bir bekleyenim yok, olsun varsin olmasın, nasip kismet.

çay sırasında araya kaynaklar girmesine rağmen bir çay ve bir tutkuyla iki.kaloriferden birine sahip olmayı.başarıp sırtımı meslektaşlarıma dönmüş, yazmaya çalışıyorum dingin bi tavırla.
sukredecek ne.de çok şey olduğu geliyo birden aklıma. ailem sağlığım mevkiim .. şu an sadece tatlı bi sitemkarlık var üstümde galiba. kepimi petegin üstüne koymuş karbonatlı çayımı içerken kendimi bi an gurbette bir adam olarak gördüm, içlendim öyle. lacivert kepimin üstünde şanlı türk.bayrağımızı bağrına basan emniyet armasini görünce, bir süre öncesine kadar öğretmen, başarılı bir öğretmen olup ilim.irfan dağıtacağım günlerin hayalini kurduğum günler geldi aklıma. yabancı dil, yüksek kpss puanı , osmanlıca gibi donanımlara sahip olmanın kaderi hiçbir zaman değiştirmeyeceği gerçeğini birkez, bir kez daha gördüm yaşadım..
müge seni çok özlüyorum. ilk.kez geldiğim bu şehir sanki komple birleşmiş gibi: sana.benzeyen kızlar, hipnoz parfümü kokan avmler sokaklar..
ayiplama beni nolur , seni gerçekten gerçek sevdim. aylar unutturamadiysa seni.bana vardır bunda bi hayır demekten başka bişey gelmiyo elimden. biriylesindir belki.ne biliyim , bunu öğrenmeden çıkarsın aklımdan inşaallah. o derin gözlerini başkasına bakarken düşünemiyorum .

bu yazıyı kime yazdım?.. bana bu hisleri sunan geceye yazdım sanırım.
herkes (bkz: ben bu yazıyı sana yazdım) diyecek birilerini bulurken ben neden bulamıyorum ?
*
Geri dönebilse yollar,
Yine seni yazmaz bil sonlar.
güncel Önemli Başlıklar