bugün

zaman gazetesinde yayimlanan alev alatli nin yazi dizisi, kurt sorununa cozum onerileri cercevesinde degerlendirilebilecek icerigi acisindan kayda deger tespitleri bulunan yorumlar.

uc dizi halinde yayimlanan yazilara asagidaki linkten ulasilabilir.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=616740
idealist bir yazarın aynı hegel gibi başaşağı ettiği durum.

Ulus kavramı "milli birlik ve beraberlik adına " kurulmaz. Tam tersine kapitalizm için gerekli pazar için şart olan minimun toplumsal bilinç durumu için ortaya atılır. Tek başına Vatan-millet edebiyatı için değil.

Bunu bilmeyen birisi değil türk aydını değil kürt aydını, tek kelime ile aydın bile olamaz.

Selametle sayın Alatlı, selametle.
ben bir türk aydını olsaydım, bu kadının elini öperdim.
alev alatlı'nın ders niteliğinde yazısı.
alev alatlı'nın zaman gazetesindeki yazısının başlığıdır.

"Ben bir Kürt aydını olsaydım, ulusal devletlerin "milli birlik ve beraberlik"i sağlamak arzusuyla ulusal sınırları içinde yaşayan farklı etnik ve dinsel grupları mezcetme eğilimleri olduğunu bilir; Türk hükümetlerinin de benzeri tutum içine girmiş olabileceklerini yadırgamazdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, 20. yüzyılın başlarında minnacık Arnavutluk bile Avrupa'nın hasta adamından bağımsız bir devlet kopartırken, benimkilerin neden aynı performansı gösteremediklerini çözümlemeye çalışırdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, benimkilerin Osmanlı mirasından bağımsız bir devlet kopartmaya yeterince asılmamalarının sebebinin sadece din kardeşliği ile açıklanamayacağını, Arnavutların, meselâ, bağımsız islam devletlerini, üstelik, Batılılara "Avrupa'nın ilk islam Devleti" olarak kabul ettirmeyi başardıklarını hatırlardım.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, Osmanlı tarihçilerinin 16. yüzyılın ilk senelerinden itibaren, "Kürtler" diye bir halktan, hatta topraklarının imparatorluk'a katılma sürecinden bahsede geldiklerini, Bitlis hâkimi Kürt Şeref Han'ın dönemin egemen Kürt ağalarının aile tarihlerini ayrıntılarıyla kaleme aldığı eserinin Osmanlı siyasilerinin başucu kitabı olduğunu hatırlar, 1930'lu yıllarda bile Türkiye'de "Kürt" kimliğinin tabu olmamış olması üzerinde düşünürdüm.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, Türkiye'de soyağacının bir yerinde bir Kürt atası olmayan hemen hiç kimsenin yaşamadığını hatırlar; örneğin, Erzurum Cephesi gazisi Kürt ihsan Nuri Paşa'yı rahmetle anardım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, Hamidiye Alayları komutanı Mirliva ibrahim Paşa'yı, Osmanlı Şûrâ-yı Devlet başkanı Kürt Said Paşa'yı unutmaz, rahmetli Menderes'in bakanları Yusuf Azizoğlu'nun, Mustafa Ekinci'nin, Ord. Prof. Hüseyin Şükrü Baban'ın, Sabahattin Eyüboğlu'nun Türklerin gönüllerindeki konumlarını duyumsamaya çalışırdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, başta ismet inönü ve Turgut Özal olmak üzere, nice devlet adamını "devlet adam"ı yapan şecerelerini ihmal etmezdim.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, ingiltere'yle Fransa, Osmanlı imparatorluğu'nu paylaştıkları gizli Sykes-Picot antlaşmasını (1) imzalamış, yağma kervanına Rusya'yı da katmışlarken; tuzu kuru ABD Başkanı Wilson'u ciddiye alıp, tam da hayat memat mücadelesi verdikleri bir aşamada Türk kan kardeşlerini bağımsızlık ile özerklik arasında gidip gelen dayatmalarıyla bunaltan başta Kürt Teali Cemiyeti, istiklali Kürdistan, Hevi gibi örgütlenmelerin onlarda yarattığı ihanete uğramışlık duygusuna empati ile yaklaşmaya çalışır, Kemal Burkay'ın Sezen Aksu tarafından ölümsüzleştirilen "Gülümse"sini dilimden düşürmezdim.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, devasa bir imparatorluk'tan arda kalanların Gürcü'den Ermeni'ye, Boşnak'tan Arnavut'a, Tatar'dan Acem'e, Çeçen'den Arap'a varıncaya kadar, hemen her halktan akrabaları olmuş olmasını doğal karşılardım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, kendi soyuma yakıştırdığım ayrıcalığın rasyonel mesnetlerini irdelerdim. Ben bir Kürt aydını olsaydım, imparatorluk'un ve izleyen Cumhuriyet'in asli kurucuları Türklerin başta isim hakkı olmak üzere, müktesep haklarının tümünün teslim edilmek durumunda olduğunu itiraf ederdim.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, bir dönemin alenen ırkçı akımlarının nasıl ve ne zaman Kürt önderlerine musallat olduğunu kestirmeye çalışırdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, ümmetçilikle ırkçı milliyetçilik arasında kalmış gibi duran Şeyh Sait'in oğlu merhum Ali Rıza Efendi'nin merhum Şeyhmus Anter'in (2) naklettiği tutumunu değerlendirmeye çalışırdım: "Oğlum, bak, Osmanlı'ya bir hal oldu, kendisine Türk demeye başladı. Bunu başlatan Sultan Abdülhamid'dir. Kürtler, ittihat Terakki'ye bunun için girdiler. Sonra bir de baktık ki, ittihat Terakki, Abdülhamid'den beter oldu... Anadolu'ya dönmeler hâkim oldu. Bu adamların ne Türk'le ilişkisi vardır, ne Kürt'le... Bu adamların hangisinin kökünü kazısan ya Yahudi dönmesi veya Kafkas, Kırım ve Selanik, Rumeli muhaciridir. Bu da bir tesellidir. Şükrediyoruz ki, bunlar hakiki Türk ve Kürt değillerdir... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hakim oldular. Temiz Türk halkını mahcup edip, utangaç duruma düşürüyorlar."

Ben bir Kürt aydını olsam, rahmetli Anter'in "Harp /ikinci Dünya Harbi/ yıllarında Ankara'daki ingiliz, Alman elçiliklerini davet ettik. ingiliz elçisi gelmedi ama Alman Büyükelçisi Von Papen ve daha sonra Leningrad Harbi'nde (3) ölecek olan muhteşem kızı geldiler. Ben onları karşıladım, Almanca, 'Hoş geldiniz' dedim. Von Papen, elimi tutup bırakmayarak, kendisi ve kızını şöyle tanıttı, 'Seinen ankel Von Papen und seinen ankel schwesster.' (4) Tabii, burada o zamanki Alman doktrinine göre, Kürtleri Alman ırkına en yakın soy olarak kabul etmelerinin de etkisi vardı. Fakat son zamanlarda Muş yöresine yaptığım bir gezide bir Kürt aşiretine rastladım. Aşiretin adı 'Alman'dı. Tiplerine baktım, hakikaten çoğunluğu Cermen tipindeydi. Zaten, Arap, Acem ve Türklerden uzak kalan saf Kürt aşiretlerinin çoğu Cermen tipindeydi. Örneğin, Bohtan ve Şirvan bölgeleri gibi, çoğu uzun boylu, mavi gözlü, beyaz tenli ve sarışındırlar." sözlerini hayli yadırgardım.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, bu "Kürtler, Araplardan ve Türklerden farklı bir ırktandırlar" temasının 1918-1921 yıllarında ısrarla işlenmiş olmasının telmihlerini değerlendirmeye çalışır; gururumu ne denli okşarsa okşasın, meselâ, Hindistan hükümetinin 24. Pencaplılar Kıtası, Siyasi Şubesi'nde görevli Yüzbaşı W. R. Hay gibi bir ingiliz subayının "Kürtlerin ulusal bilinçlerinin uyandığı ve birleştikleri gün, Türk, iran ve Arap devletleri onların karşısında ufalıp, toz olacaklardır" dolduruşuna gelmez, halkımı sürüklenmesi kuvvetle muhtemel felâketlere karşı uyarmaya çalışırdım.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, Batılı emperyalistlerin, meğerki üçümüzden birinden özel bir çıkarları olsun, Kürtler, Araplar ve Türkler söz konusu olduklarında aynı aşağılayıcı sıfatları kullandıklarının ayırdında olurdum. Ben bir Kürt aydını olsaydım, halkımın ırkçı safsataları benimsemekten her şeye rağmen korunmuş olmasını, Türk kankalarını anımsatır biçimde okuma özürlü olup, Batı'nın rahle-yi tedrisinden geçmekte gecikmiş olmalarına verir, şükrederdim.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, rahmetli Anter'in "Hayırsever ve muhterem Kürt anası" diye ululadığı Madam Mitterrand'ın elini öpüp başına koyduğunu okuduğumda, bir diğer ingiliz Siyasi Subayı (5) Binbaşı E. B. Sloan'ın Kürtçenin Süleymaniye'de resmi dil olarak kullanılmasına yönelik "üstün gayretleri"nin, yörede petrolün keşfedildiği yıllara denk düştüğünü hatırlar, bölgedeki ingiliz-Fransız-Alman rekabetini düşündüğümde yüreğim büsbütün daralırdı. Ben bir Kürt aydını olsaydım, Çanakkale Boğazı'na aç kurtlar gibi yüklenenleri unutmaz, halkıma sempatilerini sunmaya gelenlere hiçbir biçimde bel bağlamaz, çapanoğlunu keşfetmeye çalışırdım.

Ben bir Kürt aydını olsaydım, ahlâken savunamadığım hiçbir önder ya da örgüte bel bağlamaz, Türk hükümetlerinin "Resmi Tarihi"nden yakınırken, PKK ve uzantılarının söylemlerine teslim olmazdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, bizzat kendi entelijensiyası tarafından ihmal edilmiş soyumun acısının 'Yeni Dünya Düzeni'nde var olabilmek için petrolsüz, doğalgazsız çabalayan kan kardeşlerimden çıkarılmasına razı olmazdım. Ben bir Kürt aydını olsaydım, toza dumana aldırmaz, "aydın" sıfatımın kefaretini bambaşka oluşumlarla şahlanan Bilgi Çağı'nda halkımın var olabilmeyi sürdürebilmesi için şart olan donanımı sağlamaya çalışarak ödemeye gayret ederdim
(bkz: alev alatlı)