bugün

zaman zaman çeşitli vesilelerle, eğitim sistemini ve öğretmen denen insanları eleştirirken verdiğim örneklerden biridir..

bu vesileyle her zaman "en kötülerim" in ayrılmaz parçaları olmuştur, 'kutsal' öğretmen eleştirilerim...

beden eğitimi özelinden bakarsak; herkes gibi ben de bu konuda konuşacak yeterli tecrübeye sahibim..

beden eğitimi eşittir: kasadan atlamak, tombalak atmak ve önünüze fırlatılan bir topla gidip bahçede takılmak. o dersi öğretmesi, 'bedeni eğitmesi', çeşitli spor branşlarında yetenekli olabilecek çocukları bulup çıkrıp, bunlara yol göstermesi gereken kişi, önünüze topu attıktan sonra gider ya kantinde sigarasını tüttürür ya da tercihe göre, öğretmenler odasında dedikodu yapar...

ama maaşını alırken hiçbir vicdan azabı duymaz, üste bir de şartlardan, geçinememkten, pazarda limon satma geyiklerinden bahseder...

bedencisi böylede ingilizce öğretmeni farklı mıdır;? kim bir kelime ingilizce öğrenebilmiş on senelik ingilizce eğitiminden sonra...

bir matemetikçinin ders anlatımından sonra kim sevmiş matemetiği?

kutsal olmaya gelince hepsi kutsal maşallah.hangi öğretmen dert etmiş sikik, çağdışı, ezberci müfredatı...varsa yoksa ders saatini doldurup siktirip gitmek tek dertleri.

şu memleketin çarklarına, köhnemiş sistemine en başta kafa tutcak adamlar olmanız lazımken en başta uyum sağlayan insanlar oldunuz lan...şimdi çıkıp ağlarsınız kadrodur, sözleşmedir diye..etme bulma dünyası herhalde ha?

öğretmenlikle tornacılık farklıdır koçum..idealist tornacı olmasa da olur herhalde ama içinde bu mesleğin aşkı, ideali yoksa git harbiden pazarda limon sat...

bir karış suratla derse girip, biran önce nasıl kaçarım diye düşünürken,hiçbir şeyden utanmıyorsan bari mahmut hoca'dan utan.