bugün

bunun adı hırsızlar demokrasisidir...

ancak burada hırsızlar sadece yönetimin tepesindeki siyasi elitler değil, toplumun belki de yüzde seksenidir...

bu avanta düzeni yürüsün diye küçümen hırsızlar, iriboy hırsızlara oy atar, alkış tutarlar.

600 bin nüfuslu şehirde 400 bin yeşilkart olmasının, ülkede kullanılan elektriğin neredeyse 5'de birinin kaçak olmasının, 200 - 300 bin memurla rahat rahat yürüyecek devletin 4,5 milyon çalışanı olmasının hem sebebi hem de sonucudur bu sistem...

beddua edenle çalan arasındaki çekişmenin özeti de;

kiminin parası, kiminin duası özdeyişidir...

ikisi de hayatımızı sikmektedir...
ülke yönetir.

ahlak değerleri kim kiminle yatardan, içilen içkiye kadardır. hırsızlık, soysuzluk, şerefsizlik, namertlik onların ahlak anlayışını zedelemez.

çalınan paraları paylaşmada anlaşmazlık çıkana kadar da sesleri çıkmaz. küçüğü torba torba kömür çalar, büyüğü ayakkabı kutusuyla para.
Filler tepişirken olan çimenlere olur.
köpeklerin kardeşliği aralarına kemik atılana kadardır.
şimdi savunmak gibi olmasın da adam bedduayı haramzadeye yetim hakkı yiyene milletin parasını çalana etti. bir hoca bu bedduayı eder aga. beddua eden hoca olmaz olur mu. böyle bir mantık yok! o bedduayı 4-5 sene önce etmiş olsaydı gider o hocayı alnından öperdim.

burdaki asıl sorumuz şu olmalıydı: Neden Şimdi?

Evet hoca neden şimdi ettin bedduayı, neden şimdi oldu o operasyon neden gastelerinizde yıllardır pohpohladığınız adamları bi anda sildiniz attınız?

Tabi aynı soruları rüşvet yiyen cepheye de sormak lazım. ne oldu da düne kadar al gülüm ver gülüm devam ettiğiniz ilişkileri bozmak gereği duydunuz?