bugün

Yazmasına yazacağım da, bugün işe gitmedikleri için ne Babıali ihvanı okuyacak ne de şirkette patron kesesinden Internet gezginliği yapan beleşçi takımı... Kalıyor ya evinde kendi özel bilgisayarı olan üst sınıf, ya da gazetesini bakkaldan alan sıradan vatandaş, onlar da pazar günü ciddi yazı sevmezler...

Zarar yok, kesip saklayınız, yarın sabah okuyunuz. Beleşçiler de yarın sabah işe gittiklerinde bir zahmet sitemizin ''eski yazılar'' girişine tıklasınlar bari...

Yılmaz Özdil kardeşim geçen gün ''Ankara trafiğinden'' yakındı. Ankara içi araba yoğunluğundan değil, Türkiye'nin diğer şehirlerinden Ankara'ya, hele uçakla gidiş geliş yoğunluğundan. Ankara'nın o çok kendine özgü ''sayın muhabbetinden'' de öyle sıkılmış ki, garsondan ''Sayın Jack Daniels'' istemiş! (Yılmaz, Ankara bürokratlarının ''köşe dönme sürecini'' de pek güzel saptamış.)

Eh be sosyal içerikli kardeşlerim, kim dedi size istanbul'u bırakın da Ankara'yı başkent yapın diye? Kim dedi size herşeyin ipini bir 'jakoben merkeziyetçiliğiyle' oraya bağlayın diye? Şimdi de ip boğazınıza dolanıyor.

Siz izmirliler istanbullular'ı sevmezsiniz Yılmaz, fakat düşünürsen bizim de seksen yıldır izmir kadar değilse bile gene de mağdur olduğumuzu göreceksin...

Yok, bizi cayır cayır yakmadılar tabii kurtarma tufasında da, dengeler bozuldu. istanbul'u söndürdüler. istanbul sonra sonra 'can havliyle' kendini topladı ama köylü göçü yüzünden gene çuvalladı.

Ankara yönetiminde oluşan 'istanbul düşmanlığı' izmirli kardeşlerimizi aratmadı vallahi! Yalnız istanbul mu? Senin de belirttiğin gibi 'Ankara'ya iş takibine gitme gelme kültürü' oluştu bu memlekette. Eskiden trenle çekilirdi bu eziyet, artık uçarak yaşanıyor.

Ankara, en ufak bir izin, en küçük bir onay için bile bütün Türkiye'yi ayağına gettirtti götürttü ve kıvrım kıvrım da kıvrandırdı. 'Adamını bulmadan' hiçbir iş de bitirilemedi. Gerçi şimdi 'tellaklar' değişti ama hamam aynı Ankara hamamı.

Fransa'da son iki yüz on sekiz yıl içinde tam on dört kere rejim değişti, fakat sağcısının da solcusunun da aklına başkenti değiştirmek, Paris'ten Marsilya'ya, Lyon'a nakletmek gelmedi! (Mareşal Petain'in dört yıllık Vichy yönetimi geçici bir arızaydı... Ona bakarsan meclisin 1871 yılında önce Bordeaux'da toplanıp sonra Versailles'a geldiği de olmuştu.)

Niçin 'iki başlı bir ülke' yaratılmıştır? Niçin idari başkent Ankara, sosyal, kültürel, ticari ve sınai başkent istanbul olmuştur? Niçin dışa açılan son kapımız izmir'in bile boğazı sıkılmıştır?

'istanbul denize açık olduğu için düşmanlar kolayca topa tutup işgal ederler' gerekçesi çok mu ciddidir yani? Neden bürokrasi kendine 'cephe gerisinde, Anadolu içlerinde sağlam bir kale' yaratmak gereğini duymuştur? Kurtuluş savaşının oradan yürütülmüş olması yeterli bir gerekçe midir? Niçin Fransızlar ilk dünya savaşında 'garp cephesi karargâhı' Chantilly ve Compiegne kasabalarını, ikinci dünya savaşında gene aynı cephenin Reims karargâhını geliştirmek gereğini duymadılar da Paris'ten vazgeçmediler?

Çünkü 'uygarlık değiştirmiyorlardı' da ondan...

Fakat batılılaşacağım diye iki bin yıllık 'metropolü' yok sayıp sıfırdan, kelek bir bozkır kasabasından yepyeni bir merkez yaratmaya kalkarsan da ortaya böyle bir tuhaflık çıkar işte. 'Eskiyle bütün bağları koparıyorum bu hareketle' dersin, tümden de koparamazsın, iki arada bir derede kalırsın, sonra da 'dinciler neden iktidara geliyorlar' diye şaşarsın.

iktidara gelen, Osmanlı refleksidir. Daha doğrusu, Anadolu köylüsünün istanbul'a yığılmış ve lumpenleşmiş son aşamasıdır. Bu tepki Ankara'ya tepkidir de...

istanbul'u kurut, izmir'i öldür, zaten elinde imparatorluk merkezlerinden kala kala bu ikisi kalmış, Selanik gitmiş, Şam gitmiş, Beyrut gitmiş, Kudüs gitmiş... Kahire, Belgrad, Budapeşte çok çok önceden gitmişler üstelik... Sonra da Ankara'yı yaratmaya, Ankara'da bürokrasi yaratmaya ve şimdi de artık bu bürokrasiyi kapitaliste dönüştürmeye çalış bakalım...

izmir ölüyor Yılmaz, bunu sen de çok güzel dile getirdin... Limanıyla ölüyor, ticaretiyle ölüyor, sanayisiyle ölüyor, futboluyla bile ölüyor... Zaten 1922 yılında bir posta ölmüştü, yangın yerine kurulan fuar muar ayağıyla azıcık toparlanır gibi oldu ama artık o da para etmiyor... Ağırlık merkezleri değişiyor... Eskişehir, Adana, Mersin, Çanakkale hızla geriliyorlar...

istanbul direniyor. Gelin barışalım sevgili izmirliler.

engin ardıc