bugün

zifiri karanlıktı stüdyo, duygu dolu; endişe, aşk, pişmanlık, şehvet, korku.. mantıktan çok uzaktı; içine çektikçe duygusallaştıran bir karadelik misali, siyahında siyah, siyahın da siyahı.. bir basamak çıkmak gerekti ulaşmak için jakların üzerinden atlamaya çalışarak. kimsecikler yoktu; korkunç. olmamalıydı zaten; huzurlu.

ruhuma değer ciddi dokunuşlarla dolu bir beste gizliydi bu karanlıkta. 'merak'

-beni buraya getirmemeye zorlayan inadıma inat- basamağa doğru yöneldim. uçurumdu bir bakıma.

aniden;

bagetlerin birbirine 3 kez çapraz şekilde çarpıp kızışmasıyla başladı beste.
erimeye hazır ruhum alev aldı; gözümden süzülen damlalarla aydınlandı..

gergin bir kasnak misali bagetin izlerine meydan okuyan sinirlerim, sıcaklık bıraktı yanaklarıma doğru süzülerek pırıl pırıl tekrar tekrar..

dinledim..
dinledim..

kalbime üç nokta koyan bir yumru crosstan bedenime pedalları sertçe vuran. 'netlik', 'acı', 'arzu'..

iki bedenin birleşmesi gibi hi hat in oynaşması, beni tekrar tekrar çekip iten..'aşk'

zamanımı belirten bir ritim, bagetin trampete dokunuşlarında; izleri geçmişimi çalan.. 'bulanıklık', 'devamlılık'..

bagetin arasıra çılgınca vurduğu splashla dalgalanan çığlıklarım tiz sesler.. 'endişe', 'korku'..

sustu. aniden devam etti altolar..

söndü gözlerim, sıkıldı, bitti ruhum kor gibi.. 'umutsuzluk'..

ya bunu çalan? peki ya bunu çaldıran? 'sessizlik'..

midem bulandı. uçurumdan atlarmışcasına boşluğa bıraktım kendimi düştüm basamaktan. kaçmalıydım bu yüzleşmeden, bu besteden, bu stüdyodan -zamanımın dolmadığı halde-

noktasal ritimler tını bırakmaya devam ederken kulağımda, kalp atışlarımı durduran noktasal esler çoğalmaya başladı. heyecanlı olmaktan çok uzaktım stüdyodan çıkarken..

ceset misali bedenime yapışmış baget izlerini taşıyarak uzaklaştım oradan.

yok olduğuma inandım, beni var eden bu besteye rağmen.. 'boşvermişlik'

üzgünüm..