bugün

trafik kazası geçirdiğimde telefonla verdiğim haber karşısında sinirlenip bağırıp çağırmasını beklerken babamla aramızda şu diyalog geçmiştir:

- baba kaza yaptım ben
- he iyi yapmadın o zaman. sende birşey varmı?
- yok iyiyim ben
- ne arıyon o zaman bu saatte uykumu böldün. (telefon suratıma kapanır)

anladımki bizim hacı hakkaten beni seviyor...
kavga edilen bir günde kendi odasına çekilip öylece yatması. onun ilk defa gözlerinin dolduğunu ve çok üzülmüş halde boş boş bakmasını görmem. kırmak istememiştim elbet ama kendimce ben de kırılmıştım kavga sırasında. onu öylece yatarken gördüğümde yanına gidip sarılmam ve hiç konuşmadan onunda sarılması öpmesi ve normal halimize dönmemiz, hiçbir şey olmamış gibi tekrar bağrına basması beni. hala birazcık kırgın gibi hissediyorum ama ne kadar özür dilesem az. hakkını asla ödeyemem...
sabah elinde bir bardak portakal suyuyla başınızda dikildiği an.
Sarıldığı andır.
kendi rahmetli babasının yaptığı gibi evladı uyurken yastığının altına onun sevdiği çikolatayı koymak ve sabah uyandığında çikolatayı bulan çocuğunun mutluluğunu izlemek.
size iş bulmak için çabalaması, torpil bulmaya çalışıp, ibnelerin, orosbuçocuklarının dahi ayağına gittiği andır.
gelin olup evden çıkacağınız anda babanızın belinize kırmızı kuşağı bağlarken ellerinin titremesi ve akabinde elini öpüp boynuna sarılmanız.işte o an herşeyin apaçık ortaya çıktığı andır.
babam kollarımda öldü.

babamı yatağa bırakıp, kardeşimi uyandırıp babam öldü dediğim an yaşadıklarımı anlatamam. babamı toprağa verene kadar ağlamadım, mezarlıkta yalnız kaldım herkes gitti ama ağlayamıyordum. biri gelse bana sarılsa teselli etmeye kalksada ağlasam diye bekledim. nerede ise biriniz bana sarılsın laaaan diye bağıracaktım.

bir tokatını bile yemedim.

4 kardeşiz ve hepimizi okuttu. annemin otoriter yapısına isyan halimde olduğım bir anda, annemin bana yaptığı ''serseri bu vb'' yorumlarına, ''hatun çocuklarımıza haram lokma yedirmedik, sen haram süt vermedin gençliği hepimiz yaşadık bir şey olmaz'' diye anneme sarılarak söylemesini unutamam.

4 kardeş okumamız ve ağır masraflara ki benim yazlıklara kaçıp tatili bedavaya getirmek için part time garsonluk, barmenlikler hariç çalışmam hariç eve katkı yapmamam neticesi yine annemle tartışmamızda, babamın ''gerekirse çeketimi satar sizleri okuturum'' lafı hala kulaklarımda.

sabah sabah bir kez daha entry'leri okuyunca gözlerim doldu. bazen, şu an bile babamı hatırlayınca sanki kuru ekmek boğazımda kalmış gibi oluyorum, yutkunamıyorum. gizli gizli ağladığım olur. imkanı olsa canımı verip onu yeniden yaşatmak isterdim.

olmayan hakkım sana helal olsun. allah taksiratını af etsin babacığım. mekanın cennet olsun.
hayatım boyunca hiç anlayamadığım anlardır.
ölmeden önce, sizi, hasta yatağında, birilerine emanet ettiğini duyduğunuz an. ölürken de mi beni düşündün be adam?
-ehliyeti aldın mı?
-evet baba aldım.
-araba almıyacakmısın oglum?
-baba nasıl alayım peşinat yok birşey yok
-sorun ettiğigin şeye bak oglum ben ne güne duruyorum.
-babacığım!!
ataerkil bir millet olmamızdanmı kaynaklı bilinmez türk toplumunda zor anlaşılan sevgi türüdür. baba sevgisini göstermekte zorluk çeker, göstermek isteyipte gösteremez bir hali vardır, kendi babasından görmeyi beklediğini kendi evladına * göstermek yerine, babasından gördüğünü verir evladına, bu böyle kuşaktan kuşağa geçer durur. özünde canından çok sever ama kahrolası sevgisini bir türlü gösteremez, göstersede geç kalmıştır.
"kızım ben hep senin yanındayım, ne olursa olsun, hangi yanlışı yaparsan yap, ne karar verirsen ver, ben hep arkanda olacağım." dediği andır.
gece saat 3 de,alkollü bir şekilde,arabayla,avea bayisinin içine geçtikten sonra;''sana bişey olmadı ya gerisi önemli değil.'' diyen babamın sevgisini gösterdiği andır.
entryleri okuyunca vay bee millette ne babalar varmış diyor insan.

küçüktüm, elma elma diye tutturduğumu hatırlıyorum saat olmuş gecenin bi yarısı, komşudan alıp gelmişti acele onu unutmuyorum bir tek.
başka da birşey yok.
sizi ilk defa yurda bırakıp memlekete döneceğinde sarıldığı,'arkama bakmıcam bak' dediği,sizin ağladığınız ve dönmesini beklediğiniz anda arkasını dönüp gözündeki yaşları sildiğini gördüğünüz andır.
klasik türk aile babası gibi görünür belki uzun zamandır da siz de onun öyle olduğunu düşünüyorsunuzdur ama bir süreliğine anneniz evde yokken her göz göze gelişinizde bir şey isteyip istemediğinizi sorup duran sizi ilgisiyle boğarak (bu ilgiyi hiç bir şeye değişmem) bu sevgiyi bir kez daha anlamamı sağlamıştır aslında varlığı bile yetiyor bunu ona söyleyemiyorum belki o da öyle düşünüyor o da söyleyemiyor ama önemli olan ikimizde bunun böyle olduğunu biliyoruz...
eğer gerçek bir babaysa sizle geçirdiği her an.
daha önce hiç yaşamadığım an(lar)dır. inanır mısınız hiçde eksikliğini hissetmediğim bir olaydır. oğluna 18 yaşında "artık 18 oldun ne yaparsan yap siktir git okumayacaksanda okuma git çalış umdrumda değil !" dediği hala dün gibi kulaklarımda çınlar, böyle bir insandan nasıl sevgi beklenir diye düşündürür bazen...
her yemek yediğinde binbir ısrarla size de yedirmeye çalışması.
Yatağına nasıl geldiğini hatırlamıyorsan baban seni hala çok seviyor koca çocuk.
evlendiğinizde arkanızdan bir damla gözyaşı dökmesi. çok önemlidir o bir damla yaş.
hele ki o baba, daha bugüne kadar bir allahın kulu tarafından ağlarken hiç görülmemişse.

(bkz: kız babası olmak)
ehliyet alacak yaştaysanız size araba kullanmayı öğretmek çabası içinde olmasıdır.
"ben çocuklarıma güvenirim. hele kızıma, kendimden bile çok güvenirim ona." dediği andır. sevgisinin + güveninin...
beni kolunun altına alıp sımsıkı sarıldığı andır.. o huzur, mutluluk hiçbirşeye değişilmez. hele bir de annen yanındaysa..
güncel Önemli Başlıklar