bugün
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri13
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı26
- aristoteles'in orta yolu9
- anın görüntüsü15
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss16
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- akp seçmeni11
- ali erbaş18
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi15
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler15
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
annenin attığı tokadın üç milyon ışık yılı daha etkilisi olan tokat. bir flashback ile bu tokadı anlatmak isterim:
- 1991 -
ilkokul birinci sınıf bitmiş ve ben yaz aylaklığında sokaklarla yine başbaşa kalmıştım. seviyordum sokakları, sümüklü olmayı, düşüp pantolonumun diz kısmını yırtmayı, dirseklerimde kabuk bağlayan yaralar oluşmasını ve o yaraların kabuklarını soyarken duyduğum psikopazik hisleri.
o zamanlarda günler bugünküler kadar olmasa da sıkıcıydı yine biraz. 90 ların başında çocuk olmak nedir bilmiyordum, ama yaşıyordum. sabahları evden bir çıkıyordum ki sonrasında beni bulana aşkolsun. o aşağı mahalle senin, bu yukarı arsa benim. esenlerde oturuyorduk o zamanlar ve ben bağcılara mı gitmiyordum, güngörene mi gitmiyordum. tam bir evliya çelebi çocukluğuydu. metroda turnikenin altından kaçıp aksaraya gider, orada kalabalığın içinde yalnız başıma yürür, bisiklet pazarındaki bianchi bisikletlere bakıp hayaller kurardım. yeşilköye denize bile gitmiştik, hey gidi günler.
o zamanlar, nesildaşlarım bilirler; bir çocuğu cezbeden bir numaralı şey ateri salonlarıydı. o ışıklı ve gürültülü kutuların içinde kurulmuş kocaman bir dünya vadı ve hiçbir çocukluk kudreti bu büyüye karşı koyamazdı. gerek sokaklarda kendimi unutup eve geç gelişlerimden, gerekse de ateri salonlarında harcadığım vakitlerimden dolayı çok dayak yedim annemden. ama hiçbirisine aldırış etmezdim. anne dayağı çok sıradan birşeydi benim için.
sonra, o 91 temmuzu günlerinin birisinde deli gibi bir ateri salonuna gitme tutkusu oluştu içimde. street fighter 2 oynayıp blancayı seçecektim ve oyun bitirip onu annesine kavuşturacaktım. bu hayal ruhumu öylesine sarmıştı ki, gözüm hiçbirşeyi görmüyordu. ama bir sorun vardı, jeton alacak param yoktu. yanımda tuncuk dediğimiz sarışın bir arkadaşım vardı. galiba adı tuncaydı, emin değilim.
tuncuk da benimle aynı tutkularla yanıyordu, ateri salonuna gitmeliydik, ama nasıl? sonra bana bira şişelerinin para ettiğini söyledi tuncuk. üstelik mahmut bakkal, bakkalın yanındaki bahçeye koyuyormuş boş bira şişelerini, onları çalıp satarsak jeton parasını bulmuş oluruz dedi tuncuk. neden olmasın ki dedi 7 yaşındaki ruhum, neden olmasın?
baba gittik mahmut bakkalın oraya, bir baktım yanda kasa kasa boş şişe. gözlerimde ateri jetonları ve blancanın çığlıkları, "uuuaaauuuuu"... haydi tuncuk dedim, ama korktu birden, adım atamadı. ben ise geri adım atmadım, girdim bahçeye ve alabildiğim kadar şişe alıp kaçmaya başladım. beni başarmış olmam ve tuncuk un başaramamış olması, onun çok ağrına gitmişti. ben kaçarken tuncuk un, seni bakkala söyliycem deyişini duydum, ama ok yaydan çıkmıştı bi kere.
çaldığım o şişeleri, bir büfeye sattım ve gittim hemen jeton aldım. aldığım bütün jetonlarda ilk adamda ölmenin burukluğu ile döndüm mahalleye. ama bir terslik vardı, içimde de bir korku. ipne tuncuk, herşeyi mahmut bakkala söylemişti, tabi o da babamı ziyarete gelmişti haliyle.
eve çıktım, babam karşıladı beni sağolsun. geç ulan bakiym karşıma dedi, geçtim. çok kibar bir ses tonuyla şunu sorud bana; şimdi oğlum, sen benden para istediğin zaman ben sana para veriyor muyum yoksa vermiyor muyum?
- veriyosun baba...
- o zaman ne bok yemeye milletin bira şişelerini çalıyosun lan!!!
bir sessizlik...
bir ses...
- şlaaaaaaaaaaaak!
evet, o yediğim tokatın sesiydi. o tokatla beraber 360 derece dönmem vesilesiyle tekrar babama döndüm. yanağımdaki sızı mı daha yakıcıydı, yediğim tokadın gurur kırıcılığı mı bilemem. ama kesin birşey tuncuk un ipnenin teki olduğuydu.
sonuç; o bira şişeleri hayatımda çaldığım son şeydi. o tokat, o gün çok canımı yakmıştı. ama şimdi bakıyorum da, iyi ki yemişim o tokadı. ellerine sağlık babacığım, ellerinden öperim...
- 1991 -
ilkokul birinci sınıf bitmiş ve ben yaz aylaklığında sokaklarla yine başbaşa kalmıştım. seviyordum sokakları, sümüklü olmayı, düşüp pantolonumun diz kısmını yırtmayı, dirseklerimde kabuk bağlayan yaralar oluşmasını ve o yaraların kabuklarını soyarken duyduğum psikopazik hisleri.
o zamanlarda günler bugünküler kadar olmasa da sıkıcıydı yine biraz. 90 ların başında çocuk olmak nedir bilmiyordum, ama yaşıyordum. sabahları evden bir çıkıyordum ki sonrasında beni bulana aşkolsun. o aşağı mahalle senin, bu yukarı arsa benim. esenlerde oturuyorduk o zamanlar ve ben bağcılara mı gitmiyordum, güngörene mi gitmiyordum. tam bir evliya çelebi çocukluğuydu. metroda turnikenin altından kaçıp aksaraya gider, orada kalabalığın içinde yalnız başıma yürür, bisiklet pazarındaki bianchi bisikletlere bakıp hayaller kurardım. yeşilköye denize bile gitmiştik, hey gidi günler.
o zamanlar, nesildaşlarım bilirler; bir çocuğu cezbeden bir numaralı şey ateri salonlarıydı. o ışıklı ve gürültülü kutuların içinde kurulmuş kocaman bir dünya vadı ve hiçbir çocukluk kudreti bu büyüye karşı koyamazdı. gerek sokaklarda kendimi unutup eve geç gelişlerimden, gerekse de ateri salonlarında harcadığım vakitlerimden dolayı çok dayak yedim annemden. ama hiçbirisine aldırış etmezdim. anne dayağı çok sıradan birşeydi benim için.
sonra, o 91 temmuzu günlerinin birisinde deli gibi bir ateri salonuna gitme tutkusu oluştu içimde. street fighter 2 oynayıp blancayı seçecektim ve oyun bitirip onu annesine kavuşturacaktım. bu hayal ruhumu öylesine sarmıştı ki, gözüm hiçbirşeyi görmüyordu. ama bir sorun vardı, jeton alacak param yoktu. yanımda tuncuk dediğimiz sarışın bir arkadaşım vardı. galiba adı tuncaydı, emin değilim.
tuncuk da benimle aynı tutkularla yanıyordu, ateri salonuna gitmeliydik, ama nasıl? sonra bana bira şişelerinin para ettiğini söyledi tuncuk. üstelik mahmut bakkal, bakkalın yanındaki bahçeye koyuyormuş boş bira şişelerini, onları çalıp satarsak jeton parasını bulmuş oluruz dedi tuncuk. neden olmasın ki dedi 7 yaşındaki ruhum, neden olmasın?
baba gittik mahmut bakkalın oraya, bir baktım yanda kasa kasa boş şişe. gözlerimde ateri jetonları ve blancanın çığlıkları, "uuuaaauuuuu"... haydi tuncuk dedim, ama korktu birden, adım atamadı. ben ise geri adım atmadım, girdim bahçeye ve alabildiğim kadar şişe alıp kaçmaya başladım. beni başarmış olmam ve tuncuk un başaramamış olması, onun çok ağrına gitmişti. ben kaçarken tuncuk un, seni bakkala söyliycem deyişini duydum, ama ok yaydan çıkmıştı bi kere.
çaldığım o şişeleri, bir büfeye sattım ve gittim hemen jeton aldım. aldığım bütün jetonlarda ilk adamda ölmenin burukluğu ile döndüm mahalleye. ama bir terslik vardı, içimde de bir korku. ipne tuncuk, herşeyi mahmut bakkala söylemişti, tabi o da babamı ziyarete gelmişti haliyle.
eve çıktım, babam karşıladı beni sağolsun. geç ulan bakiym karşıma dedi, geçtim. çok kibar bir ses tonuyla şunu sorud bana; şimdi oğlum, sen benden para istediğin zaman ben sana para veriyor muyum yoksa vermiyor muyum?
- veriyosun baba...
- o zaman ne bok yemeye milletin bira şişelerini çalıyosun lan!!!
bir sessizlik...
bir ses...
- şlaaaaaaaaaaaak!
evet, o yediğim tokatın sesiydi. o tokatla beraber 360 derece dönmem vesilesiyle tekrar babama döndüm. yanağımdaki sızı mı daha yakıcıydı, yediğim tokadın gurur kırıcılığı mı bilemem. ama kesin birşey tuncuk un ipnenin teki olduğuydu.
sonuç; o bira şişeleri hayatımda çaldığım son şeydi. o tokat, o gün çok canımı yakmıştı. ama şimdi bakıyorum da, iyi ki yemişim o tokadı. ellerine sağlık babacığım, ellerinden öperim...
güncel Önemli Başlıklar