bugün

uyum sağlamak, uyum göstermek.
değişime karşı verilen olumlu tepki. orjinal ayağın olmadığı durumda geçici.
bu dünyaya ayak uydurmak ya da uydurmamak, işte bütün mesele bu!

robert ben! yani ben işte: beyaz kale!

ya fazlasıyla ayak uydurup maddeye geçiyoruz yani dünyanın ilk zamanlarında yaşayan balık gibi suyun derinliklerinde yaşamın olduğunu keşfediyor ve denizle bütünleşmekten haz alıyoruz. iyi güzel de tek düze olarak uyum sağlayıp hep aynı kalmak yani maddeye geçmek ve kendini gerçekleştirememek demek olmuyor mu bu seçim?

ya da daha fazlasıyla uçuşa geçip dengeyi bozuyoruz.

bir önceki paragrafa dönersek, -suyun derinliklerinde yaşam var ama bu bana yetmez- deyip daha yukarılara, toprağa, başka bir hayata geçmeye çalışan balık, bütünleşmekten ziyade kendini gerçekleştirmek için ne pahasına olursa olsun karaya sıçrayıveriyor ve olanlar oluyor!
sonuç olarak bizler uyum sağlamaktan sıkılmış balığın kendini gerçekleştirmek ve keşfetmek üzere çıktığı yolun sonuçlarıyız.
o balığı alnından öper buradan kendisine sevgi ve saygılarımı iletmek isterim.

ak sakallı dededen yardım dileyeceğinize atılım yapmayı kendine himmet edinmiş bu balıktan yardım talep edin. ya da ondan bekleyin yol göstermesini. o ne derse yapın ve kendinizi gerçekleştirin. kısacası ayak uydurmak için yırtınmayın.
kullanıldığı kadar anlamı bilinmeyen deyimdir. şöyle ki;
öhöm. türk halk şiirinde kafiye ya da redifin karşılığı olarak "ayak" kelimesi kullanılır. özellikle aşık atışmalarında söze başlayan aşık bir ayak açar. yani atışmadaki söyleneceklerin hangi biçimde olacağını belirler ve diğer aşık ya da aşıklar da bu ayağa uyarlar. buna ayak uydurma denilir. bu deyimdeki ayak, bir uzuv olarak algılandığında da deyimin anlamı çok değişmediğinden öyle sanılmaktadır.