bugün

bir süre atatürk'ün başını ağırtmış yolsuzluktur.

iddiaya göre, atatürk, beyoğlu'nda rus karı kocanın işlettiği rose noir adlı gece kulübüne gider, ortamdan fevkalade memnun kalır ve işletmeciler ile kısa süre hasbihal eder ve "bir istekleri olup olmadığını" sorar.

rose nori'in işletmecilerinin ufak bir ricaları olur.

şöyle ki, kulübün işletmecileri iş bankasına kredi müracaatında bulunurlar, lakin iş bankası, "krediye uygun olmadıkları" gerekçesi ile bunlara kredi vermez.

bunun üzerine atatürk, bir kağıda rose noir'ın işletmecilerinin dostları olduğunu yazar ve gereken kolaylığın gösterilmesini gerekli mercilere arz eden bir mektup yazar ve rus karı kocaya verir.

olaya şahit olan kişiler bu torpil ve iltiması basına sızdırır, bu olay derin kulislerde konuşulmaya ve atatürk bu olay üzerinden eleştirilmeye başlanır.

bir gece bir sofra toplantısında bu yolsuzluk olayı dillendirilir.
atatürk istifini bozmaz ve olayın araştırılmasını ister.

iş bankası'ndan atatürk torpili ile kredi alınması iddiaları araştırılır.

netice olarak iş bankası'nın atatürk'ün tavsiyesi ve ricası dahi olsa, rose noir işletmecilerine kredi vermediği ortaya çıkar.
atatürk bu konuyla ilgili yaptığı bir söyleşide, bunun bir sınav olduğunu ve iş bankası yöneticilerinin de bu sınavı başarıyla verdiğini söyler.

atatürk'ün tavsiyesine rağmen, yandaş(!)lara kredi vermeyen iş bankasından, ayakkabı kutularında para saklayan banka müdürlerine nasıl evrildik?

insan gerçekten hayret ediyor.

şimdi bu işler tavsiye mektubuyla falan olmuyor, artık devletin en tepesindeki kişiler, direk birilerini arayıp, birileri için kredi, iltimas, ayrıcalık rica(!) edebiliyorlar...

aradaki fark ise sadece küçük bir kesimin dikkatini çekiyor.