bugün

kadınları fazlasıyla çözmüş bir yazardır.

Çin'e gitmeme lüzum mu var ki?
Çin kadar kalabalık için
Çin gibi taklitçisin
Seni seviyorum'un birebir çakmasını bana söylediğinden beri
Sana inanmak benim için bir Çin işkencesi...

dizelerinin sahibidir.
kelimelerin hizmet ettiği şair.

https://www.atakangulgar.com/ sayfasında başlayan edebiyat macerası facebook'ta yükseliş göstermiş.

internet sayfalarında şiirlerine rast gelmeniz mümkün. ayrıca facebook'ta dolaşan bir çok söz ona ait.

aşkbaz adında bir kitap çıkarması bekleniyor.

popüler olan sözlerinden ve şiirlerinden bazıları şunlar:

gözyaşı; "yar'çekimiyle akla düşen sevgilinin, yer'çekimiyle gözden düşme halidir..." atakan gülgar

bana 'nerelisin' diyorlar. seni gösterip 'oralıyım' diyorum. sana 'nerelisin' diye soruyorlar. oralı bile olmuyorsun... atakan gülgar

bir erkek bir kadını övüyorsa o erkek yalnızdır. eğer bir kadın bir erkeği övüyorsa o kadın aşıktır... atakan gülgar

kadın milleti değil mi? sırtından şefkati, kalbinden aşkı eksik etmeyeceksin... atakan gülgar

kendime geldim, baktım ki bende kimse yok. sonra koştum sana geldim, sende de sen yok. anladım ki herkes başkasında kalıyor... atakan gülgar

aşk büyüktür ve büyükler konuşurken karşılık verilmez. sanırım bu yüzden büyük aşklar karşılıksızdır... atakan gülgar

kimse benim kimsesizliğimden cesaret bulmasın, en güçlü anımdır yalnızlığım. çünkü ben daima tek başına iktidarım... atakan gülgar

Geldiğin günü 24 saat aklımda tutmaya çalışan bir işçiyim, aşk'ın patronu sensin, kalp tokluğuna seviyorum seni... atakan gülgar

Sevmenin dini, dili, ırkı yoktur. Çünkü gönüller sadece sevdiklerine iman ederler. Aşk'ın kıblesi sevgilinin durduğu yerdir... atakan gülgar

En sert içki gözyaşıdır. Kadınlar ve erkekler son buluşmalarda birbirine ısmarlar... Atakan Gülgar

///

ben en çok

Ben en çok senin gülüşünü özledim.
Ekmeği aramaz oldum gülüşün kadar.

Sen güldüğün zaman gül reçeli damlar dudaklarından.

Ben en çok adımı senden duymayı özledim.
Öyle bir şeydin işte sen, akıllara zarar gönlüme yar’ardın…

Atakan Gülgar

///

ölü doğum

ayrılığa hamilesin.
ihanete aş eriyorsun.
aklında nur topu gibi terk ediş,
kalbinde yeni ilişkinin tekmeleri var.

ama artık çok geç sevgili.
menopoza girmiş sadakatin.
defalarca tedavi ettirsen de senliğini.
benden öyle ölü doğum yapacak kalbin…

atakan gülgar

///

hatırlatma

italya'ya gitmiş olabilirsin
yılın en şık ve en pahalı gömleğini satın almış olabilirsin
her akşam o gömleğin düğmelerini sen çözüyorsan yalnızsın demektir.

son model bir cep telefonun olabilir
göz alıcı işçiliği ve hafızasında yılın en iyi şarkıları da olabilir.
seni sadece yanlış numaralar arıyorsa bir yerde yanlış yapıyorsun demektir.

saraylara benzeyen bir evde yaşayabilirsin
odalarında kimselerin yaşayamadığı zevkler yaşayabilirsin.
yatak odanda yalnız başına uyuyorsan ölü gibi yatıyorsun demektir.

herkesin imrendiği kariyerli bir işin vardır.
her ayın 15'inde hesabına ödenen yüklü miktarda maaşında vardır.
çiçekçinin, sinemanın veya restoranın yolunu bilmiyorsan fakirsin demektir.

gündelik ilişkilerle ömrünü sürebilirsin.
geceleri sahte sevgi sözcükleriyle tenini yabancı tenlere sürebilirsin.
içinde sev geçmeyen bir sevişme yaşıyorsan eğer kalbin taş düşürüyor demektir.

atakan gülgar

///

el’den düşme

isterdim ki, elin elimden hiç düşmesin.
ama ihanet kesti bileklerimizi…
elin elimden düştüğünden beri, el’den düşmesin.
söylediğin gibi “ilk’el” bir aşk yaşadıysak eğer,
bundan böyle “ikinci el” aşk yaşayacak benden sonraki sevgilin…

atakan gülgar

///

ankara’da aşk

'yar'yüzüme düşüşün yar’çekimi, yar gözünden düşüşüm can çekimidir.
yar’in yürekten çekilmesine halk arasında kan'çekimi denir.
çünkü aşk'ın hükümeti, ihanetin darbesiyle çekilir...'

biliyor musun?
tanrı'nın karaladığı alın yazımın boşluklarına adını yazıyordum.
seni bulduğuma sevinmek içindi bütün acılara göğüs gerişim.
yazı bu denli çıldırasıya arzu edişim sendendi.
yorgun kış günlerinde başucumda nöbete durdu özlemlerin.
her sabah tekme tokat uyandırdı sana kavuşabilmenin dayanılmaz isteği.
uykularımı kırbaçlayan arsız sabırsızlığım bütün rüyalarımın ihalesini kazandı...

biliyorsun
aramızdan su sızmasın diye yağmurlu günlerde birbirimize sarılacaktık.
müminin orucu tuttuğu gibi tutacaktım ellerinden.
kimsenin gücü bana yetmeyecekti.
paha biçilmez sevgim gözlerini kamaştıracaktı.
geldiğin caddelerin duvarlarına pencereler çizecektim.
ayak seslerin kuşları gülümsetecekti.
şarkı söyleyerek yürüyecektin dilenciler sana selam duracaktı...

sen benliğimde gişe rekorları kıran bir düş'tün.
cephende düşmüş yar’alı benliğimi omuzlayıp yollarına düştüm.
serin bir yaz sabahı varabildim ankara'ya.
öksüren binalar, henüz ısınmamış yollar ve hala uyuyan ağaçlar karşıladı beni.
elimde ılık avucuna randevum,
önümde şüpheli bir paket gibi duran bulabilme olasılığım.
kimselerin davetlerine aldırmadım inan,
seni aradım ankara'nın tıka basa boş sokaklarında.
yoktun ya, gövdesi dolu, başı boş'tum...

kendine ne kadar büyük bir coğrafya açmışsın içimde, dünya haritasına sığmıyorsun.
ne devasa bir özlemdir ki bu, hasretini nereye koysam almıyor, taşıyorsun.
kepenkleri seni görebilmeye açılmış faltaşı gözlerimle yabancı suratları yokluyorum.
kızılay'da otobüs duraklarına önceden sözleşilmiş buluşmalar yağıyor.
sakarya'da önünden geçtiğim lokantalardan tokuşturulan kadeh sesleri duyuluyor.
ve anlıyorum ki ankara'da her şey en az iki kişilik yaşanıyor…

hafta sonları rengarenk çankaya'da siyah beyaz filmler seyrediyorum.
ankara'da gece bekçilerine rakip seni bekleyişlerim oluyor.
gündoğumları nurtopu gibi gelmeyişlerini doğuruyor.
kürtaj oluyor seni bulabilme ihtimallerim.
bütün ölü doğumların kulağına adımız fısıldanıyor.
belli ki tanrı bizi gülüşmelerin sonuna nokta nöbetine koymuş.
koşuyoruz ama gülüşmelerin sonuna bile yetişemiyoruz.
o yüzden ayrılık tek celsede fişimizi çekiyor.
bizim buluşmamız dünyanın en zor buluşu olmalı ki hala icat edilemedi yanyana duruşumuz...

diş ağrısı sancısıyla zonkluyor içimde dolgu yapmanı bekleyen boşluğun.
ne kahrolası bir ev sahibim ki ben her gece yatıya kalıyor yokluğun.
seni hatırlatmayan ne varsa kovuyorum hayatımdan.
bütün alışkanlıklarım sana benziyor...

hey gidi güzelim ankara, sen adamı fransız vatandaşı yaparsın.
çünkü o'nsuz kimsenin dilini anlamıyorum bu şehirde...

sendin aşıma tuz, ağrıma şurup.
sendin haneme ışık, sabrıma selamet.
sen benim ilk dansım son şarkımdın.
gaz lambasının yalanı gibi söndün yatsıya kalmadan.
şimdi uyandığıma üzüldüğüm rüyaların sahibi sensin sevgili...

gidiyorum
ardımda kızılay, sakarya, tunalı, maltepe ve ulus'u görgü tanığı bırakıyorum.
seni çıldırasıya arayışlarımın robot resmini çizecekler sana.
fotomontaj hayallerimi aşti'de bir çöp kutusuna bırakıp dönüş otobüsüne biniyorum.
erkeğe erkek yanı, kadına kadın yanı koltuklar yalnızlar için ayrılıyormuş anlıyorum...

infilak ediyor seviş'lerim.
boynu bükük geri dönüşlerime tek görgü tanığı ben oluyorum.
şimdilerde,
varlığıma kuduz bir köpek gibi saldırıyor yokluğun.
sana hizmetkar vücuduma bıraktığın terk edişinin diş izlerini,
nüfus cüzdanım gibi yanımdan ayırmıyorum...

ben türkiye kadar yalnızım, sen b'aşk'entim ankara gibi yorgunsun...

atakan gülgar

hakkında daha fazla bilgi ve başlık kaynağım: https://www.facebook.com/atakangulgar
radyo ses'te berceste adlı şiir programına başlamış yazar.