bugün

mine g kırıkkanat'ın cok tartısma yaratan kurtler hakkındaki kose yazısıdır.
buyrun burdan okuyun:

Dünya coğrafyasında, sınırları Anglosaksonlar tarafından cetvelle çizilmemiş her ülkenin toprakları canla kazanılmış, her karışı kanla sulanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, topraklarını düşmanın leşkerinden dişleriyle tırnaklarıyla söküp alan, sınırlarını kanla çizen SONUNCU ülkesidir tarihin. Ondan sonra oluşan tüm ülke sınırları, cetvelledir!
Türkler ve Kürtler, bin yıldır bu toprakların tozunu tuzunu birlikte yuttu, nankörlüğü yoksulluğu ve cehaleti paylaştı. Eşkıya olup yollarını birlikte tuttu, balını ağusunu birlikte yaladı.

Bu toprakları omuz omuza savunduklarında, karşılarında ortak düşman vardı. Ne zaman ki düşman ortaklığı bozuldu, birbirlerini ezmeleri gerekti. Kürtler ayaklandı, Türkler ezdi. Türkler güçsüz düştü, Kürtler yeniden ayaklandı.

Biliyorum, Türkiye devleti aşiret düzenini kıramadığı Güney Doğu'yu, besleme reisler aracılığıyla devlete bağlı tutma yolunu seçti. Kürtleri ağalık sistemine terkle, istifa etti cumhuriyet prensiplerinden. Halkına yurttaşlık bilinci aşılamaktansa, tebaa oylarıyla parlamentoya seçilen aşiret reislerini yemlemeyi tercih etti. Biliyorum, PKK'yı asıl 1980 darbesi, ABD'nin solculuğu ezmekle görevlendirdiği Mr. Netekim mezalimi yarattı.

Bölgede cumhuriyet yurttaşlığına gerek duyulduğunda artık çok geçti, bula bula köy korucularını buldular maaşla tutacak…

Hep kötü şeyler de yapmadı! Ama iyi şeyler katarı kaçırılmıştı bir kez. Okullar yaptı yakıldı. Öğretmenler, doktorlar gönderdi, öldürüldüler. Halkla bütünleşen kim varsa delik deşik edildi, havaya uçuruldu. Aşiretler tebaaların yurttaş bilincine kavuşmasını, PKK da "iyi memur" istemiyordu.

Öyle ya da böyle bugün gelinen noktada, Kürtlerin "bizim" dediği bir bölgede Türk olarak yalnızca hakarete uğrayan, silahla korunan, taciz edilen memurlar, okula korkuyla giden memur çocukları, yani "temsili devlet" var. Ama Türk halkı yok o şehirlerde, köylerde... Oysa Kürtlerin "bizim" diyemeyeceği yerlere çok Kürt göçtü ve ne ayrımcılık yapılıyor kendilerine, ne de onlar ayrımcılık yanlısı zaten. Şimdilik.

Ama artık etle tırnak, Türkle Kürt sözcüklerinin arasında otuz bin ceset var ve çoğalıyor. Şehre inen aşiretleri, töre cinayetleri, kapkaççı çocuk çeteleri, otopark mafyaları var. Kaçak elektriğini, kaçak suyunu bize ödeten, doğurup sokağa saldığı evlatları suç makinesine dönüşen ve sonra varoşlarda Biji Apo diye bayrak açıp dükkân yağmalayan eşkıyası var.

Aymaz devlet, hâlâ PKK'ya karşı "sadık" Kürt nüfus çoğaltma derdinde. Bizim cebimizden alıp iki karıdan, üç karıdan on yirmi çocuk sahibi cahillere, çocuk başına 20 YTL'den 50 YTL'ye "sosyal yardım" yapıyor (Bkz. Ruhat Mengi'nin 27 Kasım tarihli yazısı).

Şimdi böyle bir kavmin, kafası kadın haklarında ortaçağı aşamamış dernek başkanı, demokrasi var diye çıkıp televizyonlarda: "T.C. Güney Doğu'da işgalcidir, ben Barzani'nin iktidarını tanırım, Atatürk de ingiliz mandacısıydı" deyince…

Türklerde de böylesini sırtında taşımamak, dölünü finanse etmemek, aşiretini, töresini, cehaletini, kısaca yükünü çekmemek, hatta birlikte yaşamayı reddetmek isteği doğuyor.

Federasyon çözüm, diyenler var. Ben federatif bir devlet karşıtı değilim. Ama ispanya'da inceledim: Katalonya ve Bask Ülkesi, en zengin ve kültür düzeyi yüksek, kendilerine yeterli; Madrid'ten beş kuruş almayıp aksine, merkezi yönetime katkıda bulundukları için bunca özerk, tersi değil! Kürt federasyonu isteyen takım, niye bağımsızlık istemiyor? Çünkü hem bayrağını çekip özerk olacak, hem de özerkliğini bizim cebimizden finanse edecek!

Asalak kardeşlik, zoraki beraberlik artık yeter, yağma yok, herkes kendi yoluna diye düşünen Türkler çoğalıyor, benden söylemesi...

http://www10.gazetevatan....;Categoryid=4&wid=122
(bkz: kürtçe fatura gelmezse ödeme yapmayacağız demek)