bugün

öğreniyorum. Faydalı bir iş yapalım, gün gelir işsiz ve aç kalırsak kullanırız belki.

Şanıma yakışması için de ilk önce bana en yararlı kelimeleri çözdüm: 'Cabron, maricon, culo, mierda, puta, hijo de puta'...

Tercüme edemeyeceğim, kusura bakmayın.

Bunlar okulda öğretilmez, ders kitaplarında yazmaz, hocaların ağzından çıkmaz. Filmlerden öğreniyorum, ya da Madrid sokaklarında, 'hayat mektebinden' kapacaksınız... Paramız olursa oraya da gideceğiz elbet, uygulama yapmaya!

Bize de Galatasaray’da 'merde, putain, foutre, cul, bite, con' gibi kelimeleri hiçkimse öğretmeyi düşünmemişti. Üsküdar Amerikan Koleji'nden birlikte tiyatro çalıştığımız bir kıza saf saf 'fuck ne demek' diye sormuştum da kızcağız kıpkırmızı kesilmişti... Robert Kolej'de de sevgili hocam Charles Gilchrist'e asla soramadım 'shit, cunt, dick ne anlama gelir' diye.

Bunlar ayıp karşılanıyor. Hayır, yalnız kullanılmaları değil, bilinmeleri bile ayıp sayılıyor. Her toplumun böyle salak bir yanı vardır.

Ve de, cehaletin gözü kör olsun, bizim ülkemizde küfürle argo aynı şeydir sanılıyor.

Argo, her dilin kendi 'alt kültür' grupları tarafından kullanılan özel bir şeklidir. Semantik bilimi açısından ayrı bir dil de sayılır. Her ülkenin bir suçlu argosu, bir eşcinsel argosu vardır. Bir öğrenci argosu, bir spor argosu vardır. Amaç, bu özel dili başkalarının anlayamamasıdır elbette, kendini korumaktır. Kimisi polisten korur kendini böylece, kimisi öğretmenden...

Örneğin, 'koli kesmeye tatocuya gidelim de sana süpet yapayım şugar laço' cümlesini, ancak eşcinseller, ve bizim gibi eski kulağı kesikler anlarlar! (Aslında bu dilin her yazarının bilmesi gerekiyor, eğer adamsa...)

Fakat, 'erkete ışmarı çaktı, aynasızlar alesta, kirişi kıralım' cümlesi, artık iyice yayıldığı, 'bilmemesi gerekenler tarafından da öğrenildiği' için, 'slang' yani argo olmaktan çıkmış, 'colloquial' düzeyine yükselmiş de sayılabilir... Eskimiştir de. Çünkü argo da, ona analık eden asıl dil gibi canlıdır, zaman içinde değişir ve gelişir.

Örneğin, 'fertiği çekmek' deyiminin, bizim bitirimler tarafından, birinci savaş yıllarında Sirkeci Garı'nda görev yapan Alman demiryolu görevlilerinin trenin kalkması için düdük çalmadan önce 'fertig' yani 'tamam' diye bağırmalarından kapıldığını bileceksiniz... Günümüzde bir anlamı yok, çünkü artık çok şükür burada Alman memur yok.

Şimdi Alaattin Çakıcı da bir adamına 'bize kolpo yaptılar' demiş ya, argo meselesi gündeme geldi.

Argo konuşmak ayıp değildir. Bundan ancak muhallebi çocukları utanırlar.

Yeminli düşmanım Sayın Erdal inönü, televizyon yorumlarımı anlayabilmek için Hulki Aktunç'un sözlüğünü almıştı da 'kıl kaptığını' söylemişti! Kendisine birşeyler öğretebildiğime sevinmiştim...

Küfür etmek ayıptır, onu yapmayınız. Bendeniz zaman zaman kendimi tutamayıp ederim, beni örnek almayınız.

Ancak Türk'üm ve Türkçe konuşuyorum. Rahmetli babamın adı da ismet değil.

Çankaya Köşkü'nün bahçesinde değil, Beşiktaş'ta bugün 'çarşı çetesinin' hüküm sürdüğü Şehit Asım Caddesi ve Balıkpazarı'nda büyüdüm. Köyiçi'nde.

Her Türk yazarının görevi olması gereken 'Türkçe’yi bütün incelikleri, bütün zenginliğiyle, bütün nüanslarıyla kucaklamak ve terennüm etmek' tutkumuzdan dolayı da bizi suçlamayınız.

Çünkü Türkçe’yi çok ama çok severim. Vatanımı çok sevdiğim için.

Onun için gençler Türkçe-ingilizce kırması piç bir dil kullandıkça çileden çıkıyorum.

Devletimiz yıkılırsa yenisini kurarız, ama dilimiz elden giderse yokoluruz. Bunu iyi biliniz. Dilimiz vatanımızdır.

Argonun yaşayan en büyük uzmanı olan Hulki Aktunç'un 'Büyük Argo Sözlüğü' isimli anıt eserini başucunuzda tutunuz, Ferit Devellioğlu, Mehmet Arslan, Emine Gürsoy, Gülden Sağol gibi diğer uzmanları da okuyunuz, ama örneğin bir Filiz Bingölçe'nin 'Kadın Argosu Sözlüğü'nü sakın ha eşeklik edip de yasaklamaya kalkmayınız!

Çünkü Filiz Hanım bu eseri yazmakla anadiline, yani vatanına hizmet etmiş. Değerini biliniz.

Yazı fertig, biz de ufaktan cızlamı çekelim... Alarga...

ENGiN ARDIC