bugün

mel gibson'un isa'nin cilesi filminden sonra cektigi yuksek butceli ve kiskirtici film.
genel degerlendirme:
Apokalipto, yaklaşık 500 yıl öncesine götürüyor bizleri. Yer, Güney Amerika. Maya uygarlığının son zamanları. Görkemini ve gücünü kaybetmeye başlayan uygarlığın önde gelenleri çareyi, Tanrılara, doyduklarına ikna oluncaya kadar, insan kurban etmekte buluyor. Kurban sorununu ise ormanda kendi halinde yaşayan yerlileri köleleştirerek çözüyorlar. Film, böyle bir köyden kaçırılan insanların yaşadıklarını anlatıyor.
Apokalipto, Mel Gibson'un daha önceki projelerinde başarıyı getiren bazı unsurların tekrarlanması üzerine kurulmuş. Bu unsurların en önemlisi kuşkusuz, filmin dili. Gibson, bir önceki filmini de dönemin orijinal diline (Latince) sadık kalarak çekmişti. Apokalipto da öyküsünü anlattığı insanların diline sadık kalınarak çekilmiş bir film. Filmi Maya dilinde çekmek kuşkusuz gerçeklik hissini önemli ölçüde artırmış. Gibson'a başarıyı getiren diğer bir unsur da Cesur Yürek filmine damgasını vuran, ezilenin tarafını tutma fikriydi. Bu fikir biraz daha basite indirgenerek Apokalipto'ya da uygulanmış. ilk yarım saatte barışçıl orman köylülerinin yaşamlarından alınan bir kesit, seyircinin kahramanlarla özdeşleşmesini sağlıyor. insanın acımasızlığı da Gibson formüllerinin olmazsa olmazıdır. Cesur Yürek'te ve isa'nın Çilesi'nde gerçekçi şiddet sahneleri seyirciyi doğrudan vuruyordu. Apokalipto da önemli ölçüde şiddet barındırıyor. Köylülerin esir alınmasıyla başlayan şiddet, tüm çıplaklığıyla ekrana yansıtılan kurban töreniyle doruğa ulaşıyor
ve sonrasinda da gibson`un her zamanki amerikan eksenli tutucu bakisiyla film son buluyor.
belki filmin orjinal ismini yazmadığın içindir zeki kardeşim.

(bkz: apocalypto)