bugün

işte beni şok eden, amacını anlayamadığım ve anlayamayacağım hele hele chp'li bir vekilden (hemde bu vekil chp genel başkan yardımcısı) kesinlikle beklemeyeceğim bir açıklamaydı.

ancak bu ülkede olmayacak şeyler olmaya devam ediyor, yeni chp yönetimi atatürkümüzün kemiklerini hiç olmadığı kadar sızlatmaya başladı.

--spoiler--
CHP yine kendine muhalif.. Pek çok konuda sürekli fikir ayrılıkları yaşayan CHP'li vekiller arasında yine bir ayrılık yaşandı. Bu kez CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Genel Başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun açıklamaları birbirlerine ters düştü. Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu ile ilgili bugün yaptığı bir açıklamada "Öcalan'la sorun çözülmez. Denenmiş yolları bir daha denemenin anlamı yok." demişti. Diyarbakır E Tipi cezaevinde açlık grevinde bulunan 11 kadın tutuklu ve hükümlüyü ziyaret eden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve istanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise "Hiç kimse 14 ay boyunca tecrit koşullarında bırakılamaz. Öcalan'a uygulanan tecrit koşulları kaldırılmalı" dedi.

Türkiye genelindeki cezaevlerinde PKK/KCK davalarından 488 tutuklu ve hükümlünün imralı'da ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan'ın tecrit koşullarının kaldırılması ve cezaevi koşullarının düzeltilmesi ile ana dilde eğitim hakkının verilmesiyle ilgili başlattığı açlık grevi 43'üncü gününe girerken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ndeki açlık grevinde bulunan kadın tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etti. Açlık grevinde bulunan 11 kadın tutuklu ve mahkum ile görüşen Sezgin Tanrıkulu, cezaevi çıkışında açlık greviyle ilgili basın açıklaması yaptı.

"ÖLÜM ORUÇLARI BiR AN ÖNCE SONLANMALI"

1980'li yıllarda E Tipi Cezaevi'nde birçok ölüme tanıklık ettiklerini belirten Tanrıkulu, aradan geçen 30 yıl sonra aynı cezaevinde yeni ölümlerin olmaması gerektiğini söyledi. insan hakları savunucusu olarak bir insanın bedenini ölümle sonuçlanacak bir eyleme yatırılmaması gerektiğini belirten Tanrıkulu, "Hiçbir biçimde ölüm sonucunu ortaya çıkaracak bir eylemin yapılmaması gerektiği görüşündeyim. Ama şimdi bunun yanlışını doğruluğunu tartışma zamanı değil. Bu ölüm oruçlarının, bu açlık grevlerin sonlanması lazım. Bu nedenle de Adalet Bakanlığı'nın, Başbakanlığın devreye girmesi lazım. Bir siyasi irade ve kararlılık ortaya koyması lazım. Bugüne kadar bu gerçekleşmedi. Önümüzde bayram var. Umarım bu 4,5 günlük bayram süresi içerisinde hepimizin üzüleceği, kahrolacağı, vicdanlarımızın sızlayacağı bir olay gerçekleşmez" diye konuştu.

Konut Kredisi Başvurusu için TIKLA! Tam 15 Banka burada!
Kredi kartı borcunuzu 4 ay erteleyip 12 taksitte ödeyin

"BUGÜNE KADAR BiR ADIM ATILMADI"

Tanrıkulu, cezaevindeki 11 kadın tutuklunun açlık grevini devam ettireceklerini söylediğini belirterek, "Ben geçen hafta itibariyle Meclis insan Hakları Komisyonu'na Ankara'da başvuru yaptım. Cezaevi alt komisyonunun bu cezaevlerinde inceleme yapmasını istedim. Fakat maalesef oradan da bugüne kadar bir adım atılmadı. Kamuoyunun duyarlı olması lazım. Bu sorun insani bir meseledir. Bir vicdan meselesidir. Olaya bu şekilde bakmak lazım. Ve bir an önce geri dönülmez sonuçlar çıkmadan sonlanması lazım" dedi.

"TECRiTiN KALDIRILMASI LAZIM"

Açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerin iki talebinden birinin imralı'da bulunan Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması ve cezaevi koşullarının düzeltilmesiyle ile ana dilde eğitim hakının verilmesiyle ilgili taleplerini değerlendiren Tanrıkulu şunları söyledi: "Bunlar siyasi talepler. Ana dil meselesi Meclis'te Anayasa Komisyonu'nda görüşülen meseleler. Bugünden yarına bir mesafe almayacak sorun. Ancak bir durum var. 2011 Temmuz ayından bu yana bir görüşme yapılamıyor imralı'da. Görüşülen kişinin sıfatı, aldığı ceza ne olursa olsun hiç kimse 14 ay boyunca kendi iradesi olsa bile tecrit koşullarında bırakılamaz. Kendi iradesi olsa bile bırakılamaz. O koşulların ortadan kaldırılması lazım. Avrupa işkence Önleme Komitesi'nin 1 Kasım da sanırım toplantısı var. Orada gündeme gelecek bu olaylar. Oradan bir eleştiri gelmeden bu tecrit koşullarının kaldırılması lazım. Görüşme olanaklarının yakınlarıyla, avukatlarıyla yapılması lazım. Bu insani bir meselesidir. tutulan koşulları tutulan kişi kim olursa olsun sıfatı ne olursa olsun. Aldığı ceza ne olursa olsun hukukun ve uluslararası hukukun güvencesi altında olmak zorundadır. Böyle olması gerekir. Ancak öyle anlaşılıyor ki bu tutulma koşulları insan Haklarına ve hukuka uygun değil. Bu kadar uzun süredir görüşme yapılmaması da bunun kanıtı."
--spoiler--