bugün

Antiokheia, Seleukosların krallarının kurup, Antiokheia diye adlandırdığı kentlerden en şanslısı ve krallık başkentidir.Büyük iskender'in varislerinden komutan-kral Antigonos'un kurduğu Antigoneia (Antigonos Yurdu) adını verdiği ve bir süre başkent yaptığı kent, kimine göre, Antakya'nın 8 km. kuzeyinde; kimine göre de Antakya'nın 18 km. kuzeydoğusundadır. Kent, Antiogonos'un düşmanı, iskenderin diğer varisi komutan krallarından, Mısır'ı elinde tutan ptolemaios'a karşı yapılacak seferde, ya da ona karşı savunmada kullanılacak bir ordu üssü niteliğindeydi. Ontigonos oraya, hellen soyundan göçmenler yerleştirmiştir. Kentin yeri, kesin olarak saptanamamıştır. Çünkü, Antigonos'un i.Ö.301'de Afyon yakınlarında ipsos savaşında yenilerek öldürülmesinden sonra bu yöreyi ele geçiren seleukosların kurucusu ve ilk kralı Seleukos, Antigoneia'yı tümüyle yıktırmıştır. Seleukos, yine Asi Irmağı kıyısında Antiokheia kentini kurunca, daha önce başka yerlere sürgün ettiği Antigoneia halkını, Antiokheia'ya göçmek zorunda bırakmıştır. Yıkılmış olan kentin yapı taşları da yeni kurulan Antiokheia'nın yeni yapılarında kullanılmıştır.
Büyük iskender'in generallerinden olan, I. Seleukos Nikator tarafından Habibneccar Dağı (Silpus tepesi) ile Orantes ırmağı (Asi Nehri) arasına (Antiochia) olarak kurulan (M.Ö. 300) kent, kısa zamanda gelişmiş ve çeşitli sanat eserleriyle bezenmiştir. Şehir M.S. II. y.y. da 500 000 bin nüfusa ulaşarak, önemli bir ticaret, bilim ve eğlence merkezi haline gelmiştir. Şehir, M.Ö. 64 Müzedeki Roma Dönemi Lahtiyılında Romalıların eline geçmiştir. Daha sonradan bir çok deprem geçirerek hasar görmüş, fakat her seferinde yeniden yapılarak, Hıristiyanlık döneminde önemli bir rol oynamıştır. Aziz Petrus buraya gelerek bir müddet kalmış ve Hıristiyanlığın yayılması ve tanıtılması konusunda çalışmalar yapmıştır. Roma imparatoru Diocletianus, Paganizim karşısında, ve onun tanrılarına karşı olan, Hıristiyanları sürekli olarak takip ettirtmiş ve ibadet yaptıkları yapıları yıktırmıştır. Doğu Roma tarafından, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinden sonra, imparator Konstantinus şehri yeniden elden geçirilmiş ve Hıristiyanlık merkezi haline getirilmiştir. Bu dönemde Antakya Patriği Doğu kilisesinin ruhi önderlerinden biri sayılıyordu. i.S. I. yüzyıl içinde dünyanın dördüncü büyük kenti durumuna gelmiştir. i.S. 34 - 36 yıllarında ilk Hıristiyanlar Antakya'yı merkez seçmişlerdir. Havariler dinlerini buradan yaymaya başlamışlardır. Roma imparatoru Cladius zamanında (i.Ö. 43 - 44) Antakya, olimpiyatların yapıldığı bir kent olmuş ve tarihteki, kültür ve ticaret yönünden önemi 400 yıl sürmüştür. i.S. 526 yılında meydana gelen bir deprem sonucunda tamamen yıkılmıştır. Bunun arkasından da, Sasani Kralı I. Hüsrev, 538 yılında, şehri ele geçirerek halkının büyük bir kısmını esir olarak Mezopotamya'ya Simon Stilides Manastırısürmüştür. Daha sonra, Iustinianus şehri geri alarak daha küçük ölçülerde tekrar yaptırmış ve ismini Theopolis olarak değiştirmiştir. Ancak, Bizanslılar, 638 yılında Yarmuk savaşında Araplara yenilince, şehir 969 yılında tekrar Bizanslıların eline geçinceye kadar Arapların elinde kalmıştır. 1098 yılında haçlıların eline geçen şehirde, 170 yıl süren bir Latin devleti kurulmuştur. Antakya, 1268 yılında Memlüklerin eline geçtiğinde bir harabe halindeydi ve bir daha eski durumuna gelememiştir. Kent, 1516 yılında Osmanlıların egemenliğine geçmiştir.
Antiokheia'dan günümüze ulaşabilen kalıntılardan bazıları :

St.Pierre (Ermiş Petros) Kilisesi
Antakya Reyhanlı yolunun 2. kilometresinde, Staurin (Haç) Dağının eteklerinde bir mağara kilisesidir. XII. Yüzyılda ait olan kilise, 13 metre uzunluğunda, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğindedir. Kilise içinde kayalardan sızan ve ayazma denilen kutsal bir su bulunmaktadır. Kilisenin ilk kullanıldığı zamanlarda yasak olan ayinlerin takip edilip basılması tehlikesine karşı yapılan bir gizli geçit, sonradan meydana gelen göçük nedeniyle bu kaçış tüneli kapanmıştır. Katolik dünyasında önemli bir yeri olan St. Pierre Mağara kilisesi, Papa VI. Paul tarafından Hıristiyanlar için Hac yeri olarak ilan edilmiştir
Dünyada, Khristos (Mesih; kutsal yağla meshedilmiş, ovulmuş) denen Yehoşua'nın (Hellen dilinde iesus, Bizde isa) çömezlerinin yaydığı dine inananların Khristianos diye ad alması ilk kez bu mağarada, barnabas'ın yeni dine kazandırdığı, burada toplanan Hıristiyanlar tarafından yapılmıştır.

Titus (Vespasianus) Tüneli
SamandağıKapısuyu köyündedir. M.S.II. yüzyıla aittir. Sel sularının limana girmemesi için yaptırılmıştır. Samandağ'ın 5 Km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleukos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde , dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı bulunmakta idi. Sellerin bu limanı doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırılmış, tünel Titus zamanında tamamlanmış ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 m. genişliği 6 m. olan bu tünel vasıtası boşaltılmış , böylece limanın dolması engellenmiştir. 130 m.si tünel , geriye kalan kısmı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevlik'e kadar 1380 m. dir. Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 m. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıdaRoma dönemine ait mezarın en çok ilgi çekeni , çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasında Beşikli Mağara olarak anılmaktadır Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır , bunlardan başka , Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır.

Trianus Su Kemeri
Bugün Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunmakta ve memikli Köprüsü diye anılmaktadır. Kemer, 9 km. ilerideki Daphne (Harbiye) den Antakya'ya su getiren düzenin bir bölümüdür. Günümüze ulaşabilen kısmının uzunluğu 9 m.dir.

Kharon Kabartması

Aziz petros'un Antiokheia'ya geldiğinde ilk vaazını verdiği yerde yapılan kilisenin yakınında IV.Antiochos Epiphanes tarafından Kharon olarak isimlendirilen kayalara oyulmuş Cehennem kayıkçısı kabartması bulunmaktadır. Kharon, Hellen-Roma çok tanrılı dinine göre yer altı ülkesi hades'e giden ölüleri, yolun başlangıcında olduğu anlaşılan Akheron Irmağından geçiren ve yaptığı bu iş için para alan kayıkçının adıdır. Bu parayı verebilsinler diye, gömülen ölülerin ağzına bir obolos (metelik) konmaktaydı. Ermiş petros (St.Pierre ) Mağarası yanına, kaya üzerine yapılmış kabartma Kharon'u canlandırmaktadır.


Kale kalıntısı
Kentin doğu yanında, Sulpius Dağı/Habib Neccar Dağı'nın tepesindedir. Bizanslılar tarafından yenilenmiştir. Antakya surları istanbul surlarından sonra Anadolu'daki en uzun surlar olup, 30 km.uzunluğundadır.Hellenistik dönemde yapılmış, daha sonra Roma ve Bizans döneminde yapılan eklerle günümüze kadar bir bölümü ulaşabilmiştir. Habib Neccar Dağı'nın yamacındaki bölümler iyi bir durumda ayaktadır. Bizans Döneminde buraya bir de iç kale yapılmıştır. Antakya'daki V.yüzyılda oluşan depremlerden ötürü surlar büyük ölçüde hasar görmüştür.