bugün

çağımızın hastalığı. film izlenir, şarkı dinlenir. velev ki anlıyorsa o filmin vay haline ancak anlamadıysa hele hele genel geçer toplum yargıları tarafından beğenilme baskısı oluşturulduysa bu sonradan görme gösteriş meraklısı kofti entel hemen kendini belli edecektir. "hmmm burada anlatılmak istenen şey aman allah ım bu kadar mı derin olur?" derler ve de eklerler "vaaay demek ki lisa ve john filmin başında konuşurken sol tarafta gördüğümüz çaydanlıkta katil çay demlemiş." yok lan öyle birşey. valla yok. kendine göre anlam yükle dur. yönetmenin g.tünü şişir anca. bildiğin bizim ihraç ettiğimiz emaye çaydanlık..
aşırı özgüvenden ileri gelir.len ben bile anlamadıysam kesin müthiş bişi söylemiştir gibi bi düşüncenin ürünüdür. önce yap sonra çemkir ideolojisinin takipçileri elbette ki durumun bu ukalalıktan ileri geldiğini kabul etmezler..
bizde yani türklerde sık görülen olaydır. bir dingil cümle içinde bol bol ingilizce yandan yemiş kelimeler kullanırsa onu dinleyenlerde 'vay a.k. neler varmış, bu bizi aşar' intibası bırakır.
wilhelm golding'in "sineklerin tanrısı" romanında anlattığı şeydir.
aynı şeyi yaşar kemal "dağın öte yüzü" roman üçlemesinde anlatır.
anlamadığından korkmastokholm sendromuna bağlamaktır.
ya delidir ya velidir diyerek usturuplu davranmak .