bugün

hikayede geçen ali, Ayşe, faiz oranları ve rakamsal ifadeler semboliktir. Ali'yi de Ayşeyi'de tanımam. jennifer'ı da tanımam. yeminle.

bankacılık nedir sorusuyla başlamak lazım öncelikle amerikadaki mali krizi anlayabilmek için. bankaların sermayesi senin, benim, ali'nin, ayşe'nin yatırdığı paralardır. ali, ayşe parasını neden yatırır peki, hem güvenli olduğu için banka, hem de belli faiz oranları sayesinde parasının değer kaybetmemesi, sahip olduğu değeri koruması hatta çoğu zaman arttırması için. bankanın bundan kazancı nedir denilecek olursa banka da ali'den, ayşe'den aldığı paraları kredi olarak başkalarına tahsis eder. ali'ye, ayşe'ye yüzde 2 faiz oranı verirken bir başkasına sağladığı krediden yüzde 3 ister. işte aradaki bu yüzde 1'lik faiz oranı bankanın karı olur.

gelelim amerikadaki bankacılık sektörünün bu kadar büyük darbe almasına sebep mali krize. amerikada bankalar birçok amerikan vatandaşına belli faiz oranları ile konut kredisi tahsis etmişlerdir. geri ödemeler kredinin alınması için oldukça stratejik ve göz boyar şekildedir. 1000 dolar maaşı olan birine ilk iki sene aylık 200 dolarlık geri ödeme, sonrasında da 1000 dolarlara yakın geri ödemeli krediler tahsis etmiştir. tabi bizim kredi alan şu pek muhterem zeki amerikan vatandaşları da ilk zamanlar yapılan geri ödeme planına kanıp bu kredilerin altına imzalarını atmışlardır.

böylece 100.000 dolar değerindeki mortgage evlerinden almışlardır. gel gelelim kredi almadaki bu kolaylık ve herkesin kredi alması, böylece mortgage'e olan bu yüksek ilgi nedeniyle mortgage fiyatları başlarda 100.000'ler civarında iken zamanla değer kazanıp 150.000'lere yükselmiştir. bizim jennifer'da başlarda 100.000 dolar kredi alır.

Buraya kadar alan memnun, satan memnun, bankalar memnundur.

Kredi geri ödeme planında bizim muhterem amerikalı vatandaşlar için başlardaki kolay ödemeler geçip de 1000 dolarlık geri ödemeler başlayınca karın ağrıları da beraberinde gelir. Bizim Jennifer da kredilerini ödeyememeye başlarlar. Tabi ödeme planında aksaklıklar meydana gelince ilk yapılan şey de bankanın mortgage'e el koymasıdır. Başlarda bir iki derken birçok amerikalı geri ödeme planlarında zorlanıp ödeyemez duruma gelir. Ve bankalarda bunun neticesinde bir iki derken ödeyemeyen tüm amerikalılardan mortgage hisselerini geri alır.

Şimdi duruma uzaktan bakılınca ödenemeyen kredilere karşılık bankaların ellerinde tonla mortgage hissesi kalmıştır. Tabi bu durumda zamanla mortgage'e olan yüksek talep neticesinde yükselen fiyatlar aniden düşmeye başlar. Öyle ki vakti zamanında 100.000'lerle başlayıp 150.000'lere kadar çıkan mortgage'ler bankaların el koyması ve talep azlığı satılamaması nedeniyle 70.000'lere kadar geriler.

Bankaların para krizine girmesi nedeniyle de ucuzlayan mortgage'ler satılmak zorunda kalır. Ve satılan mortgage ödeyemeyen jennifer'ın borcundan düşülür. Jennifer'ın mortgage'ı 70.000 liraya satılmıştır. Jennifer'ın borcu ne kadardı? 100.000 dolar. Arada ne kadar fark var 30.000 dolar. Jennifer napıyor? Bu parayı ödeyemiyor. Banka napıyor 30.000 dolar zararda.

Velhasıl bizim jennifer yıllarca ödediği mortgage'ına mı yansın elinde hiçbirşey kalmadığı halde hala 30.000 dolar borcuna mı yansın, yoksa bankalar geri ödenemediği için likit para krizine girer ona mı yansın.

Böylece ekonomik kriz baş göstermeye başlar. Birçok büyük banka birbirlerinden de kredi aldıkları ve ödeyemedikleri için batma noktasına gelir. Öyle ki vakti zamanında 40 milyar dolar eden bir banka en son okuduğuma göre 1.6 milyar dolara devlet el koymuştur. KAmulaştırılmıştır. Kısacası batmadan kurtarılmıştır.

hikayeden çıkarılacak ana fikir: kredi sanıldığı kadar güzel birşey değildir.

bir sonraki konuda görüşmek üzere, jennifer'a selam. *
bu esnada unutmadan peki ya avrupa neden bu kadar tutuştu derseniz, avrupa'daki bankalar da amerika'dakilere kredi vermiştir de efendim. bu yüzden global kriz halini almıştır. anlayanlar anlamayanlara anlatsın.