bugün

vardır böyle bir oyun.

öncelikle allahın neden bize bir ihtiyacı olsun da yaratsın diye sorguluyoruz kendimizi.
cevabımız hazır.
bizi sınıyor bu dünyada.

doğduğumuzda yaşayacaklarımız kaderimize yazılıyor değil mi?
senin namaz kılacağın benim dinsiz olacağım o anda yazılmış yani.
ee o zaman yazılan şeyle neden sınanalım?

madem yazılmış, neden yaşatıyor bizi.

tekrar başa dönüyoruz allahın bize ne gibi ihtiyacı var?
diyelim ki dünyayı düzene oturtmak.
e biz yokken dünyayı ne yapsın?

madem bunlar biliniyor, neden seni cennete beni cehenneme göndermiyor?
neden böyle bir şey yapıyor?

alakasız olacak sanırsak ama evcilik oynardık, oyuncaklarımızı yarıştırırdık.
oyuncaklarımızdan birini meteliksiz birini güçlü yapardık hep.
biri ezer geçerdi, en iyisi olurdu birini de koltukların altında falan kaybederdik hep.

böyle.
kafir mi mümin mi olacağımız kalubela da belirlenmiştir doğru. dünya hayatı mümin için o gün verdiği sözü koruması istenilen bir sınav, kafir için ise ikinci şanstır. kader ikiye ayrılır, değiştirilebilirdir. başımıza gelecek olayları değiştiremeyiz fakat onlara verebileceğimiz tepkiler bizim nefsimize aittir. sınav kavramı orada başlar.