bugün

kesinlikle var olan bir çelişkidir. aleviler insan sevgisinden hoşgörüden bahseder genellikle,fakat aile ortamında alevi olmayan birisiyle evlenilmesine pek hoşgörüyle bakılmaz.aleviler genellikle evliliklerini yine aleviler arasında gercekleştirirler.bu durumda alevi olmayan bir insanın aleviler arasından dışlanmış gibi bir durum ortaya cıkarmaktadır.
alevilik sözkonusu olduğunda aleviler arasındada bir görüş birliği olmadığı görülür,aleviliği çeşitli tanımlara indirgemeye çalışanlardan tutun,onu müslümanlığın modern bir açılımı olarak görenlere kadar ilerleyen geniş bir tanımlama coğrafyasıyla karşılaşırız bu konuda.durumu duygusallıktan koparıp realiteye uygun bir şekilde değerlendirdiğimizde aleviliğin müslümanlığın bir kolu olmadığı rahatlıkla görülebilir.

herşeyden önce müslümanlığın ibadet şekli namaz kılmaktır, namaz heryerde kılınabileceği gibi,asıl yeri camilerdir. camilerdeki ritüel değerlendirildiğinde ritüeli oluşturan parçaların cami,hoca ve müridler olduğu görülür. dünyanın hangi müslüman ülkesine giderseniz gidin islamın ibadet paradigmasınınj bu şekilde uygulandığı bir gerçektir.

alevi düşüncesini irdelediğimizde; bu düşüncenin ibadet şeklinin çok farklı olduğu görülür, alevilerin ibadet ritüelini oluşturan parçalar; cem evi,dede,saz,deyiş ve semah dönen canlardır. kadınlı erkekli gruplar hep birlikte yanyana otururlar,dedenin söylemiş olduğu deyişler eşliğinde canlar semah dönerler ve dualist bir bakış açısıyla doğaya olan şükranlarını sunarlar. bu sunuş anındaki muhatap tinsel ya da fenomenal bir varlık olabilmektedir.

alevilerin müslüman olarak algılanmaları yanılgısındaki temel neden hz.ali ye olan sevgidir. alevi düşüncesinde hz. ali ye karşı gösterilen sevgi ve saygı yaşanılanlar üzerine tabi tutulan bir empatiden doğan sempatinin ürünüdür. zira hz. ali de kendi yaşadığı dönemde birçok haksızlığa uğramış ve onun soyundan gelenler katledilmiştir, alevi kültürünün yüzyıllardır uğradığı asimilasyonlar ve katliamlar neticesinde alevilerin hz.ali nin ve onun soyundan gelenlerin yaşadıklarının kendi yaşadıklarına benzer şeyler olmasından dolayı hz.ali yi sahiplenme ve benimseme politikasına girişmişlerdir. zira alevilerin ibadet etme ritüeli çerçevesinde düşünüldüğünde hz.ali bu ritüelin konseptine uygun bir figür değildir,bildiğim kadarıyla kendisi saz çalıp ,deyiş söylemiyor.
tüm bu argümanlar çerçevesinde düşünüldüğünde aleviliğin islamın bir kolu olmadığı söylenebilir,bu entryde yüzeysel bir şekilde dile getirilen bu düşünüş daha sağlam verilerlede desteklenebilmektedir.aleviliğin tarihsel gelişimi incelendiğinde anadoluya islamiyetten önce geldiği görülebilir.

aleviliğin kökeni incelendiğinde varlığının hakem olayından daha öncelere dayandığı görülür.türklerin islamiyet öncesi inanç şekillerinden olan şamanizmin yansıması olan alevilik,bu topraklara islamiyetten çok önce gelmiştir.islamın yayılma politikasının sonucu olarak anadolunun zorla islamlaştırılması döneminde aleviler buna karşı çıkmış ve direnmişlerdir.çoğu anadolu alevisi bu zorla islamlaştırmanın kendi yaşam felsefelerine aykırı olduğunu düşünüp,kültürlerinin asimilasyona uğramaması için dağlara çakmışlardır. bu topraklar daki alevi kültürü gerçekçi ve statükonun dayatmalarından bağımsız bir şekilde irdelendiğinde ne koşullar altında kültürlerini devam ettirdikleri daha net görünebilir,alevilik anlayışını islam anlayışına biat eden bir kültür haline getirmek,islamın bir kolu olarak lanse etmek alevilik kültürünün özünü boşaltmaya çalışan hakim ideolojinin yaptığı bir asimilasyon politikasıdır.

cami ve içinde yapılanlar ile cem evi ve içinde yapılanlar arasındaki sonsuz ve mekansız fark görüldüğünde olay daha iyi inlaşılabilir. tabi cem evini ve semah dönmeyi saçma ve uydurma ritüeller olarak düşünenler varsa ne desen boş.

ha son sözüm şudurki; kesinlikle müslüman değiliz, müslümanlığın hiçbir dogmasını kabul etmiyoruz. biz müslümanız diyen bir alevi karşınıza çıkarsada bilgisizliğine verin. evet tosuncuklar dağılabilirsiniz.
'' aleviliğin büyük çelişkisi'', başlığa bakınca inceden inceye entelektüel bir mizaca sahip birinin klavyesinden çıkmış izlenimi verilmeye çalışılmış, ama başlığın açılış entrysi okunduğunda entelektüel bir hava verilmeye çalışılan bu başlığın yine benzer bir entelektüel kavrayış ve sistematikle ele alınıp değerlendirilemediği görülüyor. herşeyden önce aleviliğin tarihine dair olarak ortaya atılan totolojik doktrin ile başlıktaki '' çelişki'' kavramı arasında özne-yüklem uyuşmazlığı bulunmakta. olay bu şekilde değerlendirildiğinde daha ilk başta çıkmaza giriyor zaten. çünkü özneyede, öznenin gerçekleştiridiği eylemede, eylemin sonunda ortaya çıkan sonucada ... tahakkümde bulunabilme ve kendi kıstas ve ahlakına uygun bir şekilde değerlendirme yapabilme hakkına sahip olduğunu düşünen bir zihnin yönlendirmesinde. kendim yazdım-kendim oynadım- performansımı kendim değerlendirdim triosu şeklinde bir kavrayış söz konusu. iyide adamım, senin zihninde kurmuş ve indirgemiş olduğun bu kurucu alevi manifestosuna biat etmeyen bir alevi karşına çıktığında durum ne olacak?

ne ali, ne şiilil, ne islam, ne cami, ne oruç, ne hac..vs... benim yaşam felsefemde bu figürlerin bir işlerliği yok, ama kendi yaşam felsefesinde bunların bir işlerliği olan adamada saygı ve hürmet duymaktan başka elimden birşey gelmez dediğimde ne olacak.

aleviliğe dair olarak yazılmış kurmaca kurucu senaryoya biat edenlerin dışındada biat etmeye ve biat ettiriciye karşı çıkanların varlığı sözkonusu olduğunda bu ucuz senaryo rahat nefes alamaz. ki rahat nefes aldırmamak boynumuzun borcu olsun zaten.
sözlükte esen rüzgar için: (bkz: dinler çatışması)