bugün

Devletin tüm uçakları ve helikopterleri seferber edildi. Cumhurun başı alenen cumhurun bir kısmının partisine oy istedi. Anayasa, babayasa falan. Hepsi bir tarafa bırakıldı. Cumhurbaşkanı bir yandan, Başbakan bir yandan. Mitingler yaptı. Bu mitingler seksen sekiz kanaldan canlı yayınlandı. Genel müdürler, daire başkanları, valiler, kaymakamlar. Hepsi emre amadeydi. Muhalefetin asabildiği küçücük afişler bile anında sökülürken. Bütün şehirlerin bütün duvarları Ahmet Davutoğlu tebessümüne maruz kaldı. Mitingler yetmezmiş gibi. Cumhurbaşkanı bir yandan, Başbakan bir yandan akşam canlı yayınlarda Bal gibi adamsınız, şeker gibisiniz diye ağırlandı. Devletin TRT’si, yüzde 60’ı yok sayıp sadece yüzde 40’a çalıştı. Devletin Diyanet işleri Başkanlığı camilerin propaganda ortamına çevrilmesine sessiz kaldı. Fetvalar yayınlandı. AK Parti’ye oy vermeyen islam’dan çıkar demeye getirildi. Küskün Milli Görüşçüleri toparlıyoruz diye Eski Dostlar buluşması yapıldı. Birebir çalışma yapıldı: Oy vermeme ihtimali olanların evlerine gidildi, telefonlar edildi, kimin hatırı kime geçiyorsa o ona yollandı. Üç buçuk dakikalık Ziraat Bankası reklamı ve yine üç buçuk dakikalık THY reklamı ile iktidar partisi güzellemesi yapıldı. Yerli uçak yaptık dendi. Yerli otomobil yaptık dendi. Denmeyen bir şey bırakılmadı. Hükümetten yana alenen ve resmen taraf olan yayın organları, tarafsız basına taraflı basın diye hücum etti. Saadet Partisi’ne oy gitmesin diye. Bütün hocalar, hacılar, şeyhler alarma geçirildi. Sanki karşıda küffar ordusu varmış gibi. Kurtuluş Savaşı dendi. Çanakkale Savaşı dendi. Fatih’in istanbul’u fethedişini Fatih Sultan Mehmet’in bile kutlamadığı kadar kutlayarak. Milli oylardan oy devşirilmeye çalışıldı. Bin iki yüz elli kez eyyyyy diye haykırıldı. Saraylarda oturdukları ve bir dedikleri iki edilmediği halde Mursi’ye verilen idam kararından ithal ve zorlama mağduriyet çıkarıldı. Biz gidersek öcüler sizi ham yapar diye korkutma yapıldı. Yandaş gazeteleri yetmezmiş gibi. Muhalefete saldıran isimsiz, kaynaksız gazeteler basılıp her eve dağıtıldı. Kısacası. Bütün kozlar fazlasıyla oynandı ve yüzde 40 alındı. Yani demem o ki. Olası bir erken seçimde. Bu kozların hepsini yeniden ve daha fazla oynasalar bile. Alacakları oy bunun bir fazlası bile olamayacak.
Seçimden bir gün önce Hükümete yakın gazetelerin manşetinde Haçlı ittifakı cümlesi vardı. Milletin yüzde 60’ı kendilerine Haçlı ittifakı diyen bu zihniyetin suratına öyle bir Osmanlı tokadı nakşetti ki. Çok ama çok uzun bir süre Haçlı ittifakı iftirasını atamayacak hale geldiler. Bu millet nankör diyor bir yandaş. 78 milyon el kaosa kalktı diyor sevgili Burhan Hocam. Kafama sıkar giderim türküsünü çığırıyor jöleli genç. Keşke aşkımı bir sır gibi saklasaydım diyor Şems Ethem. Dolar yükseliyor, mutlu musun Türkiye diye ağlıyor bir havuzcu. Göbeğini kaşıyan adam dememek için kendini zor tutuyor bir yandaş kalem. Bidon kafa dememek için kendini zor tutuyor Burhan Hocam. Erdoğan’ın yıldızı neden söndü? Sahiciliğini kaybetti. Numara yaptı. Zorladı. Fazla zorladı. Yetinmesini bilmedi. Ortak aklı bir tarafa bıraktı. Herkesi ve her şeyi küçümsedi. Ağırbaşlı olmadı. Hikâyesini harcadı. Usandırdı. Aynı stratejinin her dönemde aynı sonuç vereceğini sandı. Siyasi mühendislik yapmaya çalıştı. Sadece kendine güvendi. Kuran-ı Kerim’i meydana sürdü.

(Ahmet Hakan)
çok basit.

normalde %43-46 arası olan oylar hdp,mhp ve saadete gitti.
(bkz: firavun halkını küçümsedi onlar da itaat ettiler)