bugün

“ben farklılığımdan gurur duymuyorum
ben ayrılığa toptan karşıyım hakim bey.” Demiş az bilinen bir şair.

Eh sonuna aynı kafadan bir de güzel şarkı ekleyelim, mutlaka dinlenmeli.
Ali azimi- pishdaramad
https://youtu.be/DUi9uYUeX9I
artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi kayıtsızım
yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm
amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de hala amaçsız sayılırım
ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım
ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya
ile karşılaştım
dünyaya karşı da kayıtsızım

"anlamıyorum seni" diyen birine kendimi anlatmak
üzere uzattığım kitap hala okunmadığı için,
bir gecenin sonunda anlatılmamak için yaşanmış
gönderilmemek üzere yazılmış bir mektuba koyarak...
mantıklı olan her şeyin nedenini aradım
nedenini aramadığım için artık yalnızca ölümü
ve aşkı seviyorum
konuşma haline gelmeyen şeyleri
susmalı ve sonra ormanın güzelliğinden söz etmeli:
"kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer
bembeyazdı"
biz de mutluyduk
kimimizin sevgilisi vardı
sevgilisi olanların üstüne bir taş duvar yıkılıyordu
taş duvar üstümüze sessizce yıkılıyordu<
.......
.......
(ormanların gümbürtüsü)
Ahmet Güntan
Ahmet güntan'ı mehmed said aydın'ın bir şiirinde geçen "buaralar ahmet güntan okuyorum" dizesiyle duydum ve araştırmaya başladım, "esrariler" kitabını da tam bu sıralarda yky'nin taksim şubesinde gezinirken buldum ve okumaya başladım.
işte bu andan itibaren başucu kitaplarımdan biri oldu ve yky'den 'edebi şeyler' yayınevinden çıkmaya başladığını öğrendim, o yüzden ucuzdu yky'deki son kitapları, 6 tane aldım ve sevdiğim tüm "iyi-okur" arkadaşlarıma hediye ettim. Şimdi de tüm şiir kitaplarını aldım, gerekli incelemeden sonra o konuda da bir entry yazacağım buraya.
Tüm iyi okurlara tavsiye olunur.
az bilinen bu yüzden boku çıkarılmayan şair.
21 Mayıs 1955'te izmir'de doğmuş.. Adına entry girmediğime şaşırdığım, modern, yenilikçi, kimilerine göre anlaşılması güç şair kişisidir. Ayrıntılı özgeçmişi şöyle:

ilköğrenimini izmir Güzelyalı Müdafa-i Hukuk
ilkokulu’nda, ortaöğrenimini izmir Bornova Maarif Koleji’nde tamamladıktan sonra ODTÜ
Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri ilk olarak Kasım 1977’de Birikim
dergisinde çıktı. Aynı yıllarda Yeni insan dergisinde müzik yazıları yazdı. Haldun Bayrı’nın
iki Şahit ve Diğerleri [1997] kitabında bir okuma notu yer aldı. Roza Hakmen’in çevirdiği
Don Quijote ve Kayıp Zamanın izinde kitaplarındaki şiirleri çevirdi. Bob Dylan’ın
“Mr. Tambourine Man” şarkısına Müslüm Gürses için “Hayat Berbat” adıyla Türkçe söz
yazdı [2006]. Yeni bir şiir ihtiyacını dile getirdiği “Parçalı Ham Manifesto” kitap-lık
dergisinde, “Parçalı Ham.” şiirleri ise 2006’dan sonra dergilerde yayımlandı. Efe Murat
Balıkçıoğlu ile şiir fanzini Cehd’i [2006], Ömer Şişman ile haftalık şiir dergisi Mahfil’i [2008]
çıkardı. Mustafa Irgat’ın yayımlanmamış şiirlerini Sonu Zor [2011] isimli kitapta bir araya
getirdi. Nisan 2009’da yazmaya başladığı kişisel blog’unu [du bakalım] Şubat 2011’de
okuyuculara açtı. 2012’de yayın hayatına başlayan Raskol’un Baltası anlatı dizisinin
editörlüğünü Burak Fidan ile beraber yapıyor.
Şiir: ilk Kan. [1984], Köpüklü Bir Kan, Bir Duman. [1989], Voyıcır 2 [Lâle Müldür ile, 1990],
Romeo ve Romeo. [1995], ilk Kan. [ilk Kan ve Köpüklü Bir Kan, Bir Duman’ın birlikte basımı,
1998], ikili Tekrar. [1999], Mahkeme Kitap. [2005], Toplu Şiirler. 1976-2005 [2008], Parçalı
Ham. [2011], [ PARÇALI ] [ HAM ] Drülütt. [2013].
Deneme: Esrârîler. [2003], iyot. [2006], şiirgeldikelimedeboğuldu. [2011].
Roman: Olanlık. [2012], Tam o sırada. [2014].

(bkz: San Francisco Kid)
rüya şiirini bir uyku haliyle mırıldandığım şair...

Çok basit bir şey arıyor: senin beni aramanı,
itirazım yok, sürdürecek bana itirazını,
Senin aradığın gibi aramıyorum, ben, seni,
Aradığım, beni, istediğim şekilde arıyor.
Çok basit, ben, bunu bana, sen göstereceksin,
Aradığın gibi aradıkça bekleyeceğim, seni,
Gelen neyse, götürüp göster, beni,
Aradığım yerde, beni, bulup döneceğim.
Çok basit, aradığım saf, sende yok, değilsin bende,
Sen gel, bul beni, uykudayım ben, sende,
Uykumda uyutuyordun, beni, benden,
Gel benim uykumda uyu, sen, beni arıyorsun.
Çok basit, senin uykunu, uyutacak, bana,
Kime olduğunu bilmeden aşık oluyorum sana,
Aradığını anlamadı, biri, beni,
Uyut onu, gösterme, tekrar herkese.
Tekrar başa dönmek istiyorum,
Yat, unutmak istiyorsan, yat, öyleyse, unut,
Yanında, bilen, bilebilen var mı senin,
Uyuyorsun sen, beni, artık unut.
Tekrar, tekrar, tekrar,
Baştan başlamak istiyorum.
Tekrar, tekrar, tekrar,
Dursun, durmayan.
Tekrar, tekrar, tekrar,
Kaçıp, kovalayan
ilk romanı olanlık, geçen ekim ayında raskol'un baltası tarafından yayımlanmıştı.
artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi
kayıtsızım
yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm
amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de
hala amaçsız sayılırım
ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım
ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların
suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya
ile karşılaştım
dünyaya karşı da kayıtsızım

"anlamıyorum seni" diyen birine kendimi anlatmak
üzere uzattığım kitap hâlâ okunmadığı için,
bir gecenin sonunda anlatılmamak için yaşanmış
gönderilmemek üzere yazılmış bir
mektuba koyarak...
mantıklı olan her şeyin nedenini aradım
nedenini aramadığım için artık yalnızca ölümü
ve aşkı seviyorum
konuşma haline gelmeyen şeyleri
susmalı ve sonra ormanın güzelliğinden söz etmeli:
"kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer
bembeyazdı"
biz de mutluyduk
kimimizin sevgilisi vardı
sevgilisi olanların üstüne bir taş duvar yıkılıyordu
taş duvar üstümüze sessizce yıkılıyordu
ses ölmüştü çünkü nedenini aramadan

sevgilim sensiz olabilmek için sokaklarda
yürüyorum
sevgilim pencereden bakıyor ve yanıma şemsiye almaya
karar veriyorum
sevgilim sensiz olabilmek için durmadan "yağmur
yağıyordu" diye bir cümle tekrarlıyorum
sevgilim sokağa çıkarken şemsiyemi almayı unutuyorum
sevgilim son vapuru kaçırıyorum ve iskelenin aynasında
seni ve yağmuru görüyorum
hava soğuk sevgilim, bütün gün sobayla sevişiyorum

iskelenin aynası ve aynadakilerin işaret ettiği
anlamların adı olan dünya
ki ona bakarken hayatımıza bakardık
ya da şöyle söyleyeyim:
hayatımıza bakarken sanki ona bakardık
yansıttığı görüntü bakırı altın yapmıyor artık

daha neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım
aşk filimleri seyredip sonra aşksız bir dünyada
yürümek istemediğim için aşk filimlerine gitmedim
kırmızı bir fular taktım bileğime şeytan kovmak için
arabamı bütün barların önünde park edilmiş görebilirdin
barda peşimden gelen o adama, şeytan kovmak için senden
ve hemingway'den söz ettim:
"çehov da bir amerikalıdır aslında"

neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım
üstünde dünya haritası olan bir uyku tulumunda uyudum
iyi şeyler gördüm rüyalarımda
sonra bir gecenin sonunda
seni öldürdüğüm için kayıtsızca
ve artık vazgeçtiğim için omuzlarımı tutan o ellerden
uzun süre yaşayıp uzun süre öldüğüm
ve mezar taşıma "ernest ve scott" yazdırdığım için
kremalı çorbalar, et yemekleri ve şaraptan bıktığım
ve durulamalık konyak da çevirmediği için sessizliği
altına
"yağmur kayıtsızca yağıyordu" cümlesinin yerini
"yağmur yağıyordu" cümlesi aldı

sesi yaralı bir kaplan gibi bağırırken bıraktım
"yağmur yağıyor" dedikçe "kış henüz gelmişti, kar tertemiz
ve her yer bembeyazdı" diyen hemingway
ki boks yaparken yazardı
ya da şöyle söyleyeyim:
yazarken boks yapardı
durmadan sesleniyor şimdi bana:
dünya güzel mi?
sen soylu musun?
sevgilin var mı? mutlu musun?
eve dönünce kahve, yemekten sonra konyak içiyor musun?
yoksa hepten mi unuttun şarabın simyasını?

yağmur hiç yağmadı ben dünyaya baktığım sürece
bakır altına dönüşünceye dek hiç de yağmayacak zaten
kayıtsızım,korkarak ormanların başıma vuran gürültüsünden. (ormanların gümbürtüsü)
izmir, 21 mayıs 1955 doğumlu şair. ilköğrenimini izmir güzelyalı müdafa-i hukuk ilkokulu'nda, orta öğrenimini izmir bornova maarif koleji'nde tamamladı; odtü mimarlık fakültesi mimarlık bölümü'nü bitirdi. şiirleri ilk olarak kasım 1977'de birikim dergisinden çıktı.
yazdığı metinlere artık şiir demeyen, "parçalı ham" olarak niteleyen şair.
bugünkü şiirin yazıldığı yerden, kalabalık şiir etüd salonlarından olabildiğince kaçmaya, uzaklaşmaya çalışan, dolayısıyla yazdığı metinlerin şiirliği, günümüz modern şiir algısı anlamında çok tartışmalı, şiir yazarken duyguları hariç ne kadar dahili ve harici kaynak varsa bol bol istifade ettiği izlenimi yaratan, her şeye karşın mevcut çaba ve arayışına saygı ve merak hissi ile yaklaşılmasını fazalasıyla hak eden, şair mi değil mi, kendisi bu sıfatı benimseyip taşıyor mu bir şey diyemeyeceğim, heves dergisi lokomotiflerinden önemli yazın adamı.
bok şiirini yazdıktan sonra, bazı edebiyat lavukları kendisine saldırmış ve şiirin hoş, estetik konuları içermesini emretmişlerdir.
işte şiirin tam metni:

Parçalı Ham 36.

Büyük Ortadoğu Karmaşığı.

SORU : Bu boku niye yazıyorsun?
CEVAP : ilhan Berk Çöpü yazdım, boku yazamadım der, üzülürdü.

[ Oğuzca bök ]
Vücuttan dışarı atılan, metabolizmaya
artık yararlı olmayan madde, dışkı.

Büyük borularda toplanıyor, ilhan.
Borulardaki basınç hesaplanıyor -
ki patlamasın, kimse görmesin, bulaşmasın.
Herkes kendi bokunu merak eder koklar da
başkasınınkini duyunca kaçar.

RECAi USTA : Eskiden bizim evlerin yola yakın odasında bir çukur açardık. Yer topraktı zaten o zaman. Dışarıda, yolun odadaki çukura denk gelen yerine bir çukur daha açar, iki çukuru alttan birbirine bağlardık. Odada hacet görürdük, sonra çok birikince kadınlar yol tarafından çukuru kepçelerle yola boşaltırdı. [ Çanakkale, Kozlu,
2008 ]

Çoğu lif bunun biliyorsun, posa yani.
Gübre. Şerbeti var, gübre şerbeti,
yanmışı var, yanık gübre.

Ne bok - mu var? Var bir bok.

Bak mesela okuduğumu söyleyeyim.
Tahame diye bir kuş.
Bir seferde 8 metre salıyormuş.
Görsen bir de öyle güzel bir kuş.

UMUMi HELA. olsaydım olsaydım.
TUVALET KAĞIDI. olsaydım olsaydım.
PVC BORU. olsaydım olsaydım.
TAHARET MUSLUĞU. olsaydım olsaydım.
Olsaydın. Daha iyi olurdu. Onlar madde.
Madde hissetmez.

BiR SORU : insanın kendine gerekli olmadığı için - buna ayrılmış delikten dışarı attığı kütlenin - dışarı çıkarken geçtiği yer &#8211; deliğin ağzı - vücudun sinirle donanmış bir bölgesi olduğu için haz bırakır - posadan kurtulma hazzı - alaturka helalarda bakıp göremezdik - ama alafranga helalarda son bir bakış atabiliyoruz - boka - ters bir koku var mı yok mu - koklayabiliyoruz da mesela - en yakınımızınkini gördüğümüzde bu alınan referansların dışına çıkıp - birden iğrenerek bütün algılarımızı neden kapatıyoruz? BiR KURAM : Bok yoksuldur çünkü, vücut herşeye geride el koymuştur.

Bok aslında bir mujiktir.
MUJiK : Mülksüz Rus köylüsü.
Her toplumun fiziki ağırlık olarak galip gelen kütlesi.
insan sayısı arttıkça artan bir şey bok.

Gel Dosto Kâmil -
Dosto Kâmil somut değil -
[ olsun ]
Bokta dolaşan vicdan somut -
Dostum Dosto Kâmil -
Anlat bize -

DOSTO KÂMiL ANLATIYOR:
Etrafima baktım, ne kadar çok Stavrogin var diye düşündüm, ne kadar çok Pyotr, aldim Cinler'i, Orhan Pamuk'un iki sayfalık önsözünü yırttım attım, Türkiye'yi okuyorum. Şatov, ondan alıntı yapacağım.
Şatov : Ne Rusya'yı ne de halkı sevdiler. Kişioğlu
bilmediği bir şeyi sevemez, onların da Rus halkından
haberleri yoktu! Onların tümü, siz de [ bu konuşmayı Stephan Trimoviç'e yapıyor ] beraber olmak üzere, Rus halkına göz ucuyla bakıyordunuz, özellikle de Belinski! Gogol'e yazdığı mektup bile yeter bunu kesinlikle göstermeye. Belinski de [ ... ] tuhaf şeyler müzesinde fili fark etmedi de, tüm dikkatini Fransa'daki sosyalist böceklere çevirdi. Onlar üzerinde bir karara vardı. Ama gerçekte kafası hepimizden çok çalışan bir insandı belki de! Halkımıza göz ucuyla bakmanızdan başka, aşırı bir hafifseme, iğrenme ile ilgileniyordunuz onunla. Bunun tek nedeni, halk deyince aklınıza yalnızca, Fransız halkının, hem de ancak Paris'te yaşayanının gelmesi, Rus halkının öyle olmamasından sıkılmanızdı. Gerçektir bu! Halkı olmayanın Tanrı'sı da yoktur oysa!

[ Ne bok - mu var ] [ Var bir bok ]
Bir keresinde daha çok önce ilk kez ayrılığı görmüştüm ama nasıl öleceğim kederden bayağı öleceğim diye düşünürken gelmişti gidip yapıp dönünce aşk acısı rahatlamıştı yenildiğini görmüştüm kederin.

BAŞBAKAN : Türkiye bağırsaklarını temizliyor. [ 2009 ]

[ Başbakanım ]
Küçük adamın onurudur bok.
Yiyor ki çıkıyor.
Biz oralarda sıçmayı unutmuştuk Hakim Beğ. Yiyeceğimiz yoktu ki bokumuz beslene. Kıtlık dişini bize geçirmiştir yani. [ Kırmızı Yel, Osman Şahin ]
HAKAN ARSLANBENZER: Şatov benim! iğfal edilmiş
halkın popülisti.

Nimetten arta kalandır. Bazen yeşil, katı. Bazen sarı, yumuşak. Bazen kahverengi, uzun. Bazen su gibi olur, pis kokar. Bazen ince uzun yeşil. Suda kopmadan çıkar. Bazen kısa kalın, bazen uzun kalın. Bazen çıkmaz, direnir. Posalı yersen kıvrılarak çıkar. Sulu yersen yumuşak çıkar.
Kötü bakteriye açıktır -

Büyük Ortadoğu Karmaşığı -
yky kitap-lık dergisinden alındı.