garip aslinda. ara ara dusunur dururum manyakmiyim ben, neden boyle diye. kucuk birader olarak, 6 yas buyugune insan cocuklugundan itibaren once sevgi, abinin tavirlarina gore de ya yaklasma ya da korku besler. ne kadar hor gorulse de, itilmis olsa da kucuk kardes, yine de kiyamaz ve her sey durulmadan once affedesi gelir. Ya da susup, ses cikarmayasi. bir yerde, ne kadar cekisecegi rakibi de olsa hayat boyu, karindasi, koruyucusu, kanatlarindan biridir ağabey.

Nedir peki esasinda abiye kıyamamak? Sadece bir hatasinda, saygisizliginda, sevgisizliginde, dusuncesizliginde kisacasi kalbinizi kirdigi her hareketinde affetmeyi istemek mi? affetmeden duramamak mi? Bu degildir yalnizca. endiselenmektir de. abinin gozu acik olup, gunluk hayatina devam ettigi her saat dilimi icerisinde ne yapar, ne eder, nasildir, ne yemistir-icmistir, neye uzulmustur...* endiselenmek sadece bunlar da degildir. bazen sokakta bulusacakken, trafik isiklarinda yolun karsisinda beklerken onu, 'ulan salak acele etmez insallah isiktan once gecmez' diye paranoya yapmaktir. Evet paranoya bu bence, abarti. ama insan bunu bile bile neden vazgecmez, neden duramaz bunlari kurmaktan. kurgularin farkinda olmadan egomuzu masturbe ettigi bir gercek. peki neden insan "ben" diye dusunmeyip sadece o anda karsisindakine kitlenir? neden sadece kardesinin iyiligine, sagligina, zorluksuz olmasina kitlenir? egoysa eger, neden olayin yarisinda gotunu cop bidonuna dayayip sigarasini tutturmez? sanirim belli bir cevabi yok. zaman icinde yillarca suren catismalar, surtusmeler, agir kavgalar kenetlemis sanirim sizi ona. Buyuk olan odur, korumasi gereken tecrube fazlaligindan dolayi odur ama kendinizi alamazsiniz bazen endiselenmekten. sanki her an bir sey olacakmis gibi, gotunu kollamaya calisirsiniz, cabalarsiniz, isiniz degil icgudulerinizmis gibi.

uzun seneler gormemis olabilirsiniz abinizi. mevsimler, yillar yarismis birbiriyle ve ihtiyaciniz oldugu gunlerinizde yaninizda bitememis olabilir. geceleri "gel beraber yatalim lan" diye yavsak ses tonu ve gulusu cok eskilerde, sanki artik hissetmediginiz cocuklugunuzda kalmis ve belki olgunlasmanin verdigi zorundaliklarla, sizden uzak kalmis da olabilir. sonrasinda bir araya gelindiginde, ornegin bir futbol macinda, yazlik bir yerde birden film donuverir kafanizin icinde. uzun zaman sonra ozlemin ve soru isaretlerinin cig gibi yagip, dusunmeye zorlamasinin ardindan, birden belirsiz bir sekilde endiselenmeye baslarsiniz. sikisik bir pozisyonda her an dusurulur mu, acaba bir yerine vurulur mu, kanar mi, cani acir mi? saliseler icerisinde doner bu soru isaretleri kafanizda ve belki de cok normal bir futbol olayini; sakatlanmayi buyutup kavgaya tasiyabilirsiniz. sakatlanan abinizdir, dusuren ise hede hodo komsunun gudubet ogludur. simsekler cakar, sinir harbi yasanir agiz burun girisilmesinden son anda kurtarilir komsunun cocugu. Ne gerek var? diyemezsiniz tabii ki. o an her sey, her olan biten, onla ilgilidir.

Icguduler demistim degil mi? Sanirim koruma icgudusu, yalniz kalma korkusuyla kardes olmus bu mevzuda. Abi icin endiselenmek, bir sey olursa yalniz kalacaginizdan, korumasiz kalacaginizdan endiselenmektir ayni zamanda. Yalnizligin size cömert bahşişidir. Ne kadar kizip, duygusuzluguna kufurler yagdirsaniz da, koruma icgudunuz muhakkak endiselerinizle guclerini birlestirip sizi kiyamayip, affetmeye zorlayacaktir. hayat boyu dinmemesini umdugunuz guzel bir endişeyle.
*
abim olsa belki kıyamazdım. tek çocuk olmak güzel bir duygu olmasının yanı sıra bir abim veya ablamın olmasını isterdim.
şahsıma münasır bir olgu değildir. bir abi sahibi olmadığım için kıyamama da ha kızamama durumu söz konusu değildir.