bugün

osmanlıcıları üzen durum nedense.
osmanlı böyle eylere sıcak bakan bir ülkeydi. normaldi.

neyse alıntıyı yazayım;

istanbul'da emirgan semti vardır. bu semt dördüncü murat'ın revan seferi sırasında kendisine sığınan ve kaleyi savaşmadan teslim eden revan'ın iranlı valisi adına kurulmuş bir yerdir. revan valisi tahmasb sultana sığınır ve sünniliğe geçer. adı da yusuf olarak değiştirilir. kendisi gibi oğlancı olan yusuf'tan çok hoşlanan sultan, ikramiye olarak onu önce halep'e vali gönderir, fakat dayanamaz, 2-3 ay sonra da istanbul'a getirtir. emirgan tarafı kendisine verilir. bundan sonra da orası "emirgun" olarak anılır.

nedir bu emirgun?

emir, bildiğimiz “emir”, yani “amir” demektir. ”kûn”, farsça “göt” demektir. (bu kelime kürtçe'de de “qun” dur). yani, istanbul halkı yusuf’u, “padişaha oğlan (göt) temininden sorumlu amir” olarak adlandırıp bu ismi takmıştır. çünkü istanbul'a geldiğinde zevk ve sefa âlemlerinde profesyonel olan yusuf, hemen kolları sıvar, padişaha hayal etmediği zevk ve sefa geceleri düzenleme işini ele alır. “emir-i kûn” da dillerde dolaşa dolaşa zaman içinde “emirguna” ve nihayet (günümüze kadar gelen) “emirgan” olarak telaffuz edilmeye başlanır.