bugün

il genel seçiminde:

DYP
21.372

ANAP
21.049

RP
19.107

SHP
13.503

DSP
8.737

belediyelerde:

ANAP
22.968

RP
19.066

DYP
18.897

SHP
16.700

DSP
7.868

büyükşehirlerde:


RP
22.404

ANAP
21.789

SHP
19.676

DYP
15.878

DSP
11.229


bu seçim r.t erdoğan , m.gökçek gibi isimlerin yıldızını parlattı. o zamanlarda esen refah rüzgarı. 1995te iktidarıda getirdi.

üç büyük ilde:

istanbul:

RP
25.192

ANAP
22.144

SHP
20.302

DYP
15.458

DSP
12.383


ankara:

RP
27.338

SHP
26.889

ANAP
18.649

DYP
8.322

DSP
7.761


izmir:

DYP
27.766

SHP
26.548

ANAP
19.658

DSP
15.020

RP
6.985


15 büyük şehirden;
adana bursa ve mersini anap
ankara,diyarbakır,erzurum,istanbul,kayseri ve konyayı refah partisi
antalya,eskişehir ve izmiri dyp
gazi antep ve kocaelini shp
samsunu chp kazanmıştır.
melih gökçek'in hayatımıza girmesine neden olmuş seçimler.
shp ve dsp'nin salaklığıyla sonuçlanan seçim olduğu aşikardır. lakin cezasını şimdi bütün memleket çekmektedir.
refah partisi'nin 1994'te aldığı yerlerden* diyarbakır hariç diğerleri şuanda akp olmuştur.
bugünkü akp iktidarının temelinin atıldığı seçimler olmuştur, lakin yıldızı parlayan refah partisinin ve partideki genç jenerasyonun sivrildiği bu seçimler aynı zamanda bugünlere de zemin hazırlamıştır. bu seçimlerden sonra gelen, 1995 genel seçimlerden de refah partisinin birinci parti olarak çıkması statükonun gözünü korkutmuş ve ardından gelen 28 şubat süreciyle bu yükselişleri engellenmiştir. tabii bundan sonra olan türkiye'ye olmuştur. ve bu süreçle beraber türkiye 1o yıl geriye gitmiştir.

3 kasım 2002 seçimleri de aslında 28 şubattan sonra bunalan ve arayış içinde olan halkın bir patlama yapmasına ve her kesimden insanın akpyi ezici bir çoğunlukla iktidara getirmesine vesile olmuştur.

eğer 28 şubat süreci yaşanmasaydı, akp iktidarıyla birlikte türkiye'nin her konuda katettiği mesafe daha da erken katedilecek ve yıllarını kaybeden ülkeye yazık olmayacaktı.

işin acı olan tarafı da şu: hala bugünlerde darbe çığırtkanlığı yapan akl-ı selim insan olarak bildiğimiz isimlerin geçmişi iyi analiz edememesi ve iyi yorumlayamamasıdır. bugün hala ordu göreve diye pankartlarla sokaklarda kuru gürültü koparan üniversite elemanları olduğu müddetçe, bizim daha çok zamana ihtiyacımızın olduğu apaçık aşikar oluyor.

gençliğin emanet edildiği, ve derslerinde demokrasi de demokrasi, cumhuriyet de cumhuriyet diye bas bas bağıran bu üniversite hocaları, aklı başına insanların gözünde kitap yüklü merkep tanımının içine girmekten kurtulamamaktadırlar.

yazık onlara, ülkeye de.

ama kimse endişeye ve karamsarlığa kapılmasın gari. lakin türkiye artık kendi yörüngesini bulmuş , dünya arenasında söz sahibi olmaya başlamıştır.