bugün

oy... oy... oy...

10 gündür yoktum…
Dün geldim; televizyonlara bir baktım; herkes eline kağıdı kalemi almış hesap yapıyor:
“AKP şu kadar oy alırsa şu kadar milletvekili çıkarıyor; HDP barajı aşamazsa Meclis’te sandalye dağılımı şu oluyor; eğer aşabilirse şu gerçekleşiyor gibi…”
Yani…
Türkiye yine sandığa endeksli bir “demokrasi havasına” sokuluyor.
Hep yazdım ve hep yazacağım; sandık, Türkiye’yi yozlaştırıyor; gericileştiriyor.
Salt sandığa tabi bir demokrasi insanoğlunu uygarlıktan uzaklaştırıyor. Çünkü:
Sandık, demokrasinin aracı olmaktan çıkarılıp, ticaretin/rantın/avantanın aracı haline getirildi.
Meclis’in dekor olmadığını söyleyecek biri var mı içinizde? Meclis’teki çoğunluğun tahakkümü altındaki “indir elleri, kaldır elleri“ dekoru!
Gerçek şu ki: Milletvekilliği işlevsiz hale getirildi. Peki…
Buna rağmen 6 bin aday adayı AKP’ye milletvekili olmak için neden başvurdu? Diğer partilere başvuru sayısı da rekor kırdı!
“Meclis dekor” ise bu başvuru rekorunun sebebi nedir?
Milletvekilliğinin, seçildiğin andan itibaren hayatının sonuna kadar bir gelir kapısına kavuşması olabilir mi? (Kaç kez yazdım, kaldırın şu ayıbı; 5 yıl milletvekilliği yapan biri ve mirasçıları hayatı boyunca devletten beslenemez!)
Seçilen avanta peşinde ise seçen niye avanta peşinde olmasın?
Seçilen hayat boyu avanta alıyor da, seçen “makarna-kömür aldı” diye niye ayıplanıyor? Demem şu ki:
Rantın sembolü haline getirilen sandık, artık demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
Bu demokrasi yutturması böyle gitmez/gidemez…
Dün, feodalite dini kullanarak kitleri aldattı.
Bugün, burjuvazi sandık kullanarak kitleleri aldatıyor.
Hepsi bu…

Ayıp ediyorsunuz

Kimseye, “sandığa gitmeyin” demem!
Kimseye, “şu partiye oy ver” demem!
Ama:
Sandık’ın yüceltilmesine karşı çıkarım.
Sandık’ın fetiş/ tapınır hale getirilmesine karşı dururum.
Sandık’ın demokrasinin sembolü gösterilmesine gülüp geçerim.
insanlık tarihinde büyük dönüşümler sandık’la olmamıştır.
insanlık tarihinde büyük dönüşümler yozlaşmış meclislere karşı durularak gerçekleşmiştir.
Tarihi gerçekler ortada iken, yine bir seçim yalanına ortak ediyorlar; ve buna “demokrasi
şöleni” diyorlar!
“Aman” diyorlar, “dikkat” diyorlar ve “oyları bölmeyelim” nakaratını tekrarlıyorlar.
Peki, oyları bölmeyelim…
Tamam… Sadece 5 yılda bir sandığa gidip oyları bölmeyelim.
Başka..?
Başka bir şey yapmaya gerek yok!
Hatta:
2011’de, “MHP baraj altında kalmasın” diye oylarımızı oraya verelim!
2015’te, “HDP baraj altında kalmasın” diye oylarımızı oraya verelim!
Sonra arada bir “yetmez ama evet” diyelim!
Sonra… Bu siyasi mühendislik dehasının kurmaca oyunu sürgit devam etsin.
Son 5 yıldır… Önce, bu ülkenin sokaklarında- meydanlarında- parklarında demokrasi için mücadele eden, kanlarını akıtan, can veren herkesi ellerimiz patlayınca kadar alkışlayalım ve sonra, seçim günü gelip çattığında “oyları bölüyorlar” diye aşağılayalım! Yani, sandık’a yenik düşelim. Hep bir korkuyla uyutalım kitleleri: “Aman oyları bölmeyelim…”
Onlar, cezaevine düşsünler.
Onlar, ölsünler, sakat kalsınlar.
Onlar, işlerini kaybetsinler.
Ve onlar, inadına 365 gün mücadele etsinler.
Sonra biz, “oylarımız bölünmesin” diye onları küçümseyip, avanta demokrasisine mağlup olalım!

Kızma bana!

Tarihi; çoğunluğa uyanlar değil, çoğunluğa karşı çıkanlar kurar…
Sandık aldatmacasıyla insanları pasifize ediyorlar. Demokrasi, 5 yılda bir gün sandık’a gidilerek korunamaz.
Bu hırsız iktidara, Meclis değil bu ülkenin sokakları geri adım attırdı, ne çabuk unuttunuz?
Demokrasi, Gezi Direnişi ile ayağa kalkmaktır.
Demokrasi, ulusal bayramlar kaldırıldığında Bandırma Vapuru eşliğinde 100 bin kişiyle Taksim’de yürümektir.
Demokrasi, bayrağımız yakıldığında, andımız yasaklandığında sokağa çıkmaktır.
Demokrasi, polis barikatlarını aşıp 1 milyon kişiyle 10 Kasım’da Anıtkabir’e gitmektir.
Demokrasi, jandarma barikatlarını aşıp 20 bin kişiyle Silivri Cezaevi’ne ulaşmaktır.
Demokrasi, Soma vahşeti ardından sokağa çıkmaktır.
Demokrasi, 17-25 Aralık hırsızlıklarının üzeri kapatıldığında sokağa çıkmaktır.
Demokrasi, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalizmin simgesi Conilerin kafasına çuval geçirmektir.
Demokrasi, soykırım yalanına Avrupa’nın göbeğinde karşı çıkmaktır.
Demokrasi, yobaz eğitimi boykot etmektir. Acı çeken Kürt’ün, Alevi’nin yanında durmaktır.
Bunların hiçbirini yapmayacaksınız….
Hiçbir bedel ödemeyeceksiniz…
Ve 5 yılda bir ortaya çıkıp, çevrenize büyük bir korku salarak, “aman oylar bölünmesin” diyerek, avanta demokrasisinin kökleşmesine sebep olacaksınız!
Sizler… Bu büyük kandırmaca ile avunmak isteyebilirsiniz. Avununuz!
Ama… Biliniz ki…
Beklentinize kavuşamayacaksınız. Her seçim gecesi olduğu gibi yine hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Unuttunuz mu; dün de elinizde kağıt kalem oy hesabı yapıyordunuz. Bugün de aynını yapıyorsunuz ve inan yarın da aynısını yaptıracaklar size. Oysa…
Demokrasi, kaç parmağı Meclis’e sokacağın değildir.
Demokrasi, mücadele birlikleri oluşturmaktır.
Demokrasi öncülerine kol-kanat germektir; mücadeleye omuz vermektir.
Kızma bana… Tarihine bir bak:
Cici demokrasi 70 yılda Türkiye’yi ne hale getirdi, bir düşün.
Sandık aldatmacası 70 yılda Türkiye’yi ne hale getirdi, bir düşün.
Sonra istiyorsan yap parmak hesabını!
Osmanlı Meclis-i Mebusan’dan hâlâ umudun varsa bilemem.
Benim sana önerim:
Kuvay-ı Milliye saflarına gelmendir…
Unutma: Yaşadığı zamanın dışına çıkamayanlar kaybetmeye mahkumdur.
Halka sokağa çıkın isyan edin diyor. Seçimler demokrasi değil kendiniz isyan birlikleri oluşturup istediğinizi yapın diyor. Hatta daha geçmişi 100 yıl olmamış devletimizi demokrasi 70 yılda ne hale getirdi diyor. lan zaten devletin tarihi 90 sene. Bunun adı da gazetecilik oluyor. Muhteşemmiş peh.
yandaşların zoruna giden yazıdır... hayrola yandaşlar? neden zorunuza gitti ki?

hayır, yazı size hitap etmiyor... sizin gibilerin soner yalçın'ın ne demek istediğini anlaması mümkün değil. içinizde cromwell'i bilen var mı? 1792'de, 1848'de, 1917'de ne olduğunu bilen var mı? yok tabi... olsa olsa google'dan başlıklarını bulursunuz o tarihlerde olan olayların... gerçekte neyin ne olduğunu anlamanız mümkün değil.

içiniz rahat olsun, yazı y-chp ve hdp'nin gönülsüz destekçilerine hitap ediyor...
ilber hoca'nın geçen günlerdeki röportajında söyledikleriyle ( (bkz: ilber hocanın başkanlık sistemi hakkındaki yorumu/#27343161) birlikte değerlendirilirse daha iyi anlaşılabilecek olan yazıdır.
akp sandıkla gitmez. iktidara karşı seçim kazanmak her zaman çok zordur, hele akp ise iktidar, mümkün değildir seçim kazanmak. hile yaptıklarından dolayı. akp sokak hareketi ile devrilir. bunu akp kendisi de biliyor. bu yüzden iç güvenlik paketi yasasını çıkardılar...
ben burada mhp'ye bir taş atıldığını görüyorum. sokağa çıkın yakın yıkın dememiş. zamanın şartına göre oynayın burası osmanlı mebusan meclisi değil diyor.
Klasik benim bildiğim doğru herşeyi yaparım ülkem için solcu kafası işte. Soner yalçını severim ama siyasi partiyi siyasi yollar dışında engelleyemiyorsan diğer yollara baş vuramazsın. Sorsan darbe karşıtıyım der gezide bişekilde hukumet düşseydi devrim derdi 20 milyon oyu bir çırpıda yakarak. Bu tarz hareketler gelecek için siyasi malzeme çıkarmaktan başka bir işe yaramaz. Türbanlı insanları okutmadılar kaymağını akp sıyırdı. Kim kazandı, baskıdan kim istediği sonucu çıkardı, akp de kaybedecek yeterki biz buradayız diyin millete kardeşim kapalı diyip dini sözler söyleyip ramazanda rakıya düşmeyin samimi olun. Beşiktaş belediye başkanı en güzel örnek adını hatırlayamıyorum şuan ama adamın boş durduğu gün yok. Akp belediye faliyetleriyle buralara geldi. Heh murat hazinedar. Chpden ayrılıp bağımsız girse chpyi zorlar adam bidahaki yerel seçimde.
demokrasi yalandır. hele sandıkla geleni külliyen yalandır. demokrasiden kasıt ifade özgürlüğü ve basın özgülüğü ise güzeldir lakin sizin ülkenizde sandık yalandır.
Teorik olarak kısmen katıldığım yazı olmuş ama bizden Bir ingiliz bir Fransız bir Amerikan halk hareketi çıkmaz.

Bizim gelenegimiz buna el vermiyor. Gezi eylemi azınlık bir kitlenin eylemiydi yoksa fr ihtilali gibi halkın orakla tirpanla sokağa dökülmesi zor iş.