bugün
- fenerbahçe17
- dilan dere ile evlenmek11
- sevgiliyle uyumak13
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi13
- kur an çevirisi yapmanın haram olması23
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen10
- emre belözoğlu15
- sözlüğün en iyi yazarı olmak11
- mert hakan yandaş19
- abberrline9
- mauro icardi22
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
- hadise'nin külotla marş söylemesi11
- online 28 yazar şu an ne yapıyor10
- fenerbahçe'nin gs'nin balonunu patlatmış olması20
- müslümanların anadili arapçadır10
- icardi190511
- astrolog meral güven20
- galatasaray ın verilmeyen penaltısı9
- hamas9
- para bok huzur yok10
- albay kemal11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi10
- galatasaray'ın hakemleri kutlamalara çağırması11
- neden yazarlık yapıyorsunuz23
- true karı mı9
- satrançta oyuna beyazın başlaması8
- 195 lik erkek olarak 150 lik kızla çıkmak12
- galatasaray19
- ismail kartal11
- ergin ataman13
- pornhub com10
- fenevin üzerindeki trabzonspor laneti8
- fenerbahçe taraftarı12
- evlenmelik sözlük erkekleri27
- beşiktaşın en kötü sezonunda bile kupa alması9
- ikizler burcu erkeği10
- hangi süper güce sahip olmak isterdiniz12
- aslolan fenerbahcedirin anlık suratı10
- nihavend longa8
- sokak hayvanları uyutulacak8
- 26 mayıs 2024 konyaspor galatasaray maçı10
- mika raun'un gelinlik giymesi12
- istanbul'a taşınmak isteyenler için tavsiyeler14
- true bekarsa ispatlasın13
- sözlükteki en sapık 10 yazar16
- fettullah gülen'in ölmesi22
- ölen arkadaşın karısının seksi olması9
- namaz kılan kemalist fayda görür mü11
17'lik bir fidanın büyümesine izin vermediler, var mı bundan ötesi?
ayrıca türkiye'ye faturası tam da şu zamanda daha iyi anlaşılıyor.
ayrıca türkiye'ye faturası tam da şu zamanda daha iyi anlaşılıyor.
bomboş kafalı, apolitik, düşünmeyen, yorumlamayan, birçoğu amerikancı, birçoğu dinci, özenti, milyonlarca genç...
kayıp birkaç nesil...
kayıp birkaç nesil...
60 darbesiyle zaten yeterince gerilemişken 80 darbesiyle dibe vurduk biz.hala anlayamıyoruz darbeyle değil bilgiyle ancak yenebileceğimizi.. bize ne olsa az kardeşim!
laiklik karşıtı odakların ciddi anlamda güç kazanması, ılımlı islam devletine ortam hazırlanması. sağcısıyla solcusuyla bu ülke için düşünen yüzbinlerce yokolmuş, bastırılmış beyin...
tarikatların önünün açılması.
halen ödenmemiş faturadır. gecikme faizi uygulanmaktadır. nasıl kabardığını siz hesap edin artık.
türkiye "ahmak" darlığı çeken bir ülke değildir. hiç bir zaman da olmamıştır...
"ülke anarşi içindeydi, kahraman Kenan Paşa duruma el koydu, memleketi kurtardı" demekten utanmayanların olduğu bir ülke burası...
o günleri görenler unutmuş!
o günleri görmeyenlerin ise öğrenmeye niyetinin olmadığı bir ülke...
ama her konuda "ahkam" keseriz çünkü ahmaklığımız diz boyu!
12 Eylül öncesinde memlekette gerçekten önemli bir "sağ-sol çatışması" olduğunu sananlar, Ecevit'e ateş edilmesinin üstünde durmayanlar, savcı Doğan Öz'ün bir "terörist" tarafından öldürüldüğü balonunu yutanlar... Aynı silahın nasıl olup da sabahtan bir sol eylemcinin, öğleden sonra bir sağ eylemcinin cebinde gezdiğini düşünmeyenler... 1 Mayıs 1977 günü Taksim'de kalabalığa ateş açan CIA tetikçilerinin Yeşilköy havaalanından bir Türk görevlisi tarafından özel bir araçla otele "getirilip götürüldüklerini" görmezden gelenler... "ahmaktır".
Bütün bunlar gizli değil yahu, elli kere yazıldı çizildi... Açık istihbarat!
Bırakın şimdi kuzey köreyi, tombik oğlanı falan bir yana. Onlar, benim de çok sevdiğim "politik-fiksiyon" tartışmaları sayılabilir. Hoşluktur yalnızca. Spekülasyondur. Fikir jimnastiğidir.
Daha da yakın tarihimize gelin... 12 eylülün çıkış noktasını görmeye çalışın;
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD Kongresi'nde Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişim başlatıldı.
Kongre'den çıkacak bir ambargo kararını veto edeceğini belirtmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Amerikan Kongresi, 5 Şubat 1975'te Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararını aldı. Türkiye'nin buna ilk yanıtı bir hafta sonra Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kurulduğunu ilan etmek oldu.
Daha sonra 25 Temmuz 1975'te Türkiye, ABD'ye verdiği bir nota ile, 1969 tarihli Türkiye-ABD Savunma işbirliği Anlaşması'nı askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrol ve gözetimi altına girdiğini açıkladı.
Amerika bunun üzerine "çok radikal" bir karar daha aldı;
Kendisiyle ciddi ciddi zıtlaşan Türkiye'yi karıştırıp bir darbe ortamı oluşturmak ve darbeyle birlikte bir yandan ilişkilerde "eski statüye" geri dönerken bir yandan da Türkiye'de kolay kolay değiştirilemeyecek yeni bir "sıkı düzen" yaratmak... Bu arada elbette, Kıbrıs yüzünden NATO'nun askeri kanadından ayrılmış olan Yunanistan'ın dönüşünü veto etmeyecek bir Türk yönetim kadrosu bulmak...
Demek ki Kıbrıs'ın "faturası" bize yol, su ve elektrik olarak değil, kan, gözyaşı ve faşizm olarak geri dönmüş.
O yıllarda çektiğimiz bütün acılar, katlandığımız bütün darlıklar ve yokluklar "bir anlık zevk" uğruna yaşanmış. ister sağdan olsun ister soldan, beş bin çocuk böyle Niyazi olmuş. Ecevit berbat bir politikacı değil de bir devlet adamı olsaydı, Kıbrıs'ı nasıl çözmesi gerektiğini bilseydi, yakın tarihimiz başka türlü biçimlenecek, "arızaya" uğramayacaktı. Bugün de, 1971 değişiklikleriyle de olsa, 1961 Anayasası yürürlükte bulunacaktı tabii...
Demek ki Amerika kendi blokunda "çıkıntılık" edilmesini istemiyor. O zaman da istemiyordu, bugün de istemiyor. Bedelini de ağır, çok ağır ödetiyor.
"NATO'dan ayrılıp Rusya ve iran'la ittifak yapmayı" düşünenler, başlarına gelenlerin nedenini hala mı merak ediyorlar?
Ve de içine düştükleri kuyudan çıkabileceklerini gerçekten sanıyorlar mı?
Emperyalizmi kağıttan kaplan sanırsanız, Başkan Mao'nun gittiği yere gidersiniz.
şimdi bu fikir jimnastiğini kuzey kore üzerine ve tombik çocuğun davranış biçimine uygulayın... cevapları bulursunuz!
"ülke anarşi içindeydi, kahraman Kenan Paşa duruma el koydu, memleketi kurtardı" demekten utanmayanların olduğu bir ülke burası...
o günleri görenler unutmuş!
o günleri görmeyenlerin ise öğrenmeye niyetinin olmadığı bir ülke...
ama her konuda "ahkam" keseriz çünkü ahmaklığımız diz boyu!
12 Eylül öncesinde memlekette gerçekten önemli bir "sağ-sol çatışması" olduğunu sananlar, Ecevit'e ateş edilmesinin üstünde durmayanlar, savcı Doğan Öz'ün bir "terörist" tarafından öldürüldüğü balonunu yutanlar... Aynı silahın nasıl olup da sabahtan bir sol eylemcinin, öğleden sonra bir sağ eylemcinin cebinde gezdiğini düşünmeyenler... 1 Mayıs 1977 günü Taksim'de kalabalığa ateş açan CIA tetikçilerinin Yeşilköy havaalanından bir Türk görevlisi tarafından özel bir araçla otele "getirilip götürüldüklerini" görmezden gelenler... "ahmaktır".
Bütün bunlar gizli değil yahu, elli kere yazıldı çizildi... Açık istihbarat!
Bırakın şimdi kuzey köreyi, tombik oğlanı falan bir yana. Onlar, benim de çok sevdiğim "politik-fiksiyon" tartışmaları sayılabilir. Hoşluktur yalnızca. Spekülasyondur. Fikir jimnastiğidir.
Daha da yakın tarihimize gelin... 12 eylülün çıkış noktasını görmeye çalışın;
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD Kongresi'nde Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişim başlatıldı.
Kongre'den çıkacak bir ambargo kararını veto edeceğini belirtmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Amerikan Kongresi, 5 Şubat 1975'te Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararını aldı. Türkiye'nin buna ilk yanıtı bir hafta sonra Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kurulduğunu ilan etmek oldu.
Daha sonra 25 Temmuz 1975'te Türkiye, ABD'ye verdiği bir nota ile, 1969 tarihli Türkiye-ABD Savunma işbirliği Anlaşması'nı askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrol ve gözetimi altına girdiğini açıkladı.
Amerika bunun üzerine "çok radikal" bir karar daha aldı;
Kendisiyle ciddi ciddi zıtlaşan Türkiye'yi karıştırıp bir darbe ortamı oluşturmak ve darbeyle birlikte bir yandan ilişkilerde "eski statüye" geri dönerken bir yandan da Türkiye'de kolay kolay değiştirilemeyecek yeni bir "sıkı düzen" yaratmak... Bu arada elbette, Kıbrıs yüzünden NATO'nun askeri kanadından ayrılmış olan Yunanistan'ın dönüşünü veto etmeyecek bir Türk yönetim kadrosu bulmak...
Demek ki Kıbrıs'ın "faturası" bize yol, su ve elektrik olarak değil, kan, gözyaşı ve faşizm olarak geri dönmüş.
O yıllarda çektiğimiz bütün acılar, katlandığımız bütün darlıklar ve yokluklar "bir anlık zevk" uğruna yaşanmış. ister sağdan olsun ister soldan, beş bin çocuk böyle Niyazi olmuş. Ecevit berbat bir politikacı değil de bir devlet adamı olsaydı, Kıbrıs'ı nasıl çözmesi gerektiğini bilseydi, yakın tarihimiz başka türlü biçimlenecek, "arızaya" uğramayacaktı. Bugün de, 1971 değişiklikleriyle de olsa, 1961 Anayasası yürürlükte bulunacaktı tabii...
Demek ki Amerika kendi blokunda "çıkıntılık" edilmesini istemiyor. O zaman da istemiyordu, bugün de istemiyor. Bedelini de ağır, çok ağır ödetiyor.
"NATO'dan ayrılıp Rusya ve iran'la ittifak yapmayı" düşünenler, başlarına gelenlerin nedenini hala mı merak ediyorlar?
Ve de içine düştükleri kuyudan çıkabileceklerini gerçekten sanıyorlar mı?
Emperyalizmi kağıttan kaplan sanırsanız, Başkan Mao'nun gittiği yere gidersiniz.
şimdi bu fikir jimnastiğini kuzey kore üzerine ve tombik çocuğun davranış biçimine uygulayın... cevapları bulursunuz!
milyar dolarlardır. 15 temmuz darbe girişimi de başarılı olsaydı aynı durum yaşanacaktı.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar