bugün

Türkiye'nin aşiret devleti olmadığını göstergelerinden birkaçı olan olaylardır.

Türkiye 1 mart'ta a.b.d'ye hayır demiştir.

Davos'ta da israil'e tavır almıştır.
ne olursa olsun ikisi de türkiye cumhuriyetinin gösterdiği tavırdır. Emekçiler türkiye cumhuriyetinde yaşayan emekçilerdir , başbakan da türkiye cumhuriyetinin başbakanıdır.
1 mart tezkeresini anlayamamışlar için tezattır.

tayyip erdoğan'ın parti içi demokrasi konusunda deniz baykal'dan tek farkı, alt kadrolarının kendisine gerçekten bağlı olmasıdır. deniz baykal ihraçla tehdit ederek istediklerini yaptırırken, erdoğan'ın istemesi yeterli oluyor eyleme geçmek için. diğer türlü ikisinin de dediği dedik sonuçta.

şimdi kim iddia edebilirki 1 mart tezkeresinde akp'li vekillerin tayyip erdoğan'ın rızası ve bilgisi dışında red oyu kullandığını? tayyip erdoğanın en klasik ne şiş yansın ne kebap politikası ortaya konumuştur orda. yani ben hükümet başkanı olarak gereğini yaptım, müttefiğim abd'nin çıkarları konusunda beyanlar verdim. lakin parti içi demokrasi nedeniyle asla baskı yapamayacağı kimi vekillerle bu konuda ayrı düştüm denmiştir. burada amaç abd'yi küstürmeden, kendi halkımızın istediğini yerine getirebilmektedir.

bakınız efendiler; 1 mart teskeresinin reddinden sonra abd ile ilişkilerimiz önemli bir şekilde gerilmiş, hatta bush2un bazı danışmanları bizi ırak'a destek vermekle suçlamış, ırak devleti'yle bir tutmuştur. bu da gösteriyor ki 1 mart'ta türkiye cumhuriyeti meclisi kesinlikle ve kesinlikle abd'nin istemediği bir karar almıştır. dış basını takip eden herkes bunu görebilmiştir.

velhasıl erdoğan 1 mart tezkeresinin geçmesi için "kıçını yırtmamış" bizzat tyezkerenin çıkmamasında etkili olmuştur.

son yaşanılan olayda ise abd-israil ve destekçi ülkelerine karşı tutumunu açıkça sergilemiş, tüm dünya liderlerinin dinleyici olarak katıldığı bir toplantıda bunları açıkça kınamıştır. ana muhalefetimiz gibi hamas teröristtir, israil gerekeni yapıyor mottosuyla yola çıkıp sonradan kıvırma olayına girmemiştir.

tayyip edoğan ve ekibi gerçek anlamda bir takkiye içerisindedir. en baştan beri abd karşıtı olan bu grup hükümete gelince mecburen emperyalist güçlerle iş birliğini sürdürmüş lakin önceki hükümetler gibi asla teslim bayrağı çekmemeiştir. erdoğan amerika ve siyonizmden haz etmeyen birisidir. lakin uluslararası koşullar ve ülke menfaati icabı bu güçlerle ticari-askeri iş biriliği yapmak zorundadır. fevri davransa daha ilk günden tüm ilişkiyi kesebilirdi, o zaman da ülke içerisindeki sözde emperyalizm karşıtlarının hışmına uğrar, para babaları tarafından krizle tehdit edilirdi. bunun bilincinde olarak, sahip olduğu başbakanlık koltuğunun hakkını vermektedir kendisi. global çapta tepki çekmeden abd ve diğer emperyalist güçlere elinden geldiğince karşı koymaktadır.
birbiriyle karşılaştırılmaması gereken olaylardır. şöyle ki; 1 mart tezkeresinin meclisten geçmemesinin sebebi halkın çoğunluğunun abd askerlerinin topraklarımızda bulunmasına karşı çıkmasıydı, fevri bir davranıştan kaynaklanan bir olay değildi. davos krizi ise; tamamen fevri davranıştır, anlık öfke sonucunda ortaya çıkan krizdir.
1 mart tezkeresi sırasında türk halkınının büyük bir bölümü ırak savaşına karşıydı.

sadece emekçiler tepki gösterdi diye bir görüntü oluşturup , emekçileri halktan soyutlama yönünde algılatacak söylemler doğru değildir.