bugün

bölünsek mi gerçekten

adamlar cidden bunu düşündürtebildilerse olay bitmiş demektir.

Çakal sürüsü, yakında bulunan öküz sürüsünü tehdit etmeye başlar. Her gün yeni bir saldırı, kavga dövüş. Her gün bazı öküzler yaralanır, bazıları vahşilere yem olur. Ancak öküzler de güçlü kuvvetli hayvanlar olduğu için, bunların saldırısına karşı koyarlar. Fakat gün gelir, dirençlerini yavaş yavaş yitirdiklerini anlamaya başlarlar. Çakal sürüsüne barış önerisinde bulunurlar. Çakallar bunu kabul eder ama bir koşulları vardır:
“Şu sarı öküz bize ters bakıyor, tavır koyuyor. Onu verin, barışı kabul edelim, bir daha size saldırmayalım.”
Öküzler aralarında uzun uzun konuşurlar, sürünün en savaşçı, ilkeli, dirençli üyesi olan Sarı Öküz´ü vermeyi kabul ederler. Sürünün sözü geçen üyesi Yaşlı Öküz bu duruma karşı çıkar, “Vermeyin Sarı Öküz´ü yoksa bu işin sonu gelmez” der ama sözünü dinletemez… Çakallar, savaş bitsin diye feda edilen Sarı Öküz´ü birkaç dakika içinde yiyip bitirir. iki günlük barış sonrasında çakal sürüsü bu kez Alacalı Öküz´ü ister.
“Söz, onu da verirseniz bu son olacak… Alacalı Öküz de bize ters bakıyor…”
Onu da verirler!
Birkaç gün barış içinde geçer ama çakallar yine gelir. Bu kez Kara Öküz´ü sonra genç öküzleri alıp götürürler. Durum kötüye gitmektedir.
Gün gelir, çakallara yem olan öküzlerin sayısı azarlı. Moralleri de çok bozulmuştur. Çakal sürüsüne dayanacak güçleri artık kalmamıştır. Çakallar istedikleri zaman yanlarına geliyor, istediklerini alıp gidiyor…
Bu durumda, köşesinde oturmakta olan Yaşlı Öküz´e sorarlar:
“Biz nerede hata yaptık da böyle perişan olduk? Biz bunlara karşı direniyorduk. Sürümüzü dağıttılar, moralimizi yok ettiler, bizi korkuttular. Nerede yaptık hatayı?..”
Yaşlı Öküz´ün verdiği yanıt acı verici ama gerçektir:
“Siz Sarı Öküz´ü verdiğiniz gün bu savaşı kaybettiniz. işte o anda direnme gücünüz bitti. Hatayı Sarı Öküz´ü verince yaptınız. En baştan onu vermeyecektiniz. Geçmiş olsun.”