bugün

çağdaş ve modern ilişkilerin kıskançlıkla imtihanı

içsel bir çelişkidir esasen. düşün ki, varoş bir semtin alfaltsız bir sokak arasından katılıyorsun hayata. çocukluğun o devrin alternatif kültürünü taşımakta. apartman çocukları ile aranda oluşan tek fark oynayamadığın logo değil elbette. nüans çok kalın. büyük. uçurum.

kenar mahalle, varoş çocuğu muhazafakar yetiştirilir ekseriyette. zira nasıl bir ilişkidir bilmek güç olmasa gerek para huyunu değiştiriyor canlının. ne kadar para o kadar rahat. o kadar inanç sistemine uzaklık. tamam genelleme yaptım ama öyle işte. bir tarafta kara lastikle top koşturan, saçı üç numara kesilmiş çocuklar. diğer tarafta amerikan traşı olmuş ayağında puma marka ayakkabı ile asfalt üstündekiler... senaryo bu şekilde devam ediyor.

yetişme tarzı, hayat grafiği, inanç sistemi de o oranla devam edip gidiyor. olayımıza gelirsek;

çağdaş ve modernist olmak etikettir. yetişme tarzın sarı kızın ahırı da olsa, ileride elbet o etiketi üzerine yapıştırman gereken yerler olacağını bildiğin için, inceden bir öğrenme araştırma durumuna gireceksin. ha olur sana uymaz kullanmaz, bir kenarda öğrenilmiş bir kültür olarak saklı tutarsın. o ayrı mevzu.

kıskançlık bambaşka bir olay. güvensizlik değildir bu. acziyet ve yetersizlikle çok ince çizgi ile ayrılmış bir konudur. kıskanan alan daraltır. kıskançlık yasak ve huzursuzluk getirir. bunaltır. ancak sadece domuzlar kıskanmaz. bu iki durumun ortasında kalmak en güzelidir. uç noktalar ya koparır ya da domuz yapar aybalam.