bugün

snuff

"Oyuncularının film çekimi sırasında tecavüze uğradığı ya da işkence gördüğü ve sonunda gerçekten öldürüldüğü filmler..."
Böyle filmlere "snuff" adı veriliyor. Bu filmlerin en büyük özellikleri aslında bir cinayeti görüntülemek amacıyla çekilmemeleri. Tam tersi... Asıl amaç sonradan izleme zevkini tatmak için cinayet işlemek.

israilli gazeteci Yaron Svoray yalnızca snuff filmleri konu alan "Gods Of Death / Ölümün Tanrıları" adında bir kitap yazdı. Bu filmleri çekenler ve izleyenlerle konuştu. Ardından da zaman, yer ve tabii ki isim belirtmeden öğrendiklerini yazdı. Svoray'ın iddiasına göre piyasada gerçek snuff'lar dolaşıyor. "Bu öyle bir duygu ki, yanında her türlü zevk çok sıradan ve aptalca kalıyor. Böyle bir zevk anını hayal edebiliyor musun? Ben Tanrı'yım. Ölmesi veya yaşaması gerektiğine ben karar veriyorum." Svoray'ın kitabında adı Raymond A. olarak geçen bir snuff'çı böyle anlatıyor yaptığı korkunç işten aldığı zevki.
Yazar Svoray ilk kez Almanya'da yeraltı Neonazi çetelerini araştırırken bir snuff filmle karşılaşmış. "Filmde 8 - 10 erkek, beş kadına önce tecavüz ediyor, sonra da işkence yapıyorlar. Kadınları saçlarından asıyorlar, göğüslerini kesiyorlar," diyor. Kitabını hazırlarken üç kıtada fahişeler, kadın satıcıları ve gangsterlerle konuşan Svoray, snuff filmlere insanlık bilincini kaybetmiş ve doğru bağlantıları kurabilen herkesin ulaşabileceğini de iddia ediyor. New York'un kuzeyinde ve Fransa'da bir şatoda gerçek snuff'lar seyredilebileceğini söylüyor.
Kendisi hiç satın almamış ama bu filmlerin pazarını da araştırmış. Amerika'da 250 bin dolara bir snuff'ı gösterim haklarıyla birlikte satın alabiliyorsunuz. Yapılan özel snuff gösterimlerine katılmak isteyen zengin sapıklar ise 1500 dolar karşılığında emellerine nail oluyorlar. Yine Svoray'ın iddiasına göre bu filmlerin pazarı Rus ve Hırvat mafyalarının elinde. Küçük kızları kaçırıp tecavüz ediyorlar, öldürüyorlar, filme çekiyorlar. Bu filmleri de dünyanın dört bir yanından gelen takım elbiseli sapıklara satıyorlar.
Snuff filmler daha önce en çok 1970'lerin Amerikası'nda tartışıldı. O zamanlar gösterime giren "Snuff" adında bir Meksika filmi büyük protestolara neden oldu. Oysa bu "Snuff" canlandırma bir ölüm sahnesiyle biten kötü bir western'den başka bir şey değildi. Ardından italyan yönetmen Ruggero Deodato tarafından çekilen "Cannibal Holocaust / Yamyam Dehşeti" adlı filmle yeniden gündeme geldi. Bu filmdeki cinayet ve işkence sahneleri için hayvanların gerçekten öldürüldüğü ve vahşet sahnelerindeki insan kalıntıları yerine kullanıldığı öne sürüldü. Ancak sonunda FBI'ın kayıtlara geçen hiçbir snuff suçu olmadığını açıklaması ile konu gündemden düştü.
Doğal olarak şimdiye dek kimse büyük bir film yapım şirketine gidip "Ben birine tecavüz ettim, onu öldürdüm, tüm bu olanları da kameraya çektim. Buyrun izleyin, gösterime sokalım, siz de kazanın ben de," demedi. Bu yüzden FBI'ın böyle bir açıklama yapması doğal. Risk arttıkça, güvenlik tedbirleri de artar. Svoray'ın yazdığı gibi, böylesine korkunç bir film sektörü varsa, kendisini yeterince koruyordur herhalde...

kaynak: milliyet gazetesi arşivi