bugün

iyi

içimizden gelen sesi dinleyecek olursak, 'iyi'nin olduğu, varolduğu inancına varırız, hatta buna bir tür bilgi de diyebiliriz. 'bilgi' sözcüğünü kullanışım 'iyi'nin bir sanı olmadığını göstermek içindi. 'iyi'nin tanımı üzerine giriştiğimiz tartışmalarda çoğun yaya kalışımızın nedeni ise, böyle bir bilgiyi nereden, nasıl elde etmiş olduğumuz sorununda odaklanır. çünkü 'varlık'ın bilgisi için, duyu verilerimizden, gözlemlerimizden, deneylerimizden yararlanmışızdır. dahası, varolanın genel ilkelerini biliyoruz, varolan ve olup biten her şeyin, neden varolduğunu, neden olup bittiğini açıklamaya yeten bir nedeni vardır: demek nedensiz hiçbir şey varolamaz ve olup bitemez. bununla da bitmiyor; varolan herşey cinslere ve türlere ayrılır ve varolan her şeyin birtakım nitelikleri vardır. 'iyi' konusunu incelerken bu saydığımız nitelik ve ilkeleri gösteremeyeceğimiz, ya da kolaylıkla gösteremeyeceğimiz için karşımızdakini inandıramayız, susturamayız, belki biz susmak zorunda kalırız. iyiyi savunurken düşülen bu durum ne acıdır! işte içimizden gelen sesi dinlemek, o zaman imdadımıza yetişir, "kim ne derse desin, iyi ve iyilik vardır" diye düşünürüz gizli gizli. öyle ise 'iyi'nin bir tür bilgiye dayandığını ne diye söyledim? hele 'iyi'nin bir nesnesi olmadığı düşünülürse, böyle bir görüşte bulunmak neredeyse saçma olmaz mı?

ne yaparsınız ki, var böyle nesnesi olmayan bilgiler ve biz onlara, denemeye girişmeden inanmaktayız, onlarsız yapamıyoruz, yapamayacağımız da belli oluyor. yalnızca aritmetik ve geometrik bilgileri örnek getireceğim sanılmasın; ama söylemeden geçemeyeceğim ki, eski bilgeler, aritmetikte ve matematikte bile 'iyi'nin niteliklerini göstermeye çalışmışlardır (platon'un "1 iyidir" dediğini unutmayalım): çünkü bunlar doğa bilimlerinin bilgileri gibi değildirler, denenemezler. deneyden geçiremeyeceğimiz için, erdemi, cesareti, doğruluğu yadsıyacak mıyız? bunu söylerken değer yargılarının nesnel olmadığını görmezlikten geliyor değilim; "bu adam kötüdür" derken herkesin yüzde yüz bana katılacağını söyleyemem, ama gene de bizde iyiyi ve kötüyü, cesuru ve korkağı, doğruluğu, acımayı, sevecenliği ve bunların bütün karşıtlarını bilen bir akıl olduğunu söyleyeceğim. kendimizle ciddi olarak hesaplaşırsak, bizde neyin erdem, neyin erdemsizlik, neyin hak ve haksızlık olduğunu açık olarak tanıtan bir bilgi vardır. elbet bunları tam olarak sınırlandırmak ve kavramlarla saptamak güçtür, ama gene de yapıp ettiklerimizi rastlantıya bırakmayan yöneltici bir ilkeden söz edebiliriz. öyle ise bunlar vardır ve var olanın ise bilgisi de vardır, diyebilirim.

öyle ise, insanın iyi olması yeter, iyi olmaya kalkması gerekli değildir. çünkü iyi görünmeye kalkmak, onun kendi iyiliğinden kuşku duyduğu anlamına gelir ve yukarıda konuştuklarımıza dayanarak, iyilik taklit edilemez görüşüne varabiliriz. ama bu durumda biz bir insanın iyi olup olmadığını nasıl, nerden anlayacağız? ortak olan 'iyi'nin ölçütü, elbette kendinizde bulunan ölçüttür; bu ölçüt evrenseldir. "madem bende bir ben var, öyleyse başkasında da var." 'iyi'nin toplumdan topluma, çağdan çağa değiştiği konusunu hiç hesaba katmıyorum; ben genel olanı, zamanla değişmeyeni ele aldım. buna 'iyi'nin özü de diyebiliriz.
güncel Önemli Başlıklar