bugün

laik olduğu halde ahlaktan bahseden erkek

zamanın birinde bir odun varmış, dalı falan yok, haliyle yaprak da yok üzerinde. odun işte.

demiş ki; "ben bu ormanların ahlak elçisiyim, üzerimde dalım yok, yaprağım yok, öyle süsler bizi bozar." odun işte. bilmiyor ki o yeşilliklerle orman sakinlerine ve kendisine daha çok faydası olacak odunluğu aşsa. ama odun işte. gün geçmiyor ki odun ruhuna yeni odunluklar eklemesin.

toprağa dikilmek istemez, belki biri gübrelemeye çalışır da yemyeşil bir çınar olur belki. ne yapsın çınar olup orman ziyaretçileri için güzel bir dinlenme yeri olmayı. sadece kendi gibi odunları düşünür, onların da hiçbirşeye ihtiyacı yoktur. odun işte.

"su bana göre değil!" der bu odun ayrıca. sulansa ne olacak? dalları oluşacak, yemyeşil yaprakları ile dünyaya bir katkısı olacak. Belki bir meyve verip çiçek açacak, hoş bir görüntü oluşturacak.ben ahlak onun tekelinde ya, kendini sulatmaz, sulatanlarla yanyana durup kirletmez kendini. sulananların ahlaktan naspilenmediğini sanır odun haliyle. su katılmamış odun işte.