bugün

pargalı ibrahim ve güç zehirlenmesi

Üstünde en çok durulması gereken konulardan.

Yunan'ın küçük parga'sından devşirilen, çocukken zekası ve davranışlarıyla dikkat çeken biri pargalı. Gerçek ismi bilinmiyor. Aslen "gavur", gençken büyük ihtimalle türkçe bilmiyor.

5 dil öğreniyor. Kanuni'nin (!!) Kankası yapılıyor. Bugünkü akp türkiye 'sinde olduğu gibi bizden-onlardan ayrımcılığı yok,ehliyet ve liyakat var. Saray erkanı herhalde ki ileride ""padişah" olacağı kesin görünen bi şehzade'nin kimlerle dostluk ettiğine,hem burnunu sokuyor, hem de şehzade adına bal gibi karar da veriyor!!...

Yok öyle bi "bıbıcıım bu da benim kartal imam hatipten arkadaşım - hah güzel onu da thy'ye müdür yapalım!" şeklinde bi dünya !!

Ehliyet ve liyakat var!!

Pargalı küçük yerden gelen küçük bir adam olarak, büyük yerde büyük adam oluyor!!

Güç zehirlenmesi burada başlıyor! "Ben neymişim be abi !!" hisleri onu o noktalarda esir almaya başlıyor.

Işin kopuşu cenevizlilerle padişah'ı ve osmanlı'yı direkt bağlayan bir anlaşmayı, padişaha sormadan, padişah adına imzalamasıyla başlıyor !! Kendisine verilmiş direktiflerin çok dışına çıkıyor, ve istenilenin dışında bir anlaşmayla dönüyor istanbul'a.

Bu bahsi geçen anlaşmayı kanuni iptal ediyor, imzalar geçersiz sayılıyor, ancak pargalı'nın götünün kalktığına çok güzel bir örnek oluşmuş oluyor.

Orada padişah "ben bunun kellesini aliim!" diye düşünmeye başlıyor mu?... bilemeyiz !!

Ama güvensizlik kesinlikle başlıyor.

Burada okuduğum bütün kaynakların hemfikir olduğu şey, hünkar süleyman'ın pargalı'ya bir devlet adamından ziyade çok sevilen bir dost, bir abi gibi davrandığı bununsa devlet tehlikesi barındırdığı, hata olduğu (padişahın hatası!!) Şeklinde.

Sonradan ortadoğuya yaptığı bir sefer de kendisine "sultan" dedirttiği de çok söylenir. Bunu sarayda kanuni kendisine sorduğunda, o bölgede siz olmadığınızdan dolayı otoriteyi ben doldurduğum için öyle olsun istedim, demiş, bu da var kayıtlarda.

Kanuni'nin bir ikinci hatası, madem pargalı bu kadar güvenilirdir, şöyle bi yetki daha veriim ona da, ülkenin önü daha bir açılsın, şeklinde düşünmüş olması.

Bu da tabii, pargalı da peydah olan "ben neymişim be abi!!" hissini daha da körükleyip güçlendiriyor.

Ve tabii birden "abi" kanuni, "devlet adamı" kanuni oluveriyor.

Ya azledecek, ya da idam....Azletse, ibrahim bi beldede bi köşkte yaşayacak, zamanla orada güç toplayıp padişaha kafa tutacak, padişah onu herhalde gidip tepeleyecek ama arada 10 15 bin insan ölecek...

O yüzden bi "terörist başı " olmadan, temiz temiz kellesini almak en iyisi diye düşünüyor padişah.

Pargalı'nın elde ettiği tüm gücü ona padişah vermiş olmasına rağmen, tebriz'de yakın çevresine "ya burda ben varım, kararları ben veriyorum, canımı ben tehlikeye atıyorum, o istanbul da karı zikiyo, ama benim kazandığım zafer gene de-kanuni'nin zaferi- oluyo!! Haksızlık diil mi şimdi bu?!" diyebiliyo!!

Hiç kimse de, ulan göt, padişah olmasaydı parga da balıkçıydın lan sen, diyemiyo, diyemez, herif vezir i azam çünkü!

Insanoğlu böyledir işte!

Aslında padişah şahıs olarak pargalı'yı diil, onu işgal etmiş olan "Güç zehirlenmesini" idam ettiriyo.

Bütün tarihe çok güzel bir örnektir bu!