bugün

her olum biraz erkendir

Her ölüm erken ölümdür...

Az sonra ezan okunacak ve bir adam toprağa verilecek.

Genç sayılabilecek bir yaşta, kalp kriziyle sona erdi yaşanacak günleri, geceleri.

Sessiz sedasız bir telefonla geldi haberi.

Eşinin, evlatlarının canını yaktı aniden düşen ateş.

Hiç beklenmiyordu bu ölüm de, bütün diğer ölümler gibi.

Her ölüm erken ölümdür, diyor Cemal Süreya.

Ölüyorum tanrım,

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür,

Biliyorum Tanrım.

Ama ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir...

Üstü kalsın...

Az sonra ben buradan çıkıp gideceğim. Genç adam toprağa verilirken.

Az sonra hepimiz evimizde güleceğiz. Dışarıda yemek yiyeceğiz dostlarla. Bir çocuğun gülüşündeki içtenlikle ısınacağız.

Az sonra biz sevdiğimizin kollarında olacağız. Sevişeceğiz belki. Öpüşeceğiz.

Az sonra biz yaşamaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ağız dolusu kahkaha atabileceğiz mesela.

Bir evde ateş henüz kor olamazken. Henüz bunun için vakit çok erkenken.

O evde dualar okunup, helvalar yenirken. Herkes sıra sıra dizilmiş sandalyelerde oturuyorken. Komşu kadınların elleriyle açtığı börekleri yerken ve kendi içlerine dönmüşken.

Az sonra ben ölümü unutacağım. Bana hiç yaklaşamayacağını düşüneceğim. Yine ağlayıp yine kızacağım. Yine öfkelenip yine unutacağım.

O evde ölüm uzunca bir süre hiç unutulmayacak.

Bu akşam o evin insanları, hayatın bir çırpıda tükenen kısacık bir masal olduğunu yeniden ve yeniden düşünecekler.

Daha dün iyi geceler öpücüğü kondurdukları bir yanağın bugün nasıl oluyor da toprağa gömüldüğünü kavramakta güçlük çekecekler.

En sevdikleri insanı, canlarının bir parçasını kendi elleriyle toprağa teslim edebildiklerine inanamayacaklar.

Kapı çaldıkça, Onun geldiğini zannedecekler. O gelsin isteyecekler.

Ben bu sırada derin bir uykuya dalacağım.

Ateşin sadece düştüğü yeri kavurmasına öfke duyarak. Elimden bir şey gelmemesine yanarak.

Ben yaşamaya devam edeceğim. Sıram gelene kadar.