bugün

ağır yaşamlar izlerken yemek yemek

Benim için mümkün olmayan durum. Bırakın yemek yiyebilmeyi izledikten sonra uzun süre yemek yiyemiyorum.

Hani pis diye düşünülen mekanlar vardır. Mesela dışar pilavcısı, kenara koyulmuş gece her yeri kokutmuş köfteci, biraz ileriye kurulmuş kokoreç amcası, küçücük arabası ile tatlıcı, ne bileyim belki araçların arasında bekleyen simitçi. Hastasıyımdır. Yerim. Bayıla bayıla yerim. Daha bir lezzetli geliyor. Evde yapılan yemekte bin kusur arayan ben sokakta yapılan her yemeğe hintli fakir gibi yaklaşırım.

Yani konu yemekse pek yaaa üfff iğrenç diye yaklaşamam ama arkadaş bu nedir? O küçücük ağızlarını kuş gibi açıyorlar ve içine kocaman bir dilim pizzayı tıkıştırıyorlar ya. Çiğnemiyorlar. Yutuyorlar. Sonra yeni bir parça. Çiğnemek yok. Yutma anı. Sonra yeniden..

Yemin ederim kalbim sıkışıyor. Niye bilmiyorum. Kendimi çok kötü hissediyorum. Nefesim kesilir gibi oluyor. Konu vücutları değil. Bu hastalıktır, asla bir şey deme hakkım yok. Bunun altında yatan psikolojik nedenlere çok üzülüyorum. Vücutları ya da iradeleri ile sorun beni rahatsız etmiyor.

Ama o yemek yeme anları. Belki türkiye'de çekilse rahatsız olmam böyle. Türk obez türk usulü kahvaltı yapar mesela. Sabahın köründe pizza yemez, yağlı yağlı şeyleri çiğnemeden yutmaz. Öğlen şöyle kuzu çevirmenin tamamı, yanına trabzon tereyağı ile yapılmış hafif yağlı pilav. Tabii ondan en az 4 tabak yer. Akşam olur 18 haluj yer. Böyle avuç büyüklüğünde. Yanına bir künefe. Bunları anlarım. Belki o zaman kalbim sıkışmaz ama böyle anlamıyorum. sabah sabah o şeyler nasıl yenir? Mümkün gelmiyor bana bi türlü.