bugün

selpak satan yaşlı adamlar

içlerinden birtanesi hayatımın dersini vermiştir. tek bir cümleyle dünyanın başıma yıkılmasına, yerin dibine geçmeme neden olmuştur.

bursa kapalı çarşı girişinde ayakta zor duran, sakallarının beyazlığı yalnızlığını göstergesi, yaşlı bir amca görmüştüm. dilenci döven ben, adamın selpak satarak para kazanmasına hayran kalmış, acaba ne yapabilirim diye düşünmüştüm. nasıl düşündüysem artık, hayatımın en büyük terbiyesizliğini yapmış, selpak almamama rağmen tablasına 1 ytl bırakmıştım. bir iki adım uzaklaştıktan sonra, evladım diye bir ses duymuştum. dönüp baktığımda gözlerinden ateş fışkıran amca, gözleriyle anlattığına uyuşmayan tatlı bir dille;

+ evladım ben dilenci değilim, alnımın teriyle selpak satarak para kazanıyorum. parayı alır mısın? dedi.

ağlamamak için zor tuttum kendimi. ani bir kararla yanına gittim. amca kaç selpak var tablada diye sordum. şöyle bi baktı, zannedersem otuzlu bir rakam söyledi. ne kadar tanesi diye sordum. o zamanki parayla 300 dedi. madem ticaret yapıyosun, benim de selpağa ihtiyacım var diyerek on milyon verdim ve bütün selpaklarını aldım. üstü kalsın terbiyesizliğini yapmayarak geri çevirdiği bozukları cebime attım. uzaklaşırken acaba doğru mu yaptım diye düşünüyordum. hala düşünüyorum.