bugün

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Kapının koluyla avucunun birleştiği noktada durdum. "Burası tam olarak neresi" dedim. Artık olmayacak olmanın kıyafeti ne renk?
Aynı yerde bulunmayacak olmanın devamlılığı ne kadar sürer?
Delirmiş, kafayı yemiş ya da ruh hastası diye tanımlanmanın yaşam tecrübesi ne, doğrusu kim, aslı ne?
Şizofreniya da belirlenmiş psikopatik davranışlar sergilemenin bir kalıbı yoktur. Her ne ile ilgili olursa aşırılık çizginin aşıldığı yerde başlar.
Tüm bunların ışığında zerre gelecek endişesi duymuyordum. Arkamda olan biten şeyleri görmüyordum, o halde sorun da yoktu. Duyduklarım ancak beni rahatsız edebilirdi, duymadıklarım her ne olursa olsun ne söylenirse söylensin umurumda değildi.
Durdum,
sövdüm.
Elimde olmadan ezberime sıkışmış benim için amin ritüelini dönüşmüş sigara, hassiktir tekrarı peşine konuya takılmayı bıraktım.
Takılıp kalmayanlar için gam yoktur.
Zira gam organik değildir.
Kavşaktan sola dönerken sinyal vermedim, hızlı kullandım ama bugün yine ölmedim.
Ölen için endişe edilecek birşey kalmaz, ceset bağlayıcı değildir.
Bir sigara daha ve siktir et dedim.
Kişiyi hayata bağlayan şeyler onu ne denli tutarsa kişi hayatı o kadar sever.
Beni kimse sevmesin, çünkü yaşarken öğrendim.
"Bir zamanlar"içerir sevmek.
Ve insanın kıçında kıl kadar bile kalıcı değildir kimse.
Bunu da buraya yazmak gerek.
Henüz ölmeden önce.