bugün

babam

ipe dizilmis sokak lambalari vardi, yüksek katli bir binanin son katindan görünen. gri, soguk, metal kaplamalari parlardi, kendi isigiyla aydinlanip. onlarca sokak lambasi vardi sari isikli, hepsi ayni anda yanan. bekcisiydi lambalar, binlerce adimin atildigi, bir dolup bir bosalan, soguk bir iklimin diyarinda. ellerim gri kalorifer peteklerinde, gözlerimse parmak uclarimla zorlanarak yetisebildigim ahsap pencerenin ardi sira uzanan sokak lambalarinda. kalorifer petekleri ve sokak lambalari, dev bir orkestranin en önemli enstürmanlariydi, yasi soruldugunda alti kücük parmagini gösteren minik bir yüregin. kipkirmizi kiraz dudaklarindan ilk bestesi cikiverdi fisildayarak, sessizce. eller, yeni yeni isinmaya calisan kalorifer peteklerinde, gözler günesin kaybolmasiyla yanmaya hazirlanan sokak lambalarinda. oyuncak ucagini kurup birakmiscasina bir zaman gectiki, basladi sarkisini coskuyla söylemeye, saat kavramini bilmeyen cocuk akliyla. sokak lambalari yanmisti, kalorifer petekleri de isinmis. " isiklar yandi babam geliyor, isiklar yandi babam geliyor." sisli yollarin arasindan ici asker dolu, havali mavi bir servis yaklasiyordu, icinde benim babam olan. az sonra boynunda bulacaktim kendimi, en büyük cocukluk sevincimle. geldi, sarildim. geldi, sarildim. geldi, sarildim. o hep geldi, ben hep sarildim. milyarlarca kez oyuncak ucagimi kurup birakmiscasina zaman gecti, yirmi yila yakin. hala aksam oluyor, hala kalorifer yaniyor, hala sokak lambalari parliyor. yalniz babam o sisli sokaklardan artik geri gelmiyor.

edit: öyle dalmışım ki yanlışlıkla sildim, canlandırdım.