bugün

ben bu yazıyı öylesine yazdım

En ulu orta cümlelerin bile söylenmemesi gereken mekanlar vardır. Mesela hayat gibi. Soluk alıp verdiğimiz her saniye söylemekten çekindiğimiz ulu orta sözcüklerin havuzunda boğuluyormuş hissiyatını yaşarken fonda müzik çalıyor, fon kartonu ve konfetiler; hayat gibi.

Yalnızlıktan bahis açıldığında bir sigara yakmak gerekir. Her durumun kendi gereklilikleri vardır. Durumları gerekliliklerine uygun şekillerde yaşamak gerekir. Bu durumda bir sigara yakmak gerekiyorsa bir sigara yakılır ancak aşk bir durum değildir, gereklilikleri yoktur. Bir bakmışsın olmuştur. Tanrıyı sorgulayamazsın; aşkı da öyle. Tanrı nasıl oldu bilemezsin, aşk da öyle. Bu durumda aşk hakkında konuşurken yalnızca oldu diyebilirsin; teninin kokusunu yıllardır özlüyorum diyebilirsin. Sorgulayamazsın; teninin kokusunu betimlemeye cüret edemezsin.

En ulu orta sözcükleri bile söyleyemezsin. Gözlerine bakar, bir kaç saniye düşünür ve vazgeçersin. Dünya üzerinde yazılmış en güzel şiirlerden bir buket yapıp gözlerine sunmak istersin. En ulu orta söylenmesi gereken şeylerin hiç bir gerekliliği kalmamıştır. Tamam dersin; şiirlere cüret edemezsin, şiirler buna cüret etmemeli; bu işler 1930’larda da böyleydi, boşver.

işin içine yalnızlığım girdiğinde bu yazıya biraz bal ve tarçın atıp havuza girmem gerekir; bahçeye uzanıp bir yarasanın seninle uyumasını bekleyemezsin. Kendi içinde tutarsız, belki de saçmalayan bir yazıda eğer içinde aşk ve yalnızlık geçiyorsa mantık da aramamak gerekir. Bir yazının içinde aşk ve yalnızlık konularının geçmesi bir durumdur ve bu durum en azından yazan kişi tarafından hiç bir şeyi açıklığa kavuşturmayacak; ancak belirsiz ve saçma olan bu duruma viskinin yanında arkadaşlık edecek olan bir sigara daha yakmayı gerektirebilir.

Fon kartonu ve konfetiler.
güncel Önemli Başlıklar