bugün

çatışma

bir tür mental bağımlılıktır.
insan aklı huzura alışık değildir; varlığına, kavramının anlamına... Huzur güzel bir yemeği her an avlanma tehlikesi hissetmeden yemektir, yatağa girerken ertesi sabah uyanıp uyanmayacağın konusunda telaşa düşmemektir. Bu tarz şeyleri huzur olarak değerlendirmeyen insan aklı, huzuru çok farklı yerlerde, şeylerde arar; bilmez ki huzur onun kompleksliğine, karmaşasına zıt bir kavram olduğu için, bir süre sonra reddedilir. Sürekli bir kargaşaya alışmış olan beyin, rahata alışamaz, alışmaya uygun da değildir. Hayatı boyunca içinde bulunduğu stresten aniden kurtulunca yaşanan kesin düşüş, onun sonsuz bir çöle düşmesine neden olur.

Birey kaos ortamında yaşadığı sürece, maruz kaldığı stres düzeyi de onun bu çatışma halini besler. Bu çatışma ya dış dünya yani çevreyledir ya da iç çatışma olup bireyin kendi kendine verdiği bir muhaberedir. Dış çatışma her ne kadar çevre ilişkilerini bozsa, bireyin aslında daima içinde bulunduğu kalabalık içindeki yalnızlığıyla yüz yüze getirse de iç çatışma kadar tehlikeli değildir. Birey ömrünün sonuna dek yanında olacak, bir insandan kendisi için bekleyebileceği her şeyi yapacak tek kişinin kendisi olduğunun farkında olduğu sürece yalnızlık artık acı vermemeye başlar; çünkü hayat için geçerli durum budur, herkes ve herşey geçicidir, somuttur.

Çatışma bir bağımlılık olduğu sürece de, bulantı kaçınılmazdır.