bugün

mülkiye

eylül 2009 - ocak 2011 tarihleri arasında öğrencisi olup 1. sınıftayken bıraktığım okul...

sıhhiye'de otobüsten iner, cemal gürsel caddesi'ne kadar yürürdüm. yüksek ihtisas - hacettepe tıp - kurtuluş parkı gibi güzergah izlerdim her gün. hastaneye gelmiş benzi mum gibi insanlarla ve sincan-kayaş banliyö treninin kurtuluş durağının yanındaki parkta şarap ve efes extra içen göbekli, sarı bıyıklı adamlarla göz göze gelirdim her gün. okulun ilk ayında liseden beri görmediğim ankara hukuk'ta okuyan arkadaşıma aşık olmuş ve geri kalan tüm karanlıkları, karamsarlıkları, kirli binaları, çamurlu kaldırımları kendime meze yapmıştım. bunları ben kendim yaratmıştım. ayağım bu güzergahı kat ediyordu ancak zihnim sadece bir noktaya çivilenmiş olurdu bu yol esnasında: "acaba kurtuluş metro çıkışında onu görebilecek miyim?"
çoğu kez göremezdim. ancak şimdi yeni yeni fark ediyorum da o heyecanın bile tadı güzelmiş. o kendini soyutlamanın, o katıksız ketumiyetin; zihinde yazılan, kurgulanan, çekilen, yönetilen ve koca sinema salonunda tek başına izlenen o filmin tadını başka hiçbir şeyde bulamayacakmışım. acının, umutsuzluğun, heyecanın, kederin, neşenin en saf halini yaşamışım meğer ben o yol boyunca.

geçebir arkadaşıma transkript almak için uzun zaman sonra yolum tekrar mülkiye'ye düştü. o koku hiç değişmemiş. ahşap, eski kumaş, ağaç ve sigara kokusunun karışımı adeta. ilk saniyeden o günlere geri döndüm. fotokopi sırasındaki gençler, parkalı-sakallı çikin oğlanlar, keçiören gülleri, şiir gibi kızlar, batak oynayan geyik tayfası, bilgisayar odasında ahmet hakan okuyanlar, 1987'den kalma mobilyalarıyla ilgisiz öğrenci işleri memurları, anadolu'dan gelip gene kendi gibi insanlarla arkadaşlık kuran yatay çizgili kazaklı hüseyinler, mehmet aliler, buraklar...

her şey nasıl bıraktıysam öyle kalmış.

bir tek ben değişmişim. o katıksız üzüntü, umutsuzluk, heyecan, neşe, usanç, mutluluk (ihtimali), acı, kalbin kumlu kan pompalamasıyla oluşan o kalp ağrısı... hiçbiri yok artık. çamurlu, flu, bulanık, ne bok olduğunu anlamadığım lezzetsiz hisler bütününe dönüşmüşüm bu sürede. ne acı.

kime ne anlatabilirsin ki?