bugün

yazarların çocukluk travmaları

ilkokul zamanlarında düğün salonundaydık ailecek. tabi anne ön sandalyede oturuyor, baba da diğer babalar gibi en arkada ayakta 'biz erkeğiz oturmaya lüzum yok havalarında' karıyı kızı kesiyor, ben de babamın yanında o uçaklı bugs bunyli balonlardan alsana diyerekten mızıklıyordum. bir ara kimseye birşey demeden salonun tuvaletine girdim. hani bu sürgülü yaylı kilitler var ya. onu da çektim. işimi gördüm tam çıkacam 'zönk' kilit sıkışmış ya da ben açamadım. bağır çağır kimse duymuyor. milet davul zurna oynuyor. düğün bitene kadar o tuvalette yere oturup ağladım. nerden baksan iki saat. bizimkiler de balon almadı diye küstüğümü sanıp telaşla parkları falan aramışlar. düğün bitince adamın biri çıkarmıştı. ama öyle bir korku öyle bir karamsar ruh hali olamaz. koskoca iki saat o filitresiz alaturka tuvaletin siyah deliğiyle beraber durdum. hala halka açık tuvaletlerin kapısını kaparken çok dikkatli davranırım.

(bkz: bu da böyle bi anımdı işte)