bugün
- albay kemal16
- jose mourinho53
- erkekler ne işe yarar8
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- magicovento31
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- arda güler10
- icardi190510
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- şu an ihtiyacım olan şey8
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz12
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü9
- kizil kara16
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- dinci zekası8
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak26
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
ODTÜ'lü bir öğrenciden Başbakan'a Açık Mektup
Sayın Başbakanım,
Sayın Başbakanım diye başlıyorum mektubuma. Çünkü bizim kültürümüzde büyüklerine içinde saygı belirtisi olan bir ifade ile seslenilir. Makam sahibi olduktan sonra değerini kaybedenler gibi olmadığınız için siz hala benim saygı duyduğum bir büyüğümsünüz. Çünkü ODTÜ'de okuyan bir genç olarak ülkemdeki değişimin' farkındayım. Her aydınlığı yangın zannedip söndürmeye çalışan, karanlığa alışıp yıldızlardan bile rahatsız olan ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar varsın o saygıyı göstermesinler.
Geçtiğimiz günlerde okulumu ziyaret ettiniz. Üzgünüm, "Başbakanımız okulumuza şeref verdiniz" yazılı bir pankart ile karşılayamadım sizi. Okulumdaki sol gruplar için öteki' anlamına gelen size karşı düzenlenen protesto adı altındaki vandalizmi gördünüz, benim sizi böyle bir pankart ile karşılamam halinde siz gittikten sonra başıma gelecekleri bir düşünün. Size kızıyorlar neden bu kadar çok polis ve araç ile geldi diye? Oysa demiyorlar ki ODTÜ'ye Başbakan bile ancak bu şekilde gelebiliyorsa, okulda sol gruplar için öteki' anlamına gelen öğrencilerin fikir hürriyeti acaba ne haldedir diye.
ODTÜ, Türkiye'de her şeye rağmen ve herkese aykırı bir özerk cumhuriyet, kendi başına buyruk bir köy gibi davranmaktadır. Özgür bir ortam oluşturmakla övünmekteler ancak bu özgür ortam' sadece sol örgütler ve bazı hocalar için geçerlidir. Marjinal gruplar başka bir düşünceye karşı hiçbir şekilde tahammül göstermemekte, hoşgörü ile yaklaşmamakta ve şiddet göstermekten kaçınmamaktadırlar. Okulumuzda bunun örnekleri geçmişte sıkça yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Başka bir düşüncenin ODTÜ'de bulunma ve kendini ifade şansı yoktur. Severek okuduğumuz, takip ettiğimiz bir yazarı veya sevdiğimiz bir siyasiyi okulumuza davet edemiyoruz. Böyle bir şey olması durumunda hemen konferansı basıp davetliyi yumurta yağmuruna tutuyorlar. Kendilerinden olmayan herkese, haklarını savunduklarını iddia ettikleri tüm işçi ve emekçi çocuklarına, hatta zamanında başörtülü kızlara bile, bu marjinal öğrenciler tarafından şiddet ve sindirme politikası uygulanmaktadır. Bu c öğrencilerin tokalaşma şekline bile karışıyorlar. Kutlu Doğum Haftasında gül dağıttık diye mescidimizi ayakkabılarla çiğnemişlerdi. Hocalara kızmanızı kınayanlar var. Oysa okul yönetimi gibi hocalar da bu öğrencilerin arkasında durmakta ve onlara destek vermektedir. Bu hocalardan birinin derste başörtülü bir kıza, "Sen derse böyle gelirsen ben gelmem." deyip sınıfı terk ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Sonra o arkadaşımız o dersi bırakmak zorunda kalmıştı. Okulumuza faşizm yaşattınız diyenler, polisin tavrını kınayanlar okulda başka düşüncelere ve mensuplarına yaptıklarıyla yüzleşmelidirler.
Eylemlerindeki amaç, seslerini duyurmak, demokratik haklarını kullanmak değil, böylesi öğrenci eylemleriyle Sosyalist bir dünya inşa edene kadar ayakta kalabilmek. Bütün dertleri bu. Onlara göre, kafalarındaki ütopik dünyaya ait olmayan herkes ötekini, yani gericiliği ve faşizmi temsil etmektedir. Yazılı, sözlü ve yeri geldiğinde fiziki olarak mücadele edilmelidir. istiyorlar ki, kendileri okulda her istediklerini yapsın, istedikleri kişiye ve düşünceye saldırsınlar, ama ne okuldaki güvenlik ne de polis okula girip onlara müdahale etmesin. Okulumuzda işlerine gelen her şey serbest ve istemedikleri her şey yasaktır. Kendi propagandalarını yapmak adına bazen yemekhaneyi işgal etmekten çekinmemektedirler. Bazı öğrencilerin gayri ahlaki davranışları yüzünden zaman zaman kütüphanede ders çalışmak bile güçleşmektedir. Okulda PKK ve Sosyalizm propagandası yapmak, gayri meşru ilişki yaşamak, alkol kullanmak tamamen ve sonuna kadar serbesttir. Okul yönetimi bunlara göz yummakta ve disiplin yönetmeliğini uygulamaya koymamaktadır. Bu yüzden ODTÜ'de okuyan her öğrencinin bunlara maruz kalma ihtimali bulunmaktadır.
ODTÜ'de sizi protesto etmelerine bakıp medya ve Türk kamuoyu buradan tüm ODTÜ öğrencilerinin veya üniversite gençliğinin size karşı olduğu çıkarımına varmamalı. Çoğunluğu okulumuz öğrencisi olmayan vatanına, halkına ve değerlerine yabancılaşmış ve yeri geldiğinde şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu azınlık hiçbir şekilde ODTÜ'yü ve üniversite gençliğini temsil etmemektedir.
Hatırlıyorum bir haziran akşamıydı. Bir balkondan kalabalığa şöyle sesleniyordunuz:
" bugün istanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır; izmir kadar Beyrut kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze kazanmıştır."
O akşam bu cümle zihnimde devam etmişti: Kudüs ve Gazze kadar ODTÜ kazanmıştır. ODTÜ'de başka bir düşünceye karşı şiddet göstermekten kaçınmayan bozguncuların zulmüne maruz kalanlar kazanmıştır. Bu mektubum aynı zamanda bu temennimin gerçekleşmesi ümidiyle size ve Tük kamuoyuna bir yardım çağrısıdır. Abartmıyorum, okulumuzda fikir hürriyetini bırakın can güvenliğimiz bile yok. Okuldaki bu öğrenciler ve örgütler için gerekenler derhal yapılmalı. Buradan tüm velilere sesleniyorum. Lütfen bize sahip çıkın ve okul yönetimine baskı kurun. Bu öğrencilere bir dur deyin. Başbakana gösterilen tepkiye bakıp çocuklarınızın başına neler geldiğini veya gelebileceğini bir düşünün.
Gidemediğin yer senin değildir, diyorlar. Birileri kendilerini ODTÜ'nün sahipleri ilan etmiş, buraya istemediğimiz kimseyi sokmayız diyorlar. Bu mektubu yazdığım bugün okulumuzun en büyük amfisi olan 450 kişi kapasiteli U3 amfisini işgal etmişler ve ders işlettirmiyorlar. Bu, bir günde binlerce öğrencinin derslerinden olması demek ve bunu sadece bir günlüğüne yapmıyorlar. Gidemediğimiz yer bizim değilse, o zaman okulumuz da sınıflar da bize değil, sadece belli gruplara mı aittir? Görevi ODTÜ'de eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak olan okul yönetimi maalesef bu konuda herhangi bir şey yapmamaktadır.
Ahmet Kutsi Tecer'in ilkokulda öğrendiğimiz bir şiirinden biliyorum ki:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
O amfiye giremesem de, okulda kendimi, milli ve dini değerlerimi özgür bir biçimde ifade etmem yasaklanmış olsa da, o amfi de ODTÜ de tüm öğrencilerine, bu ülkenin tüm vatandaşlarına aittir. Her ne kadar biz kendi üniversitemizde rahatça gezip tozamıyorsak, bir araya gelemiyorsak, dersimizin, sınavımızın olduğu sınıflara giremiyorsak bile.
Mektubumu bitirirken, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
imza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci.
edit 1: bu mektup şahsım tarafından yazılmamıştır. amacım paylaşmaktır sadece.
edit 2: hiç bir siyasi görüş bu mağduriyeti açıklayamaz. sol ve sağ ile kafası bulanmış türkiye gençliği, ideolojilerinize sahip çıktığınız kadar insan hak ve hürriyetlerine de sahip çıkınız! "ötekileştirmek" çok basit ama siz zor olanı seçin. haddime değil ama bu konuda size salık olarak "hz. muhammed ve evrensel mesajı"nı okumanızı tavsiye ederim. evet.
Sayın Başbakanım,
Sayın Başbakanım diye başlıyorum mektubuma. Çünkü bizim kültürümüzde büyüklerine içinde saygı belirtisi olan bir ifade ile seslenilir. Makam sahibi olduktan sonra değerini kaybedenler gibi olmadığınız için siz hala benim saygı duyduğum bir büyüğümsünüz. Çünkü ODTÜ'de okuyan bir genç olarak ülkemdeki değişimin' farkındayım. Her aydınlığı yangın zannedip söndürmeye çalışan, karanlığa alışıp yıldızlardan bile rahatsız olan ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar varsın o saygıyı göstermesinler.
Geçtiğimiz günlerde okulumu ziyaret ettiniz. Üzgünüm, "Başbakanımız okulumuza şeref verdiniz" yazılı bir pankart ile karşılayamadım sizi. Okulumdaki sol gruplar için öteki' anlamına gelen size karşı düzenlenen protesto adı altındaki vandalizmi gördünüz, benim sizi böyle bir pankart ile karşılamam halinde siz gittikten sonra başıma gelecekleri bir düşünün. Size kızıyorlar neden bu kadar çok polis ve araç ile geldi diye? Oysa demiyorlar ki ODTÜ'ye Başbakan bile ancak bu şekilde gelebiliyorsa, okulda sol gruplar için öteki' anlamına gelen öğrencilerin fikir hürriyeti acaba ne haldedir diye.
ODTÜ, Türkiye'de her şeye rağmen ve herkese aykırı bir özerk cumhuriyet, kendi başına buyruk bir köy gibi davranmaktadır. Özgür bir ortam oluşturmakla övünmekteler ancak bu özgür ortam' sadece sol örgütler ve bazı hocalar için geçerlidir. Marjinal gruplar başka bir düşünceye karşı hiçbir şekilde tahammül göstermemekte, hoşgörü ile yaklaşmamakta ve şiddet göstermekten kaçınmamaktadırlar. Okulumuzda bunun örnekleri geçmişte sıkça yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Başka bir düşüncenin ODTÜ'de bulunma ve kendini ifade şansı yoktur. Severek okuduğumuz, takip ettiğimiz bir yazarı veya sevdiğimiz bir siyasiyi okulumuza davet edemiyoruz. Böyle bir şey olması durumunda hemen konferansı basıp davetliyi yumurta yağmuruna tutuyorlar. Kendilerinden olmayan herkese, haklarını savunduklarını iddia ettikleri tüm işçi ve emekçi çocuklarına, hatta zamanında başörtülü kızlara bile, bu marjinal öğrenciler tarafından şiddet ve sindirme politikası uygulanmaktadır. Bu c öğrencilerin tokalaşma şekline bile karışıyorlar. Kutlu Doğum Haftasında gül dağıttık diye mescidimizi ayakkabılarla çiğnemişlerdi. Hocalara kızmanızı kınayanlar var. Oysa okul yönetimi gibi hocalar da bu öğrencilerin arkasında durmakta ve onlara destek vermektedir. Bu hocalardan birinin derste başörtülü bir kıza, "Sen derse böyle gelirsen ben gelmem." deyip sınıfı terk ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Sonra o arkadaşımız o dersi bırakmak zorunda kalmıştı. Okulumuza faşizm yaşattınız diyenler, polisin tavrını kınayanlar okulda başka düşüncelere ve mensuplarına yaptıklarıyla yüzleşmelidirler.
Eylemlerindeki amaç, seslerini duyurmak, demokratik haklarını kullanmak değil, böylesi öğrenci eylemleriyle Sosyalist bir dünya inşa edene kadar ayakta kalabilmek. Bütün dertleri bu. Onlara göre, kafalarındaki ütopik dünyaya ait olmayan herkes ötekini, yani gericiliği ve faşizmi temsil etmektedir. Yazılı, sözlü ve yeri geldiğinde fiziki olarak mücadele edilmelidir. istiyorlar ki, kendileri okulda her istediklerini yapsın, istedikleri kişiye ve düşünceye saldırsınlar, ama ne okuldaki güvenlik ne de polis okula girip onlara müdahale etmesin. Okulumuzda işlerine gelen her şey serbest ve istemedikleri her şey yasaktır. Kendi propagandalarını yapmak adına bazen yemekhaneyi işgal etmekten çekinmemektedirler. Bazı öğrencilerin gayri ahlaki davranışları yüzünden zaman zaman kütüphanede ders çalışmak bile güçleşmektedir. Okulda PKK ve Sosyalizm propagandası yapmak, gayri meşru ilişki yaşamak, alkol kullanmak tamamen ve sonuna kadar serbesttir. Okul yönetimi bunlara göz yummakta ve disiplin yönetmeliğini uygulamaya koymamaktadır. Bu yüzden ODTÜ'de okuyan her öğrencinin bunlara maruz kalma ihtimali bulunmaktadır.
ODTÜ'de sizi protesto etmelerine bakıp medya ve Türk kamuoyu buradan tüm ODTÜ öğrencilerinin veya üniversite gençliğinin size karşı olduğu çıkarımına varmamalı. Çoğunluğu okulumuz öğrencisi olmayan vatanına, halkına ve değerlerine yabancılaşmış ve yeri geldiğinde şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu azınlık hiçbir şekilde ODTÜ'yü ve üniversite gençliğini temsil etmemektedir.
Hatırlıyorum bir haziran akşamıydı. Bir balkondan kalabalığa şöyle sesleniyordunuz:
" bugün istanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır; izmir kadar Beyrut kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze kazanmıştır."
O akşam bu cümle zihnimde devam etmişti: Kudüs ve Gazze kadar ODTÜ kazanmıştır. ODTÜ'de başka bir düşünceye karşı şiddet göstermekten kaçınmayan bozguncuların zulmüne maruz kalanlar kazanmıştır. Bu mektubum aynı zamanda bu temennimin gerçekleşmesi ümidiyle size ve Tük kamuoyuna bir yardım çağrısıdır. Abartmıyorum, okulumuzda fikir hürriyetini bırakın can güvenliğimiz bile yok. Okuldaki bu öğrenciler ve örgütler için gerekenler derhal yapılmalı. Buradan tüm velilere sesleniyorum. Lütfen bize sahip çıkın ve okul yönetimine baskı kurun. Bu öğrencilere bir dur deyin. Başbakana gösterilen tepkiye bakıp çocuklarınızın başına neler geldiğini veya gelebileceğini bir düşünün.
Gidemediğin yer senin değildir, diyorlar. Birileri kendilerini ODTÜ'nün sahipleri ilan etmiş, buraya istemediğimiz kimseyi sokmayız diyorlar. Bu mektubu yazdığım bugün okulumuzun en büyük amfisi olan 450 kişi kapasiteli U3 amfisini işgal etmişler ve ders işlettirmiyorlar. Bu, bir günde binlerce öğrencinin derslerinden olması demek ve bunu sadece bir günlüğüne yapmıyorlar. Gidemediğimiz yer bizim değilse, o zaman okulumuz da sınıflar da bize değil, sadece belli gruplara mı aittir? Görevi ODTÜ'de eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak olan okul yönetimi maalesef bu konuda herhangi bir şey yapmamaktadır.
Ahmet Kutsi Tecer'in ilkokulda öğrendiğimiz bir şiirinden biliyorum ki:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
O amfiye giremesem de, okulda kendimi, milli ve dini değerlerimi özgür bir biçimde ifade etmem yasaklanmış olsa da, o amfi de ODTÜ de tüm öğrencilerine, bu ülkenin tüm vatandaşlarına aittir. Her ne kadar biz kendi üniversitemizde rahatça gezip tozamıyorsak, bir araya gelemiyorsak, dersimizin, sınavımızın olduğu sınıflara giremiyorsak bile.
Mektubumu bitirirken, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
imza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci.
edit 1: bu mektup şahsım tarafından yazılmamıştır. amacım paylaşmaktır sadece.
edit 2: hiç bir siyasi görüş bu mağduriyeti açıklayamaz. sol ve sağ ile kafası bulanmış türkiye gençliği, ideolojilerinize sahip çıktığınız kadar insan hak ve hürriyetlerine de sahip çıkınız! "ötekileştirmek" çok basit ama siz zor olanı seçin. haddime değil ama bu konuda size salık olarak "hz. muhammed ve evrensel mesajı"nı okumanızı tavsiye ederim. evet.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar