bugün

trakya insanı

alkolü çok severler.

öyle ki; fırsat buldukları her an içmeye müsaittirler, saatin kaç olduğunun pek önemi yoktur. hoş bendeniz de aslen edirneliyim efendim.

perşembe akşamı edirne'de okuyan çok samimi arkadaşımdan gelen telefon ile cuma günü atladım gittim. amaç haftasonu trakya üniversitesinde düzenlenen bir eğitime katılmak iso 9001 , gmp , glp bok püsür bir dünya şeyin eğitimi vardı. aslında nasıl bir haftasonu geçireceğimizi az çok tahmin ediyordum fakat hiç de beklediğim gibi olmadı. şansıma yılın bu zamanları kar kıyamet ve ayaz olması gerekirken harikulade bir hava vardı güzide memleketimde.

çevremde benim kadar içebilen pek arkadaşım yok hazır ben de trakyalı dostlarımı bulmuşum adamakıllı içeriz diye de içten içe seviniyorum. cuma akşamı vardım edirne'ye. eve girdik hoş beş falan pat telefon ''kanka gelirken kaç tane bira alayım?'' biliyorum ki bu daha hoşgeldin faslı, işin ben de ''dirseğinle zile basıcak kadar al'' dedim.

bir ölçü birimi olarak: dirseğinle zile basıcak kadar.

trakyalılar bilirler aslında; ''kaç tane bira alayım?'' diye sorduğunuzda alıcağınız yanıt adet bazında değildir, ''2 poşet bira al''dır doğru yanıt.

sabah 9'da eğitim var, biraz içer yatarız diye düşünüyorum ben tabi. mümkün mü amına koyiyim edirne gibi bi yerde göte kadar olmadan yatmak? bizimkiler eğitimi düzenleyenlerle kanki oldukları için devam etme zorunluluğu da yok. içtik ettik saat 9 oldu bir başka arkadaş geldi. ''hadi gidiyoruz'' dediler, uzun zamandır da görüşmediğimizden bunlar bütün haftasonunun planını yapmışlar, kırcasalih diye bir köy var, dünyanın en güzel köfte ve satır etinin yapıldığı bir yer; atladık gittik. gece 4 gibi edirne'ye vardığımızda ben hala sabah nasıl kalkıcağımızı düşünüyorum bi yandan aklım eğitimde. gideceğimizi düşünüyorum saf saf. ''ha bakalım gidelim meriç boyuna da cila yapalım'' oraya da gittik. iddia ediyorum karaağaç dünyanın en güzel yerlerinden biri, aksini iddia edenle kavga ederim, olay çıkartırım.

karaağaç lozan'la topraklarımıza bağlanan bir yer. ismet inönü'ye sırf karaağaç gibi cennetmekan bir yeri topraklarımıza yeniden kazandırdığı için laf söyletmem.

sabaha doğru yattık. saatleri kurduk ama tabi kalkamadık. çıktık kahvaltı yaptık ve arkadaşımız geldi arabayla, diğer tayfayı da toplamış, mangal alınmış, keman gitar klarnetler alınmış, meriç boyuna mangal yapmaya gidicez dendi bize de icabet etmek düşer tabi.

aramızda trakyalı olup da edirne'yi çok gezme fırsatı olmayan arkadaşımıza edirne turu yaptırıldı öyle ki; keraneyi bile gezdirdiler ''burası da edirne keranesi'' diyerekten. aynı günün akşamı da dinlenti'de rezervasyon yaptırılmış. pazar günü de benzer şekilde koca gün içerek geçti ve istanbul otobüsüne bindiğimde hala dut gibi sarhoştum.

velhasıl trakya insanı eğlenmeyi içmeyi bu derece sever. tam bir sefa pezevengi insanlardır. bir o kadar da cömert insanlardır. sağolsunlar elimizi cebimize attırmadılar. babam da arayıp duruyor saat başı eğitim nasıl gidiyor diye ''iyi baba mola verdik'' diyorum nehir boyunda çekizlerken.