bugün

muzigin evrenselligi

genç ya da yaşlı, kadın ya da erkek, türk ya da yabancı, yobaz ya da laik... herkesin bir ortak noktası var; müzik. tarz tarz, tür tür müzik her kesimden insanı bir şekilde etkisi altına alabiliyor. hatta o kadar birleştirici bir etkisi var ki müziğin, pek çok sosyal hareketin de tamamlayıcı öğesi olarak da görev yapıyor. düşününce her şeyimizi müzik ile tamamladığımızı buluyoruz. devrimcilerin marşı, savaşa gidenlerin motivasyonu, evlenenlerin dansı, filmlerin soundtrack'leri, otobüs yolculuklarımızın yol arkadaşı... bazı bitkilerin bile müziğe reaksiyon gösterdiğini ispatladılar bize.

üzüntümüze eşlik edip gözyaşlarımızı tutmamayı öğreten de müzik oldu, en mutlu anlarımızda sesini sonuna kadar açıp hoplayıp zıplamamızı da. müzik eşliğinde gönderdik sevdiklerimizin artık 36,5 derece olmayan bedenlerini, müzik eşliğinde hoşgeldin erkekliğe dedik az önce pipisine neşter değen küçük kardeşimize. yazamadık içimizden geçenleri kağıda, bir parça gönderdik unutamadığımız kadına. ya da öylesine kocaman sevdik ki alıp elimize gitarı kemanı kafa kafaya verip bir şeyler mırıldandık o da dinlesin diye. en büyük festivallerin biletlerini kovaladık sırf en sevdiklerimizi canlı canlı dinleyebilelim diye, radyoları tavaf ettik her seferinde "aa bak ne çalıyor" diyebilmek için.

parmak izi gibidir her müziğin her insan üstünde bıraktığı tat. kimisi sinem'i, ebru'yu, eda'yı, sedef'i hatırlar, kimisi anayı, babayı, kardeşi... kimisi memeleketini özler, kimisi gençliğini. hep bir ağızdan söylenemese de her şarkı, söyleyen herkes bilir elbette aynı notalardan geçer her şarkı.

müzik yapılmaz aslen. onlar evrenle yaşıttır. hep ordadırlar. insanlar sadece arayıp bulur onları. derinlerde, arkalarda pek çok nota dolanır. onları bulup tanıtmak gerekir bütün evrene. herkesin dinlemesini sağlamak, bir yerlerde yine bir şeyler düşündürmek gerekir. kim bilir belki de bir gün herkes anlar müziğin kendisi için özel olduğunu, sadece birilerinin bir taşın altından kaldırıp onu bulduğunu.