bugün
- anın görüntüsü18
- 18 haziran 2024 türkiye gürcistan maçı26
- rus sovyet düşmanı amerikancı kemalistler11
- kocam boşalacağı esnada geliyorum bacanak dedi16
- knowledge12
- pegasus ta çalışan türk düşmanı keko8
- geniş kalçalı kadın ahlaklıdır10
- kimsenin saraca'nın doğum gününü kutlamaması21
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi17
- ups boobs beni favladı'ne yapmalıyım12
- salda gölü'nün son hali8
- kabataş yalanı9
- içsel yolculuk enerji frekans 69 bin lira19
- vladimir putin11
- ben bu yazıyı sana yazdım9
- türkiyeyi mülteci kampına dönüştüren abd14
- babalar günü16
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler9
- ups boobss nickli yazar9
- true bir martı olsa olacaklar9
- thusneldaa12
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi10
- saraca silsüpüroğlu15
- diamond tema'nın arnavutluğa kaçması9
- diamond tema40
- özge özacar'ın memeleri12
- gideon reid morgan jj25
- ülkesi savaştayken başka ülkede keyif süren kansız9
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var23
- evlenmeyenlerin seks yapmadan ölüp gitmesi9
- ne zaman evleneceksin diye soran akraba11
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması22
- kayseri de atatürk heykeline baltalı saldırı13
- özgür özel8
- abber'ın ruh hastası olması26
- sevgiliyle aynı evde yaşamak9
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması19
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış17
- ne hissediyorsun8
- larisalisa12
- steven s power law10
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
--spoiler--
- Neler doğuyor nefretten ama daha çoktur sevgiden doğan
Ey kavgacı sevgi! Sevilen nefret!(Shakespeare, 25)
Kavga tutkusuna karşın aşk acısı , yani bu iki zıt öğe daha tragedyanın başında, biz okuyucu ya da izleyicileri karşılamaktadır. Romeo bu kavga sırasında, aşk acısı çekmektedir, Rosaline adlı birine tutulmuştur ve aşkına karşılık alamamakta, herkesten uzak durmaktadır ve sadık ve dürüst kuzeni Benvolio hariç kimseye açılamaz. Romeo için şöyle denmektedir:
- Kaç sabah ona, orada rastlamışlar
Gözyaşlarıyla taze sabah çiğlerini çoğaltırken
..
Tatlı yapraklarını havaya açamadan
Güzelliklerini güneşe sunamadan
Kıskanç bir kurdun kemirdiği bir tomurcuk gibi (23)
Uykusuz geceler geçirir ve gündüzleri de kendini karanlık bir odaya kapatır. Montegue olan arkadaşları, özellikle de hikayemizin başından beri pek yersiz ve çok konuşan dostu Mercutio, onu aşkını unutması ve eğlenmesi için teşvik etmektedirler. Bu kavganın hemen ertesi günü, Capuletlerde bir parti verildiğini duyarlar ve eğlenmek ve acılarını unutmak için maske takıp bu partiye gizlice ve iyi niyetle katılmaya karar verirler. Romeo ise bir önceki gece bir rüya görmüştür. Rüyası kendi ölümünü haber vermektedir. O yüzden son ana kadar partinin uğursuz bir seçim olduğu konusunda direnir ancak son anda o da kendini kaderinin ellerine bırakır ve arkadaşlarına katılır:
Bence henüz erken. içimde bir önsezi
Yıldızlara asılı bir olay
Başlayacak bu gecenin cümbüşüyle
O ürpertici dönemine sanki:
Zamansız ölmek gibi alçakça bir cezayla
Durdurup bağrıma gömülü yüreğimi
Son verecek aşağılık hayatıma.
Ama ey hayatımın dümenini tutan
Gemime sen yön ver. Gidelim soylu beyler! (43)
Bu rüya, hikayemizin ileriki safhalarında yaşanacak olaylar için bir göstergedir. O geceyle Romeonun ve onunla beraber iki düşman ailenin kaderleri değişecektir ve Romeo bu kadere boyun eğmektedir, rolü ölmek olsa da. Rüya sadece, bir önemi yok deyip gerçekliğine inanmayarak katılmıyor partiye, aksine, o rüyanın işaret ettiği, yani sezdiği gerçekten emin, kaderine boyun eğiyor. Hakikaten oyunun sonunda Romeo ölmek zorunda olmasa, yani hayatındaki rolüne boyun eğmemiş olsa, nefreti yok edecek bir sevgi ortaya çıkmamış olacaktı ve düşmanlık hiç farkındalık kazanmadan daha nice nesiller sürüp gidecekti. işte Shakespearein muhteşem tragedyalarının oynadığı rolü, bu eser de çok güzel oynuyor: yeni ve daha uygun bir düzenin inşa edilmesi için yıkım ve ölüm. Ve buna cesurca itaat eden bir kahraman: Romeo.
Romeonun bu cesur ve erdemli karakteri oyunun pek çok yerinde izleyiciye hatırlatılıyor. Düşmanları Capulet bile Romeo hakkında şöyle diyor:
hem övünüyor tüm Verona kendisiyle,
Erdemli, yiğit bir genç diye (47)
Ve bu geceyle değişiyor, Romeonun, onunla beraber Monteguaların, Capuletlerin ve sonra da tüm Verona halkının kaderi: Romeo ve Juliet o gece partide karşılaşır ve aşık olurlar. iki düşman ailenin biricik kızı ve oğlu
Ve iki zıt öğe bu aşk sahnesinde bile gözler önüne serilmektedir. Bir tarafta aşka tutulmuş Romeo ve Julietin ilk karşılaşmaları, diğer yanda Romeoyu nefretle fark eden Tybaltın bastırılmış öfkesi
Romeo, Juliet için şöyle mırıldanır:
Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere (45)
Ve yine:
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın diye(55)
O gece sevgi doğar, nefretin içinden. Romeo da Juliet de gece bitmeden hemen önce başkalarından öğrenirler, birbirlerinin iki düşman ailenin oğlu ve kızı olduklarını. Buna tepkileri şaşırtıcı ve sorgulatıcıdır. ilk başta Juliet şu tepkiyi verir:
Biricik sevgim biricik nefretimden doğdu.
Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım
Tiksindiren düşmanı birden sevmemle
Harika bir sevgi doğdu böyle!(51)
Romeo ise şu tepkiyi verir:
Bir Capulet mi o? Sevimli alacaklı!
Düşmanıma borçluyum demek ki yaşamımı.(49)
Okuyucular ya da izleyiciler olarak, hem Romeonun hem de Julietin, zıt öğeleri (nefret-sevgi) sözlerinde toplaması ve sonunda yine de aşkı seçmeleriyle, kaderin sunduğu bu sevginin nefrete karşı bir zafer kazanmasını beklemeye başlıyoruz. Ve Shakespeare, bu oyunun en önemli olduğu varsayılan tiradında, balkon sahnesinde, Juliete nefret ve düşmanlığı sorgulatarak; nefreti, insanın özüne hiç de ait olmayan , atılası, üstümüze yapışmış bir leke ya da unvan gibi gösteriyor gözlerimize. Julietten bu tiradın bir parçasını şu şekilde dinliyoruz:
Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeosun sen?
inkar et adını, babanı yadsı!
Yapamazsan yemin et sevdiğine,
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeonun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı.
Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık, al bütün varlığımı.(56)
Nefretin sadece isme yapışmış bir leke olarak atılmasını istiyor Juliet. Romeo da bu tiradı gizlice dinleyerek inkar ediyor Romeo olduğunu Güle gül demeseydik, güzelliği kokusu aynı kalırdı insan için de sanki nefret sonradan takılmış bir isim gibi, aşk ve sevgiyse zaten özümüzde var ve bizi insan yapan şey! Gülü, kokusu gül yaptığı gibi. Böylece iki genç ailelerinin kendilerine öğrettikleri nefreti bir anda iterler; onlar için bu sahneden itibaren geriye sadece güzelliğe duyulan aşk kalır.
Hemen ertesi gün, hikayedeki bilge rahip Lawrence aracılığıyla aralarında gizlice bir evlilik olur. Rahip bunun hızlı alınmış bir karar olduğunu düşünür:
Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar,
Ölümleri olur zaferleri,
Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden yavaş kadar geç varır. (82)
Yine de sevginin ailedeki nefreti kurutmak için tek umut olduğu düşüncesiyle, Rahip, bu iki genci birleştirmeye karar verir:
Bakarsın bu birleşme mutlu sonuçlanır da
içten bir dostluğa döner iki ailenin nefreti.(67)
Ama sevgiyi yaşatmak, üzerine nefret yapışmış her insan için süreç isteyen bir olgudur. Hikayemizde de, nefretle beslenmiş bir toplumu iki gencin sevgisi hemen değiştirmeye yetmez, yetse de bu süreç hiç de kolay olmaz. Çünkü daha evlendikleri gün, Romeo, Mercutio ve Tybalt arasında çıkan kavgayı sevgisiyle durdurmaya çalışır. Ancak onun bu çabası daha kötü bir sonuç verir ve Mercutio, Romeonun kolunun altından yaralanır ve iki aileye de lanet okuyarak ölür. Romeo onun yüzünden ölen arkadaşının öcünü almak için Tybalta meydan okur:
Ey ateş gözlü öfke yol göster bana!(90)
Ve Tybalt ölür. Romeoya ise sürgün cezası verilir. Juliet olanları duyunca durmaksızın ağlamaya başlar, ama Tybaltın ölümünden çok, Romeonun sürgün edilişine yas tutmaktadır.
ilerleyen olaylar artık hızla ve kontrol dışı gerçekleşmektedir: Romeo sürgün edilir. Julietin üzüntüsüne teselli olsun diye iki gün içerisinde Capuletler Julieti yakışıklı, zengin ve Aristokrat Parisle evlendirmek isterler. Juliet buna karşı çıkar, bunun üzerine Capuletler, Julieti evlatlıktan reddedip evden kovarlar. O ana kadar Juliete evliliğinde ve Romeo konusunda hep yardımcı olan dadısı ise bu durum karşısında birden Romeoyu kötüleyip, Parisle evlenmesini önerir. Arkasında kimseyi bulamayan Juliet ise günah çıkarmak için diye izin alıp Rahip Lawrencea gelir. Rahip Julietin ölümü bile göze aldığını görünce ona bir ilaç verir. Bu ilaç kızı 42 saat ölü gibi gösterecektir. Aile kızın yasını tutacak ve onu aile mahsenine kapatacaklardır. Bu sırada peder de Romeoya haber salacak, 42 saat sonra hiçbir şey olmamış gibi uyanacak olan Julieti Romeo, sürgün edildiği yere kaçıracaktır. Juliet bu fikri beğenir, kabul eder. O gün herkesten özür diler, günah çıkarttığını söyler ve yalnız uyumak için dadısını gönderir. ilacı içer ve ölü gibi görünür sabah. Aile Julieti mahsene kapatır ve yasını tutarlar. Derken peder Romeoya durumu anlatan bir mektup gönderir. Ancak kızın uyanmasına üç saat kala, mektubun bir aksilik nedeniyle yerine ulaşmadığını fark eder. Bu durumdan endişelenerek beklemeye koyulur. Bir yandan da kız uyandığında onu hücresinde saklayıp, Romeoya yeni bir mektup gönderme planı yapar. Fakat bu sırada Julietin ölüm haberi Romeoya ulaşır ve Romeo, pederden mektup beklemesi gerektiğini düşünür ama sonra bu haberin acısıyla hemen yola koyulmak ister. ihtiyar bir adama tüm parasını vererek ondan bir şişe zehir alır. Gizlice Veronaya Julietin kapatıldığı mahsene gelir. Burada Juliete nezaket içinde ve sakinlikle veda eden Parisle karşılaşır. Onu can havliyle öldürür; aksi halde Paris onu şika
yet edecektir çünkü Pariz, Romeonun Julietin cesedine zarar vererek intikam alacağını düşünmektedir. Ve Romeo, Juliete son kez gözyaşları içinde veda eder ve zehri içer. Peder tam o anda gelir, Romeo ve Parisi ölü bulur, Julietin uyanmakta olduğunu fark eder. Juliete acele edip gelmesini, felaketlerin doğduğunu söyler, o sırada sesler duyar ve kaçar. Juliet ise gelmeyi reddeder. Romeoyu ölü görünce zehirin dibini içmek ister ama hiç kalmadığını anlayınca kendi kalbine hançeri saplar ve Romeonun ölü bedeninin üzerine düşer ve ölür.
Tüm bu olaylar Prensin huzurunda Rahip Lawrence tarafından açıklanır. Biricik oğlunu ve kızını düşmanlıkları yüzünden kaybeden Capulet ve Monteguelar çocuklarının ölü bedenleri huzurunda, gözyaşları içinde barışırlar.
Tanrı, hayatınızın mutluluğunu sevgi ile öldürdü!(159)
Sonunda sevgi yener nefreti Hepimizin değerli ve zor olanın hazzını tadabilmek için acıya ihtiyacımız var belki de.
Büyük engellerde bulur büyük hazzı insan(52)
Ama şu açık ki her şey bir seçim: Romeo ve Julietin nefret yerine aşkı seçmesiyle başladı her şey. Romeonun öfkeyi seçip Tybaltı öldürmesiyle sarpasardı. Romeonun mektubu beklemeyip sabırsız bir ölümü seçmesi de bir seçimdi; ama kader ona ulaşacak mektubu geciktirip onu bu sabırsızlığa itmeseydi, belki Julietle hep mutlu kalacaklardı sürgünde, ama onların sevgileri ailenin nefretini kurutmayacaktı Kadere saygılı bir bağlılık söz konusunu oyunda, ama özgür irade ile sevgiyi seçerek, onun getirdiklerine saygıyla itaat ediyor karakterlerimiz; ölümü getiriyorsa cesurca göğüslüyor ve ölüyorlar. Ama sevgiyi kendileri seçiyorlar. Juliet, yaptığı yemine sadık kalıyor ve o yemin uğruna ölüyor. Bu kişiler sevginin sadece bu dünyada yaşadığına inansalar, ölümü seçmezlerdi: onlar sevginin yaşamasında kendi ölümlerini bir engel olarak da görmüyorlar. Çünkü ölümsüz sevgiye inanıyorlar.
Sevgi bir seçimdi, bu oyunda Nefreti yeniyor, binbir acı ve yıkımla. Ama ne zamanki yeni bir değer tohumlanır ruhumuzda; bir şeyleri yıkması gerekir içerde. Sevgiyse doğan nefreti, sabırsa aceleciliği, sükunetse, öfkeyi ve onun yoldaşlarını yıkmalı.
Peder Lawrenceın Juliete veriği bitkiyi toplarken yaptığı bir tirad var, işte tam da bu savaşı hatırlatıyor bizlere:
şu minik çiçeğin taze filizlerinde
Zehir de var iyileştiren özler de:
Koklanırsa dinçlik verir her yerine insanın
Tadılırsa öldürür tüm duyguları
Durdurur yüreği.
insanın içinde de otlarda olduğu gibi,
Karargah kurmuştur birbirine düşman iki kral;
Biri erdem öteki gemsiz istem,
içlerinden kötüsü egemen oldu mu bir kez
Kurt kemirip çürütür tez elden o bitkiyi.
--spoiler--
- Neler doğuyor nefretten ama daha çoktur sevgiden doğan
Ey kavgacı sevgi! Sevilen nefret!(Shakespeare, 25)
Kavga tutkusuna karşın aşk acısı , yani bu iki zıt öğe daha tragedyanın başında, biz okuyucu ya da izleyicileri karşılamaktadır. Romeo bu kavga sırasında, aşk acısı çekmektedir, Rosaline adlı birine tutulmuştur ve aşkına karşılık alamamakta, herkesten uzak durmaktadır ve sadık ve dürüst kuzeni Benvolio hariç kimseye açılamaz. Romeo için şöyle denmektedir:
- Kaç sabah ona, orada rastlamışlar
Gözyaşlarıyla taze sabah çiğlerini çoğaltırken
..
Tatlı yapraklarını havaya açamadan
Güzelliklerini güneşe sunamadan
Kıskanç bir kurdun kemirdiği bir tomurcuk gibi (23)
Uykusuz geceler geçirir ve gündüzleri de kendini karanlık bir odaya kapatır. Montegue olan arkadaşları, özellikle de hikayemizin başından beri pek yersiz ve çok konuşan dostu Mercutio, onu aşkını unutması ve eğlenmesi için teşvik etmektedirler. Bu kavganın hemen ertesi günü, Capuletlerde bir parti verildiğini duyarlar ve eğlenmek ve acılarını unutmak için maske takıp bu partiye gizlice ve iyi niyetle katılmaya karar verirler. Romeo ise bir önceki gece bir rüya görmüştür. Rüyası kendi ölümünü haber vermektedir. O yüzden son ana kadar partinin uğursuz bir seçim olduğu konusunda direnir ancak son anda o da kendini kaderinin ellerine bırakır ve arkadaşlarına katılır:
Bence henüz erken. içimde bir önsezi
Yıldızlara asılı bir olay
Başlayacak bu gecenin cümbüşüyle
O ürpertici dönemine sanki:
Zamansız ölmek gibi alçakça bir cezayla
Durdurup bağrıma gömülü yüreğimi
Son verecek aşağılık hayatıma.
Ama ey hayatımın dümenini tutan
Gemime sen yön ver. Gidelim soylu beyler! (43)
Bu rüya, hikayemizin ileriki safhalarında yaşanacak olaylar için bir göstergedir. O geceyle Romeonun ve onunla beraber iki düşman ailenin kaderleri değişecektir ve Romeo bu kadere boyun eğmektedir, rolü ölmek olsa da. Rüya sadece, bir önemi yok deyip gerçekliğine inanmayarak katılmıyor partiye, aksine, o rüyanın işaret ettiği, yani sezdiği gerçekten emin, kaderine boyun eğiyor. Hakikaten oyunun sonunda Romeo ölmek zorunda olmasa, yani hayatındaki rolüne boyun eğmemiş olsa, nefreti yok edecek bir sevgi ortaya çıkmamış olacaktı ve düşmanlık hiç farkındalık kazanmadan daha nice nesiller sürüp gidecekti. işte Shakespearein muhteşem tragedyalarının oynadığı rolü, bu eser de çok güzel oynuyor: yeni ve daha uygun bir düzenin inşa edilmesi için yıkım ve ölüm. Ve buna cesurca itaat eden bir kahraman: Romeo.
Romeonun bu cesur ve erdemli karakteri oyunun pek çok yerinde izleyiciye hatırlatılıyor. Düşmanları Capulet bile Romeo hakkında şöyle diyor:
hem övünüyor tüm Verona kendisiyle,
Erdemli, yiğit bir genç diye (47)
Ve bu geceyle değişiyor, Romeonun, onunla beraber Monteguaların, Capuletlerin ve sonra da tüm Verona halkının kaderi: Romeo ve Juliet o gece partide karşılaşır ve aşık olurlar. iki düşman ailenin biricik kızı ve oğlu
Ve iki zıt öğe bu aşk sahnesinde bile gözler önüne serilmektedir. Bir tarafta aşka tutulmuş Romeo ve Julietin ilk karşılaşmaları, diğer yanda Romeoyu nefretle fark eden Tybaltın bastırılmış öfkesi
Romeo, Juliet için şöyle mırıldanır:
Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere (45)
Ve yine:
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın diye(55)
O gece sevgi doğar, nefretin içinden. Romeo da Juliet de gece bitmeden hemen önce başkalarından öğrenirler, birbirlerinin iki düşman ailenin oğlu ve kızı olduklarını. Buna tepkileri şaşırtıcı ve sorgulatıcıdır. ilk başta Juliet şu tepkiyi verir:
Biricik sevgim biricik nefretimden doğdu.
Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım
Tiksindiren düşmanı birden sevmemle
Harika bir sevgi doğdu böyle!(51)
Romeo ise şu tepkiyi verir:
Bir Capulet mi o? Sevimli alacaklı!
Düşmanıma borçluyum demek ki yaşamımı.(49)
Okuyucular ya da izleyiciler olarak, hem Romeonun hem de Julietin, zıt öğeleri (nefret-sevgi) sözlerinde toplaması ve sonunda yine de aşkı seçmeleriyle, kaderin sunduğu bu sevginin nefrete karşı bir zafer kazanmasını beklemeye başlıyoruz. Ve Shakespeare, bu oyunun en önemli olduğu varsayılan tiradında, balkon sahnesinde, Juliete nefret ve düşmanlığı sorgulatarak; nefreti, insanın özüne hiç de ait olmayan , atılası, üstümüze yapışmış bir leke ya da unvan gibi gösteriyor gözlerimize. Julietten bu tiradın bir parçasını şu şekilde dinliyoruz:
Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeosun sen?
inkar et adını, babanı yadsı!
Yapamazsan yemin et sevdiğine,
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeonun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı.
Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık, al bütün varlığımı.(56)
Nefretin sadece isme yapışmış bir leke olarak atılmasını istiyor Juliet. Romeo da bu tiradı gizlice dinleyerek inkar ediyor Romeo olduğunu Güle gül demeseydik, güzelliği kokusu aynı kalırdı insan için de sanki nefret sonradan takılmış bir isim gibi, aşk ve sevgiyse zaten özümüzde var ve bizi insan yapan şey! Gülü, kokusu gül yaptığı gibi. Böylece iki genç ailelerinin kendilerine öğrettikleri nefreti bir anda iterler; onlar için bu sahneden itibaren geriye sadece güzelliğe duyulan aşk kalır.
Hemen ertesi gün, hikayedeki bilge rahip Lawrence aracılığıyla aralarında gizlice bir evlilik olur. Rahip bunun hızlı alınmış bir karar olduğunu düşünür:
Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar,
Ölümleri olur zaferleri,
Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden yavaş kadar geç varır. (82)
Yine de sevginin ailedeki nefreti kurutmak için tek umut olduğu düşüncesiyle, Rahip, bu iki genci birleştirmeye karar verir:
Bakarsın bu birleşme mutlu sonuçlanır da
içten bir dostluğa döner iki ailenin nefreti.(67)
Ama sevgiyi yaşatmak, üzerine nefret yapışmış her insan için süreç isteyen bir olgudur. Hikayemizde de, nefretle beslenmiş bir toplumu iki gencin sevgisi hemen değiştirmeye yetmez, yetse de bu süreç hiç de kolay olmaz. Çünkü daha evlendikleri gün, Romeo, Mercutio ve Tybalt arasında çıkan kavgayı sevgisiyle durdurmaya çalışır. Ancak onun bu çabası daha kötü bir sonuç verir ve Mercutio, Romeonun kolunun altından yaralanır ve iki aileye de lanet okuyarak ölür. Romeo onun yüzünden ölen arkadaşının öcünü almak için Tybalta meydan okur:
Ey ateş gözlü öfke yol göster bana!(90)
Ve Tybalt ölür. Romeoya ise sürgün cezası verilir. Juliet olanları duyunca durmaksızın ağlamaya başlar, ama Tybaltın ölümünden çok, Romeonun sürgün edilişine yas tutmaktadır.
ilerleyen olaylar artık hızla ve kontrol dışı gerçekleşmektedir: Romeo sürgün edilir. Julietin üzüntüsüne teselli olsun diye iki gün içerisinde Capuletler Julieti yakışıklı, zengin ve Aristokrat Parisle evlendirmek isterler. Juliet buna karşı çıkar, bunun üzerine Capuletler, Julieti evlatlıktan reddedip evden kovarlar. O ana kadar Juliete evliliğinde ve Romeo konusunda hep yardımcı olan dadısı ise bu durum karşısında birden Romeoyu kötüleyip, Parisle evlenmesini önerir. Arkasında kimseyi bulamayan Juliet ise günah çıkarmak için diye izin alıp Rahip Lawrencea gelir. Rahip Julietin ölümü bile göze aldığını görünce ona bir ilaç verir. Bu ilaç kızı 42 saat ölü gibi gösterecektir. Aile kızın yasını tutacak ve onu aile mahsenine kapatacaklardır. Bu sırada peder de Romeoya haber salacak, 42 saat sonra hiçbir şey olmamış gibi uyanacak olan Julieti Romeo, sürgün edildiği yere kaçıracaktır. Juliet bu fikri beğenir, kabul eder. O gün herkesten özür diler, günah çıkarttığını söyler ve yalnız uyumak için dadısını gönderir. ilacı içer ve ölü gibi görünür sabah. Aile Julieti mahsene kapatır ve yasını tutarlar. Derken peder Romeoya durumu anlatan bir mektup gönderir. Ancak kızın uyanmasına üç saat kala, mektubun bir aksilik nedeniyle yerine ulaşmadığını fark eder. Bu durumdan endişelenerek beklemeye koyulur. Bir yandan da kız uyandığında onu hücresinde saklayıp, Romeoya yeni bir mektup gönderme planı yapar. Fakat bu sırada Julietin ölüm haberi Romeoya ulaşır ve Romeo, pederden mektup beklemesi gerektiğini düşünür ama sonra bu haberin acısıyla hemen yola koyulmak ister. ihtiyar bir adama tüm parasını vererek ondan bir şişe zehir alır. Gizlice Veronaya Julietin kapatıldığı mahsene gelir. Burada Juliete nezaket içinde ve sakinlikle veda eden Parisle karşılaşır. Onu can havliyle öldürür; aksi halde Paris onu şika
yet edecektir çünkü Pariz, Romeonun Julietin cesedine zarar vererek intikam alacağını düşünmektedir. Ve Romeo, Juliete son kez gözyaşları içinde veda eder ve zehri içer. Peder tam o anda gelir, Romeo ve Parisi ölü bulur, Julietin uyanmakta olduğunu fark eder. Juliete acele edip gelmesini, felaketlerin doğduğunu söyler, o sırada sesler duyar ve kaçar. Juliet ise gelmeyi reddeder. Romeoyu ölü görünce zehirin dibini içmek ister ama hiç kalmadığını anlayınca kendi kalbine hançeri saplar ve Romeonun ölü bedeninin üzerine düşer ve ölür.
Tüm bu olaylar Prensin huzurunda Rahip Lawrence tarafından açıklanır. Biricik oğlunu ve kızını düşmanlıkları yüzünden kaybeden Capulet ve Monteguelar çocuklarının ölü bedenleri huzurunda, gözyaşları içinde barışırlar.
Tanrı, hayatınızın mutluluğunu sevgi ile öldürdü!(159)
Sonunda sevgi yener nefreti Hepimizin değerli ve zor olanın hazzını tadabilmek için acıya ihtiyacımız var belki de.
Büyük engellerde bulur büyük hazzı insan(52)
Ama şu açık ki her şey bir seçim: Romeo ve Julietin nefret yerine aşkı seçmesiyle başladı her şey. Romeonun öfkeyi seçip Tybaltı öldürmesiyle sarpasardı. Romeonun mektubu beklemeyip sabırsız bir ölümü seçmesi de bir seçimdi; ama kader ona ulaşacak mektubu geciktirip onu bu sabırsızlığa itmeseydi, belki Julietle hep mutlu kalacaklardı sürgünde, ama onların sevgileri ailenin nefretini kurutmayacaktı Kadere saygılı bir bağlılık söz konusunu oyunda, ama özgür irade ile sevgiyi seçerek, onun getirdiklerine saygıyla itaat ediyor karakterlerimiz; ölümü getiriyorsa cesurca göğüslüyor ve ölüyorlar. Ama sevgiyi kendileri seçiyorlar. Juliet, yaptığı yemine sadık kalıyor ve o yemin uğruna ölüyor. Bu kişiler sevginin sadece bu dünyada yaşadığına inansalar, ölümü seçmezlerdi: onlar sevginin yaşamasında kendi ölümlerini bir engel olarak da görmüyorlar. Çünkü ölümsüz sevgiye inanıyorlar.
Sevgi bir seçimdi, bu oyunda Nefreti yeniyor, binbir acı ve yıkımla. Ama ne zamanki yeni bir değer tohumlanır ruhumuzda; bir şeyleri yıkması gerekir içerde. Sevgiyse doğan nefreti, sabırsa aceleciliği, sükunetse, öfkeyi ve onun yoldaşlarını yıkmalı.
Peder Lawrenceın Juliete veriği bitkiyi toplarken yaptığı bir tirad var, işte tam da bu savaşı hatırlatıyor bizlere:
şu minik çiçeğin taze filizlerinde
Zehir de var iyileştiren özler de:
Koklanırsa dinçlik verir her yerine insanın
Tadılırsa öldürür tüm duyguları
Durdurur yüreği.
insanın içinde de otlarda olduğu gibi,
Karargah kurmuştur birbirine düşman iki kral;
Biri erdem öteki gemsiz istem,
içlerinden kötüsü egemen oldu mu bir kez
Kurt kemirip çürütür tez elden o bitkiyi.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar