bugün
- arkadaşlar sizce bu gömlek nasıl17
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası12
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar17
- stanley termos18
- hayat bombokken bir şey olup daha da bombok olması8
- ağzı burnu kırılmak istenen sözlük yazarları13
- true'nin gay olması21
- kadınlar tipe bakmaz24
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz18
- gideon reid morgan jj20
- köşeyi dönmek için yapılacaklar11
- erkek dediğin efendi olmalı10
- manyak olmaya karar verdim15
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı84
- sözlükte erkek sanılmak10
- 4 karısı 2 kız arkadaşı olan işsiz adam9
- samet akaydın21
- kedimin boğazımı sıkması9
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi9
- fener'in devletten yaklaşık 2 milyar tl istemesi11
- bir hatundan istemek9
- hangi sözlük yazarının tipini merak ediyorsunuz31
- milliyetçi olmamak19
- kızıl saç vs siyah saç13
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek31
- tacikistan'da başörtü takılması tamamen yasaklandı29
- nervio'nun kartoncu çocuğun ellerini kıskanması9
- insan olmaya ceyrek kala15
- karton toplayan çocuğun elleri17
- kıymanın kilosunun 90 tl olması12
- israil lübnan savaşı13
- anın görüntüsü13
- bir kadının bir erkeğe arkanda ben varım demesi12
- abdülkerim bardakçı15
- larisalisa20
- iran'ın pkk'ya eğitim verdiği iddiası8
- yazarların en büyük dilekleri14
- yaşamak için geçerli sebepler19
- gecenin şarkısı9
- ilim vs bilim9
- incil çok uzun'ya okurken sıkılıyorum12
- hacda aşırı sıcaktan 500 den fazla kişinin ölmesi12
- çıkma teklifi etmek22
- kürtlerin dünya lideri olduğu gerçeği17
- sözlük yazarları nasıl eğleniyor13
- nihavend longa9
- michy batshuayi8
- ona bilmediği bir vergi önerisi yap14
- en kaliteli türk kahvesi markaları9
- karşı cinste aranan özellikler14
bütün sözlük semalarında zırıl zırıl ağlasanız da hayatın gerçeklerini yenemezsiniz.
burası gelir eşitsizliğinin acımasızca toplumu ezdiği, toplumsal refahın eşitsizliğin dibine vurularak bölüşüldüğü, üretim yap(a)mayan yoksul bir ülke.
normal bir batılı ülkenin de facto verdiği binlerce kalem sosyal hizmet ve destek türkiye sınırlarına daha girmedi bile. yoksulsan ölüm tehlikesi altındasın lamı cimi yok. hastaneye bile gidemeden ölen çok insan var bu ülkede. herkes analarının babalarının sosyal hakları zırhının ardında gak deyince ilaç, guk deyince bakımla büyümüyor. çocuğunu, hatta çocuklarını ateşe, kızamığa, tetanoza kurban vermiş anneler var üstelik de öyle uzak coğrafyların tenha kuytularında değil izmir, istanbul, ankara'da bir kalem pirzolanın hiç girmediği, bir kilo tatlının yalanıp yutulmadığı kara yoksullukla sarmalanmış mahallelerde...
bu işin bir boyutu...
diğer bir boyutsa karşısına kitlendiğiniz televizyonun, duayen bellediğiniz medya figürlerinin gözünüze gözünüze sokarak yaşadığı ve herkesi zehirleyen arsızca yaşam biçimlerinde. çoluk çocuk o renkli camdan suratına püskürtülen imgelemlerle büyüyor sonra başını çevirip baktığı asıl dünyasından dolayı ölümü isteyecek kadar mutsuz oluyor. çünkü arada uzlaştırılamayacak zalimce bir fark var. sosyal kelimesini öcü belleyen toplum, haksız dağıtılan zenginliğin karşısında tokadı yiyince neye saracağını da bilmiyor başlıyor maniler dizmeye zalım dünya/gavanoz dipli dünya... kavrayışını geliştirecek zamanlarını tv karşısında çiğdem çitleyerek geçirip, bilgi ve bilinç seviyesinde dedesinden bile geride olarak gelince belli bir yaşa ondan sonra kafa da almıyor. pastane vitrinine bakarak yalanan aç çocuk gibi yutkunuyor duruyor.
insan dediğin su içip, fotosentez yaparak yaşamıyor yiyecek, içecek, giyecek, sanat tüketecek lüksleri olacak...
lüks dediğime bakmayın normal bir memlekette temel ihtiyaç kategorisinde yeralan şeyler. sabunun bile lüks diye vergilendirildiği gerizekalılarca yönetilen bir ülkede yaşamanın getirdiği ağız alışkanlığı. hele üreme bilinci ve cinsel doğası hala hayvan olan insan dişisi elbet "eş" ve "baba adayı" (bu söylediklerim evlilikle ilgili değil) olarak seçtiği erkeğin "güçlü" olmasını bekliyor ve seçimlerinin önkoşulu yapıyor. bundan yüzbin yıl önce en iri bizonu avlayıp gelen ve bunu paylaşan erkek güç sahibiydi bugünse aslında bir parça kağıttan öte bir şey olmayan, tamamen sembolik "para" denen aldatmacanın üstüne kurulmuş mali araçları denetleyen adam güçlü. peki sen, senden aşağıdaki herkesle arana paranın getirdiklerini duvar diye örerken iyi miydi gözleri yaşlı genç kardeşim... annen, baban, sen, eşin dostun, akraban bunlarla, bu sistemle güzel güzel sevişirken aklın nerdeydi?
bu ülkede analar kızlarını "züğürdün tesellisi olacağına, zenginin malı ol" diye büyütüyor. ne yazık ki haksız da değiller.
dünyanızın merkezine sevgiyi, aklı, duyarlılığı koymayıp başkası bunu sizden esirgedi mi basıyorsunuz feryadı. elin kızını sanki gecekondudan, yetimhaneden "bu çok iyi bir insan" ya da "bundan çok güzel anne olacak" diye seçiyorsunuz da karşınızdaki "birader benim önceliklerim farklı" deyince ağız dolusu sövüyorsunuz. önce iğne sonra çuvaldız, ertsi gün deniz canım kardeşim...
nasıl her istediğinde en iyi bilgisayarı v.b. alamıyorsan, her istediğinle de beraber olamazsın. ayrıca kimsenin ayranı ekşi değil ama sizlerin duyarlılık, mertlik, dürüstlük,pek bi yakışıklılık tarifleriniz başkasına göre odunluk, hanzoluk, köylülük de olabiliyor. kendinizi hemen ve bu kadar muhteşem ilan etmenizi sağlayan özgüvenden 1 kilo da bana verin az yağlı olsun...
bu düzene ve kendi algısına zinhar en ufak bir eleştiri getirmeksizin, gelip buaralarda zırıldamak filmlerdeki orhan baba karizmasından çok bimeks'de pazarlık yapan hacıhüsrevli tiksintisi doğuruyor...
anlayana dede korkut öğütüdür, ne mutlu tutmasını bilene...
burası gelir eşitsizliğinin acımasızca toplumu ezdiği, toplumsal refahın eşitsizliğin dibine vurularak bölüşüldüğü, üretim yap(a)mayan yoksul bir ülke.
normal bir batılı ülkenin de facto verdiği binlerce kalem sosyal hizmet ve destek türkiye sınırlarına daha girmedi bile. yoksulsan ölüm tehlikesi altındasın lamı cimi yok. hastaneye bile gidemeden ölen çok insan var bu ülkede. herkes analarının babalarının sosyal hakları zırhının ardında gak deyince ilaç, guk deyince bakımla büyümüyor. çocuğunu, hatta çocuklarını ateşe, kızamığa, tetanoza kurban vermiş anneler var üstelik de öyle uzak coğrafyların tenha kuytularında değil izmir, istanbul, ankara'da bir kalem pirzolanın hiç girmediği, bir kilo tatlının yalanıp yutulmadığı kara yoksullukla sarmalanmış mahallelerde...
bu işin bir boyutu...
diğer bir boyutsa karşısına kitlendiğiniz televizyonun, duayen bellediğiniz medya figürlerinin gözünüze gözünüze sokarak yaşadığı ve herkesi zehirleyen arsızca yaşam biçimlerinde. çoluk çocuk o renkli camdan suratına püskürtülen imgelemlerle büyüyor sonra başını çevirip baktığı asıl dünyasından dolayı ölümü isteyecek kadar mutsuz oluyor. çünkü arada uzlaştırılamayacak zalimce bir fark var. sosyal kelimesini öcü belleyen toplum, haksız dağıtılan zenginliğin karşısında tokadı yiyince neye saracağını da bilmiyor başlıyor maniler dizmeye zalım dünya/gavanoz dipli dünya... kavrayışını geliştirecek zamanlarını tv karşısında çiğdem çitleyerek geçirip, bilgi ve bilinç seviyesinde dedesinden bile geride olarak gelince belli bir yaşa ondan sonra kafa da almıyor. pastane vitrinine bakarak yalanan aç çocuk gibi yutkunuyor duruyor.
insan dediğin su içip, fotosentez yaparak yaşamıyor yiyecek, içecek, giyecek, sanat tüketecek lüksleri olacak...
lüks dediğime bakmayın normal bir memlekette temel ihtiyaç kategorisinde yeralan şeyler. sabunun bile lüks diye vergilendirildiği gerizekalılarca yönetilen bir ülkede yaşamanın getirdiği ağız alışkanlığı. hele üreme bilinci ve cinsel doğası hala hayvan olan insan dişisi elbet "eş" ve "baba adayı" (bu söylediklerim evlilikle ilgili değil) olarak seçtiği erkeğin "güçlü" olmasını bekliyor ve seçimlerinin önkoşulu yapıyor. bundan yüzbin yıl önce en iri bizonu avlayıp gelen ve bunu paylaşan erkek güç sahibiydi bugünse aslında bir parça kağıttan öte bir şey olmayan, tamamen sembolik "para" denen aldatmacanın üstüne kurulmuş mali araçları denetleyen adam güçlü. peki sen, senden aşağıdaki herkesle arana paranın getirdiklerini duvar diye örerken iyi miydi gözleri yaşlı genç kardeşim... annen, baban, sen, eşin dostun, akraban bunlarla, bu sistemle güzel güzel sevişirken aklın nerdeydi?
bu ülkede analar kızlarını "züğürdün tesellisi olacağına, zenginin malı ol" diye büyütüyor. ne yazık ki haksız da değiller.
dünyanızın merkezine sevgiyi, aklı, duyarlılığı koymayıp başkası bunu sizden esirgedi mi basıyorsunuz feryadı. elin kızını sanki gecekondudan, yetimhaneden "bu çok iyi bir insan" ya da "bundan çok güzel anne olacak" diye seçiyorsunuz da karşınızdaki "birader benim önceliklerim farklı" deyince ağız dolusu sövüyorsunuz. önce iğne sonra çuvaldız, ertsi gün deniz canım kardeşim...
nasıl her istediğinde en iyi bilgisayarı v.b. alamıyorsan, her istediğinle de beraber olamazsın. ayrıca kimsenin ayranı ekşi değil ama sizlerin duyarlılık, mertlik, dürüstlük,pek bi yakışıklılık tarifleriniz başkasına göre odunluk, hanzoluk, köylülük de olabiliyor. kendinizi hemen ve bu kadar muhteşem ilan etmenizi sağlayan özgüvenden 1 kilo da bana verin az yağlı olsun...
bu düzene ve kendi algısına zinhar en ufak bir eleştiri getirmeksizin, gelip buaralarda zırıldamak filmlerdeki orhan baba karizmasından çok bimeks'de pazarlık yapan hacıhüsrevli tiksintisi doğuruyor...
anlayana dede korkut öğütüdür, ne mutlu tutmasını bilene...